Biliş ve Zihinsel Yetenekler
Bilişselci psikologlar, bilişsel süreçleri keşfetmek için neye odaklanır?
Bilişselci psikologlar, bilişsel süreçleri keşfetmek için gözlenebilir ve ölçülebilir zihinsel faaliyetlere odaklanırlar.
Bilişsel yaklaşım içinde neler ele alınmaktadır?
Bilişsel yaklaşım, zihinsel süreçlerle ilgilendiğinden temel zihinsel faaliyetler olan kavramların kullanımı, problem çözme ve
dil bu yaklaşımın içinde ele alınmaktadır.
Kategorileştirme nasıl olur?
Bir nesne, bir kavram altına yerleştirildiğinde kategorileştirilmiş olur. Bir nesne kategorileştirildiğinde, kavramla ilgili pek çok özelliği temsil ettiği düşünülür. Bu özelliklerin bir kısmı doğrudan gözlenemese de, o nesne hâlâ o kavrama ait olarak düşünülür.
İnsan zihni, nesneleri, kişileri, olayları nasıl sınıflandırır?
İnsan zihni, nesneleri, kişileri, olayları taşıdıkları özelliklere, işlevlere göre sınıflandırır ve bu sayede içinde bulunduğu dünyayı anlaması mümkün olur.
Problem çözüm süreci hangi aşamaları içerir?
Problem çözüm süreci belli aşamaları içerir. İlk aşama problemin zihinsel olarak temsil edilmesi, yani anlaşılmasıdır. İkinci aşama, amacı belirlemek; üçüncü aşama ise amacı alt amaçlara bölmektir. Son aşama alt amaçlara ulaşmaya dönük problem çözme stratejilerini seçmek ve uygulamaktır.
Probleme çözüm bulma olasılığını ve problem çözümünün hızını etkileyen en önemli faktör nedir?
Probleme çözüm bulma olasılığını ve problem çözümünün hızını etkileyen en önemli faktör problemi anlamaktır. Problemi anlamak, büyük ölçüde probleme ilişkin bir bakış açısı geliştirmek anlamına gelir. Bir kez problem belirli bir bakış açısından anlamlandırıldığında (temsil edildiğinde), artık verili bilgi otomatik olarak bu bakış açısına göre yapılandırılır. Bu ise çoğu kez kişinin problemi farklı bakış açılarından anlama olasılığını yok eder.
Problemi anlamak için farklı zihinsel temsiller geliştirmek kadar hangi faktörleri de hesaba katmak gerekir?
Problemi anlamak için farklı zihinsel temsiller geliştirmek kadar aşağıdaki üç faktörü de hesaba katmak gereklidir:
1. Probleme ait zihinsel temsilin parçalarının birbirine anlamlı şekilde bağlı olması.
2. Problemin zihinsel temsiline ilişkin ögelerin, dış dünyadaki problemin ögelerine denk düşmesi. Bu durum medikal bir analojiden yola çıkılarak daha iyi anlaşılabilir. Doktor, hastanın tedavisine geçmeden önce tanı koymalı, hastanın bedeninde neler olup bittiğine dair bir zihinsel temsil oluşturmalıdır. Hastanın kalp atım hızı, beden ısısı, tansiyonu gibi yaşamsal ölçüm sonuçları alındığında, doktorun kafasında hastalık temsili ile hastanın bedeninde olup bitenler arasında bir eşleşme olacaktır.
3. Probleme uygulanacak ardalan bilgilerinin edinilmiş olması. Örneğin, kimya problemi çözülecekse kimya bilgisine sahip olunmalıdır.
Problem çözümü için birtakım stratejiler kullanmak gereklidir. En sık kullanılan problem çözme stratejilerinden ikisi hangileridir?
İyi bir problem temsili oluşturulsa bile, çoğu kez problemler hemen çözülemez. Problem çözümü için birtakım stratejiler kullanmak gereklidir. En sık kullanılan problem çözme stratejilerinden ikisi algoritmalar ve kestirme yollardır (heuristics).
Algoritmalar, nedir?
Algoritmalar, belirli türde problemleri çözmek için geliştirilmiş özgül problem çözme yollarıdır. Algoritma, eğer doğru kullanılırsa problemin çözümüne ulaşmamak imkânsızdır. Matematikteki Pisagor formülü algoritmalara bir örnek olarak gösterilebilir.
Problem çözümünü kolaylaştıran ya da zorlaştıran faktörler nelerdir?
Problem çözümünü kolaylaştıran ya da zorlaştıran faktörler şunlardır: Uzmanlık, zihinsel kurulum ve işleve takılma.
Problem çözümünü etkileyen faktörlerden biri olan uzmanlığın, problem çözümünü kolaylaştıran birbiriyle ilişkili özellikleri nelerdir?
Usta ya da uzmanların hepsinin birbiriyle ilişkili olan pek çok özellikleri vardır:
Özel bir alandaki bilgileri iyidir, problemin ögelerini daha iyi bellekte tutarlar, problemin zihinsel temsilini görsel biçimde oluşturabilirler ki bu da problem çözümünü kolaylaştırır. Problemi benzer olan diğer problemlerle ilişkilendirirler. Daha verimli problem çözme yöntemleri vardır. Bunlara ek olarak, problemin farklı ve birden fazla şekilde (kavramsal ve imgesel) zihinsel
temsilini oluşturabilirler.
İşleve takılma nedir?
İşleve takılma, problem çözümünü olumsuz engelleyen faktörlerden biridir. Elinizde bir kıskaç olduğunu düşünün. Sizce bu kıskaç nesneleri tutmaya yarayan bir alet mi, kâğıtların üstüne konan ağırlık mı, yoksa bir silah mı? Kıskaç bunların hepsi olabilir ama hemen herkes deneyimlerinden ötürü nesneleri tutmaya yarayan alet olduğunu düşünmeye eğilimlidir. İşleve takılma da örnekte görüldüğü gibi nesneleri adları ya da tanıdık işlevleri dışında başka bir bağlamda düşünememe eğilimini ifade eder. Bu eğilim, zihinsel kurulum gibi nesneleri değişik şekillerde kullanarak problem çözmeyi engeller.
Duncker mum problemi nedir?
İşleve takılma ile ilgili en popüler örnek Duncker mum problemidir. Masada kibrit, içinde raptiyelerin olduğu bir raptiye kutusu ve bir mumun olduğu bir odaya girdiğinizi düşünün. Sizden bu malzemeyle mumu duvara koyarak yakmanız isteniyor. Bu problemi nasıl çözersiniz? İşleve takılma yüzünden bu problemin çözümü pek çok kişiye zor gelecektir. Oysa nesneler alışılmış işlevleri dışında düşünüldüğünde problemi çözmek hiç de zor değildir. Raptiye kutusu raf olarak düşünülüp raptiyeyle duvara tutturulur
ve mum da üzerine konarak yakılır.
Dilin, onu evrim basamağının daha altında yer alan hayvanların iletişim sistemlerinden ayıran pek çok yanı vardır. Bunlar nelerdir?
Dilin, onu evrim basamağının daha altında yer alan hayvanların iletişim sistemlerinden ayıran pek çok yanı vardır. Birincisi dilin anlamlılığıdır. Bu, dildeki ses ya da işaretlerin bir anlamı olduğuna işaret eder. Sözcükler eylemler, nesneler ve fikirler için sembol olarak işlev görürler. İkincisi dilin sonsuz yaratıcılık özelliğinin olması ya da olağanüstü bir esnekliğe sahip olmasıdır. Sözcükler
çok değişik biçimlerde kombine edilebilir. Dille ifade edebileceklerimiz neredeyse sınırsızdır. Üçüncüsü dil, bulunulan yere bağlı olarak gerçekleşen bir bilişsel süreç değildir. İnsanların başka zaman ve yere ilişkin olay ve nesneler hakkındaki bilgiyi birbirlerine iletme kapasiteleri vardır. Dilin sembolik olmasına dayanan bu kapasite, bilgiyi bir insandan diğerine, bir kuşaktan diğerine aktarmayı mümkün kılar. Böylece, insanlığa ait bilgi birikir. Son olarak dil olağanüstü karmaşık bir bilişsel süreçtir ama insanların dili kullanmaları için özel olarak eğitim almaları gerekmez. Ciddi bir nörolojik bozukluk olmadığı sürece, tüm insanlar dili öğrenirler. Bazı insanlar matematik bilirler, diğerleri bilmez; bazı insanlar satranç oynamayı bilirler, diğerleri bilmez; bazı insanlar okuyabilirler, bazıları okuyamaz. Ama tüm insanlar inanılmaz derecede karmaşık olan dil sisteminin çok da çaba harcamadan ustası hâline gelirler.
Dilin düşünceyi ya da aynı anlama gelmek üzere bilişi şekillendirdiği düşüncesinin en önde gelen savunucularından biri kimdir?
Dilin düşünceyi ya da aynı anlama gelmek üzere bilişi şekillendirdiği düşüncesinin en önde gelen savunucularından biri Whorf’tur. 1950’lerde Whorf, dilin dünyanın algılanış biçimini yapılandırdığını iddia etmiştir. Diğer bir deyişle, Whorf’a göre, dünyayı anlamak için kullandığımız kategori ve ilişkiler dilden türetilmiştir.
Zekâya ilişkin faktör kuramlarından ilki nedir?
Zekâya ilişkin faktör kuramlarından ilki, faktör analizi tekniğini de geliştiren Spearman tarafından ortaya konulmuştur. Spearman, her bireyin g faktörü olarak adlandırılan genel bir zekâ faktörüne sahip olduğunu ileri sürmüştür. Spearman’a göre, g faktörü kendini her alanda gösterir. Yani zeki insan tüm konularda zekiliğini gösterir. Bireylerin zekâ ölçeklerinden aldıkları puanlardan da g faktörü sorumludur.
Thurstone, zekâyı oluşturan faktörlerin neler olduğunu ileri sürmüştür?
Thurstone, zekâyı yedi faktörün oluşturduğunu ileri sürmüş ve bu yedi faktörü içeren Birincil Zihinsel Yetenekler Ölçeği adını verdiği bir ölçek oluşturmuştur. Bu faktörler uzamsal yetenek, algısal hız, sayısal yetenek, sözel yetenek, bellek, kelime bilgisi ve akıl yürütmedir.
Cattell faktör analizinden elde edilen kanıtları kullanarak hangi zeka türlerini saptamıştır?
Cattell faktör analizinden elde edilen kanıtları kullanarak iki tür zekâ saptamıştır: Akıcı zekâ ve kristalleşmiş zekâ. Akıcı yetenek ya da akıcı zekâ, yeni durum ya da problemlerle uğraşılırken kullanılan zekâ türüdür. Kabaca sözel olmayan akıl yürütme biçimine (örneğin, görsel-uzamsal yetenek, ezber belleği) karşılık gelir. Bu zekâ türü deneyim ve eğitimden çok az etkilenirler. Bunun tersine kristalleşmiş zekâ, daha önceden kazanılmış bilgiye ve düşünülme biçimlerine dayanılan zekâ türüdür ve sözel zekâya karşılık gelir. Genel olarak, kristalleşmiş zekânın akıcı zekâya bağımlı olduğunu söylemek mümkündür ama tersi mümkün değildir.
Zekânın pek çok bağımsız yetenekten oluştuğuna inanan Gardner, kaç tane zekâ olduğunu belirlemenin güç olduğunu söylese de kaç farklı zeka ayırt etmiştir?
Zekânın pek çok bağımsız yetenekten oluştuğuna inanan Gardner, kaç tane zekâ olduğunu belirlemenin güç olduğunu söylese de yedi farklı zekâ ayırt etmiştir: Dille ilgili zekâ, müzik zekâsı, mantıksal-matematiksel zekâ, uzamsal zekâ, kişiler arası zekâ,
beden-kinestetikle ilgili zekâ ve içsel zekâ. Gardner’a göre, bir kişinin mesela müzikle ilgili istisnai derecede yüksek zekâsı varken uzamsal zekâsı çok düşük olabilir.
Psikolog Robert Sternberg tarafından geliştirilen çoklu zeka kuramı nedir?
Diğer bir çoklu zekâ kuramı psikolog Robert Sternberg tarafından geliştirilmiştir. Sternberg, üçlü zekâ kuramı adı verilen yaklaşımında analitik, yaratıcı ve pratik olmak üzere üç zekâ türü belirlemiştir. Analitik zekâ, daha çok akademik yetenek olarak
bilinen özelliğe işaret eder. Standart zekâ ölçekleriyle en iyi ölçülen bu zekâ türü, insanın problemleri çözmesini ve yeni bilgi edinmesini mümkün kılar. Diğer yandan yaratıcı zekâ, deneyime dayanan, yeni durumlarla başa çıkmayı sağlayan ve problemlere çeşitli olası çözümler üretme yeteneğini içeren bir zekâ türüdür. Genel olarak psikologlar daha çok akademik yetenek olarak anladıkları zekâ ile yaratıcılığı birbirinden ayırırlar. Sternberg için ise yaratıcılık temel bir zekâ türüdür. Sternberg’in üçüncü
zekâ türü pratik zekâdır. Bu zekâ türü diğer insanlara, çevrenin gereklerine adapte olmayı sağlayan zekâ türüdür.
En genel düzeyde, bireyler arasında zekâ açısından görülen farklılıklar neden kaynaklanmaktadır?
En genel düzeyde, bireyler arasında zekâ açısından görülen farklılıklardan iki faktör sorumlu tutulabilir: Kalıtım ve çevre. Kalıtım, her bir kişinin genetik mirasını içerir. Çevre ise insanların hayatları boyunca deneyimledikleri tecrübelerden oluşur.
Bugünkülere benzer ilk zekâ ölçeği ne zaman kim tarafından geliştirilmiştir?
Bugünkülere benzer ilk zekâ ölçeği Fransız Psikolog Alfred Binet tarafından 19. yüzyılın sonlarında geliştirilmiştir. 1881’de Fransız hükûmeti, eğitimi tüm çocuklar için zorunlu hâle getirince, öğretmenlerin sınıflardaki geniş bireysel farklılıklarla başa çıkmasının zor olacağı fark edilmiştir. Hükûmet Binet’den diğerlerine göre daha yavaş öğrenen çocukları ayırt etmesini isteyince, Binet meslektaşı Simon ile birlikte 1905’te bir zekâ ölçeği geliştirmiştir.
Stanford-Binet Zekâ Ölçeğinin son versiyonunda ölçümü yapılan alanlar nelerdir?
Bu ölçeğin son versiyonunda ölçümü yapılan dört alan vardır: Sözel akıl yürütme, soyut/görsel akıl yürütme, sayısal akıl yürütme ve kısa süreli bellek.
IQ (Intelligence Quotient) nedir, nasıl hesaplanır?
IQ (Intelligence Quotient) olarak bilinen zekâ indeksi, zihinsel yaşın kronolojik yaşa oranının 100 ile çarpılması sonucunda elde edilir. Eğer zihinsel yaş kronolojik yaşa eşitse IQ 100 olacaktır. Eğer zihinsel yaş kronolojik yaştan aşağıda ise IQ 100’den az olacak, eğer zihinsel yaş kronolojik yaştan yüksekse IQ 100’den yukarıda olacaktır.