Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri
Kapitalizm öncesi çağlar olarak bilinen 17.ve18. yüzyıllarda, Batı Avrupa'da hane halkının ve çocuğun temel işlevleri nelerdi? Kapitalizmin gelişmesi ile bu işlevler nasıl etkilenmiştir?
17. ve 18. yüzyıllarda, Batı Avrupa toplumlarında hane halkı bir üretim birimiydi. Hane halkı kendi içinde ya da etraftaki arazilerde üretim işlevini yerine getiriyordu. Çocuğun temel görevi de hane halkı üyelerine üretimde yardımcı olmaktı. Kapitalizmin gelişmesi, sanayinin de gelişmesi ve yaygınlaşması anlamına geliyordu. Hane halkının üretimde birleşmesi giderek imkansız hale geldi ve üyelerin her biri farklı iş yerlerinde ve iş piyasalarında çalışmaya başladılar.
"Kapalı evcil çekirdek aile"nin temel özellikleri nelerdir?
Kapalı evcil çekirdek aile, 20. yüzyılda aile kurumunun temeli olarak tanımlanmaktadır. Aslında tek bir özelliği vardır. Bu özelliğe "etkili bireycilik" denilmektedir. Fakat bu özellik geniş bir kapsama sahiptir. Evliliğin ortaya çıkışı ile ilgili olarak bir seçim mekanizması devreye girmiştir. Bu mekanizma genel olarak erkeğin cinsiyet olarak kurallarını koyduğu, aşk ve arzu ile yönlendirdiği bir evlilik ortaya koymaktadır. Ebeveynler ve çocuklar arasında yakın ve duygusal bir bağ kurulmakta ve eğitimlerine odaklanılmaktadır. Bu aile yapısı toplumlarda hızla yayılmış ve egemen olmuştur.
Modern toplumlarda çocukluğa yüklenen anlamlar zaman içinde neden değişime uğramaktadır?
Modernite, endüstrileşme ve kentleşme süreçleri ile birlikte değişen ve çeşitlenen ekonomik yaşam ve aile kompozisyonu çocukla ilgili değerin de değişmesine neden olmuştur. Çocuklar kapitalizm öncesi, ekonomi ve üretim arasındaki ilişki açısından emek değeri taşırlarken, modernleşme çağında sembolik anlamlar taşımaya başlamışlardır. Toplumsal değişim, çocukların artık oldukça maliyetli oluşlarıyla birlikte sembolik ve yüksek değerli hale gelişlerini beraberinde getirmiştir.
Türkiye'de Serim Timur tarafından 1968'deki ulusal araştırma verilerine dayanılarak hazırlanan çalışmada hangi önemli sonuçlar ortaya konulmuştur?
Timur'un çalışmasının en temel sonucu aile büyüklüğü ile toprak sahibi olmak arasındaki ilişkinin ortaya çıkışıdır. Topraksız tarım işçileri, toprakları olan tarım işçilerine göre çok daha fazla çekirdek aile oranına sahiplerdir. Kentlerde ikamet edip çalışanlarda da çekirdek aile oranı, o dönemde neredeyse yüzde 80 civarındadır. Aile yapısı üretim ve mülkiyet ilişkilerine göre değişmektedir.
Türkiye'de ailede çocuğun ekonomik, psikolojik ve sosyal değerini belirleyen faktörler nelerdir?
Kalkınma düzeyi, kentleşme düzeyi, ailenin sahip olduğu çocukların sayısı, kadının çalışma durumu, anne ve babanın yaşları, anne ve babanın eğitim düzeyleri ve sosyal statüleri, anne babanın sahip oldukları kültürel değerler, genel aile yapısının sahip olduğu sekülerlik anlayışı.
Çocuklara atfedilen değer ile babanın rolü arasında nasıl bir ilişki vardır?
Özellikle annenin çalışma durumu ile babalık rolü arasında kurulan ilişki çocukla kurulan ilişkileri etkilemektedir. Çalışan ebeveynlerle büyüyen çocuklar söz konusu olduğunda hem annelik rolü hem babalık rolü döünüşüme uğramaktadır. Daha eğitimli ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek babalar çocuğun yaşamsal ihtiyaçları ile ilgili ayrıntılara daha fazla odaklanabilmektedirler. Ev işlerine ve çocuk bakımına daha paylaşımcı yaklaşabilmektedirler. Kadınların yükselen toplumsal statüleri, babaların annelere yardımlarını ve çocuk bakımına katılımlarını arttırmaktadır.
Modernleşme kuramı açısından, Batı tipi aile modelini hangi gelişmiş düzeyindeki ülkeler nasıl tecrübe etmektedirler?
Modernleşme kuramına göre az gelişmişlik ile Batı toplumları arasında bir yerde kalan geçiş toplumları gelişmek olan ülke toplumlarını ifade etmektedir. Bu anlayışa göre aile yapıları da giderek batılılaşacaklardır. Bir başka deyişle, prototipik aile yapılarına dönüşeceklerdir. Prototipik aile tiplerinde, aile yapısı çekirdektir. Bu yapı, akrabalarla daha mesafelidir ve üyeler arası ilişkiler de daha bağımsızdır.
Modernleşme kuramının ön gördüğü Batılı aile tipine doğru dönüşme ilkesi açısından Türkiye’deki geniş aile yapısının değişimi nasıl değerlendirilebilir?
Türkiye’de geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına doğru evrilme bir gerçekliktir. Ancak aile içi ilişkilerin belirlenmesi açısından farklılıklar vardır. Akrabalık ve hemşehrilik bağları oldukça sıkıdır. Yani aileler çekirdek olsalar bile geniş ailenin sahip olduğu ilişkiler gözlenebilmektedir. Dahası aileler fark farklı yerlerde yaşıyor olsa bile kültürel olarak belirlenmiş akrabalık bu bağları ve ilişkileri devam ettirilmektedir. Geniş aile çekirdek aileye göre aslında daha çok tercih edilen bir değer olarak durmaktadır. Dolayısıyla çocuklar da daha kalabalık bir aile çevresi, hatta komşuluk çevresi içinde büyüyebilmektedirler. Ancak bu gözlem ve fikirlere katılmayan sosyologlar da vardır. Onlara göre modernleşmenin etkisiyle akrabalık bağlarının çözülmeler olmuştur.
Türkiye'de sosyo-ekonomik gelişme ile birlikte aile yapısında duygusal bağlılık ilişkisi konusunda Çiğdem Kağıtçıbaşı çalışmalarında hangi sonuca varmıştır?
Çiğdem Kağıtçıbaşına göre; sosyo-ekonomik gelişme ile birlikte her ne kadar çocuğun ekonomik değeri azaldıysa da, çocuktan maddi kazanç ve destek beklemek ortadan kalktıysa da, ailede dikkate değer bir çekirdekleşmeye ve ayrışmaya yol açmamıştır. Aksine ailede duygusal bağlılıkta bir değişme olmadığı, bu bağımlılığın sürdüğü gözlenmiştir.
Çocuğun psikolojik değeri ile sosyal değeri arasındaki fark nedir?
Çocuğun psikolojik değeri ebeveynlere ve hanede yaşayan başka üyeler varsa herkesi duygusal olarak tatmin etmesi, sevgi, neşe ve övünç vermesidir. Ayrıca ebeveynler için bir duygusal bağ unsurudur. Çocuğun sosyal değeri ise ilenin sürdürülebilirliğine destek olması, ebeveynlerde bir itibar kazanmış algısı yaratmasıdır.
Çiğdem Kağıtçıbaşı, Aile Değişimi Teorisi'nde aile değişim düzeylerini nasıl açıklamıştır?
Kağıtçıbaşı’nın (2007) aile değişim teorisi, ailelerin gelişimini farklı düzeylerde açıklamaktadır:
Birinci düzey, genel kültürel yönelimi (bireycilik ya da kolektivizm gibi) ve yaşam koşullarını (kentsel-kırsal alanda yaşam, refah düzeyi gibi) kapsar.
İkinci düzey, birinci düzeyde bahsettiğimiz kültürel ve sosyo-ekolojik koşullar aile yapısını da etkilemektedir (örneğin, çekirdek/nükleer olma veya geniş aile olma durumlarına karşılık, yüksek veya düşük doğurganlık hızlarının ortaya çıkması).
Üçüncü düzeyi, aile sitemleri olarak nitelendirebiliriz. Bu yapısal değişkenler birlikte, ebeveynlerin sosyalleşme değerlerini, uygulamalarını ve çocuklarının gelişen benlik ve değer yönelimlerini de kapsamaktadır.
Toplumda genel olarak neden erkek çocuk tercih edilmektedir?
Erkek çocuk tercihi daha çok ekonomik beklentilerin bir sonucudur. Ataerkil söylemin işlediği toplumlarda erkek çocuk, soyun devamını sağlamanın yanı sıra bir maddi güvence ve yaşlılık güvencesi olarak da görülmektedir. Erkek çocuk tercihi doğurganlığı artışını da getirmektedir. Yüksek doğurganlığa sahip olan hanelerde birden fazla erkek çocuğun hayatta kalması önemli görülebilmektedir. Çünkü ebeveynlere sosyal ve ekonomik katkı sağlanması ve bunun ömürlük olması mümkün olabilecektir.
Azgelişmiş ülkelerde ve ülkelerin kırsal, daha azgelişmiş bölgelerinde ekonomik/faydacıl çocuk değeri ve yaşlılık güvencesi çocuk değeri neden daha önemli görülmektedir?
Azgelişmiş ülkelerde ve ülkelerin kırsal, daha azgelişmiş bölgelerinde ekonomik/faydacıl çocuk değeri ve yaşlılık güvencesi çocuk değeri diğer ülkelere göre önemlidir. Çünkü bu ülkelerde yoksulluk düzeyi fazladır. Ayrıca sosyal güvenlik sistemleri yoktur ya da yeterince ihtiyacı karşılayabilecek güçte değildir. Bu durumda çocukların sağlayacağı ekonomik katkı aileler için çok önemlidir. Çocukluktan itibaren aile ekonomisine katkıda bulunan evlatlar, yaşlılıkta güvence sağlayacakları beklentisi ile birlikte aileye bağımlı bir yaşamı sürdürmeleri gereğini bilirler. Genellikle de gereken ekonomik destek erkek çocuktan beklenir.
2006 ve 2016 yıllarında Türkiye'de yapılan ulusal araştırmalarda, geçen 10 yıllık
süre içinde annelerin çocuklara atfettiği anlamda nasıl bir değişme olduğu söylenebilir?
2006-2016 yılları arasında geçen zaman içinde, çocuğun yetişkin bir birey olunca ebeveynlerine fayda sağlayacağı üzerinden kurulan maddi faydada, kadının itibarına doğumla birlikte olumlu etki sağladığı düşüncesinde ve çocuğun annenin eğitim alması, çalışması ve sosyal ilişkilerinde olumsuz etkileri olabileceği düşüncelerinde önemli azalmalar olmuştur. Fakat, özellikle annenin yaşı arttıkça, yani geçmiş nesillerden gelen annelere soruldukça, bunların üçünde de artış olduğu fark edilmiştir.
Bireyci kültürde benlik ile toplulukçu kültürde benlik yapılarından birinin fazla olduğu toplumlarda ne gibi özellikler ön plana çıkmaktadır?
Bireyci kültürlerde benlik, bireye ait bireyin ihtiyaçlarını, arzularını ve haklarını kapsayan, bireyin iç dünyasına yönelik özelliklerden oluşan bir varlık olarak görülmesi şeklinde tanımlanır. Her toplumda her birey bunlara sahiptir ve bunları sosyal yaşamında kendisini yönlendirmek için kullanır. Toplulukçu kültürlerde ise bu şekilde bir bağımsız hareket etme durumu söz konusu değildir, çünkü birey bir aile ya da kabile gibi topluluğun adeta temsili bir parçasıdır. Bu durumda benlik ait olunan topluluğun normlarına ve amaçlarına uygun olarak kurulur ve onlara bağlı hareket eder. Kültürlere baktığımızda bu benlik yapılarından hangisi ağırlıktaysa, o topluma ya bireyselci ya da toplulukçu kültüre sahiptir denir.
İlişkili benlik yapısının ön plana çıktığı Batı dışındaki toplulukçu kültürlerde gözlenen temel özellikler nelerdir?
Batı dışındaki birçok toplulukçu kültürde, insanların aslında hep birbirlerine bağlı oldukları kabul edilmektedir. En önemli kural başkalarına bağlılığı sürdürmek ve bu şekilde sosyalleşmektir. Özgüven, özdeğer ve doyum kavramları sosyal ilişkilerin önemli bir parçası olabilmek üzerinden tanımlanır. Sosyal statüleri dahi topluluğa, yani başkalarına bağlı ve sorunsuz işlemelidir. Ayrık benlik değil başka benliklerle ötüşen benlik söz konudur. Bir başına bir birey olmaktansa, bir grubun ya da topluluğun üyesi olmak çok önemlidir. Asya kültürlerinde ilişkili benlik yapısı görülür ve ayrı benlik yapısına dahil herhangi bir hareket hoş görülmez.
Baumrind'in ebeveynlik tarzlarından biri olan otoriter ebeveynlik, çocuklar üzerindeki analizlerde psikopatoloji açısından ne tür sonuçlar vermiştir?
Baumrind ebeveynlik tarzlarını, duyarlılık, talep, özerklik tanınması ve otoriter ebeveynlik şeklinde tanımlamıştır. Otoriter ebeveynlik tarzı ile sosyal ve bilişsel çalışma, akademik başarı, benlik saygısı, sosyal uyum ve sosyal yetkinlik değişkenleri karşılıklı analize tabi tutulduklarında aralarında olumlu bir ilişki olduğu görülmüştür ve çocuklarda psikopatolojik vakaların düşük olduğu tespit edilmiştir. Öte yandan otoriter ve müsamahakâr ebeveynlik tarzlarının birlikte kullanılması çocukların psikolojik rahatsızlıklarını artırmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de orta sınıf ve işçi sınıfı aileler arasında çocuklara otoriter yaklaşım ve ceza konusundaki davranış farkları nasıl ortaya çıkmaktadır?
Kentsel alanda yaşayan orta sınıf Türk ailelerde, anne ve babalar fiziksel ceza ve benzeri otoriter yaklaşımları bir tarafa bırakıp daha çok ödül, düşünme ve suçluluk duygusu yaratma gibi metotlarla davranışlarını etkilemeye çalışmaktadırlar. İstanbul’daki orta sınıf ve işçi sınıfı örneklemleri üzerine yapılan çalışmada işçi sınıfı
ebeveynlerin ergen çocuklarına göre ebeveynleri, orta sınıf ebeveynlere göre daha otoriter yöntemler kullanmaktadırlar. Araştırmalarda, Türkiye’de orta ve üst sınıfta denilebilecek ailelerde, anne ve babanın fiziksel cezaları hemen hiç kullanmadıkları, demokratik çocuk yetiştirme inanışlarını benimsedikleri ve uyguladıkları gözlenmiştir.
Ebeveynlerin sosyoekonomik düzeylerinin çocuğun yetiştirilme tarzında etkisi var mıdır?
Kültürlerarası araştırmalara göre, sosyoekonomik düzey annenin ve babanın eğitim düzeyleri, iş ve sosyal faaliyet alanları otoriter mi yoksa demokratik çocuk yetiştirme tarzımı benimsedikleri konusunu etkilemektedir. Dünyada yapılan bir çok araştırmaya göre babaların mesleki statüleri, belirli nasıl bir ebeveyn olmak gerektiği konusundaki ilkelerini ve çocuk yetiştirme konusundaki tutumlarını etkilemektedir. Örneğin Türkiye'de kırsal kökenli, işçi ebeveynler ile gerçekleştirilen çalışmalarda annelerin çocuklardan itaat beklentilerinin arttığı anlaşılmıştır.
Ebeveynlik tarzını, demokratik ebeveyn olmak üzerinden olumlu etkileyen önemli ölçüt nedir?
Demokratik ebeveyn olmayı belirleyen en önemli değişken ebeveynlerin eğitim düzeyleridir. Ebeveynlerin otoriter çocuk yetiştirme inanışlarının karşısında demokratik inanışlarının belirleyicisi onların eğitim düzeyleridir. Eğitim düzeyi ile demokratik inanışlar arasında olumlu bir ilişki vardır. Yani eğitim düzeyi arttıkça demokratik yaklaşım da atmaktadır.