ÇOCUK VE MEDYA
Günümüzde medya nasıl bir öneme sahiptir?
Günümüzde ‘Medya’, kitleleri yönlendirirken, dilediği olaya fazlaca ‘odaklanıp’, ‘abartarak’ dilediğini ise ‘öteleyerek’ ya da ‘sıradanlaştırıp önleyicilerin böemsizleştirerek’ duyurabilmektedir. Medya günümüzde son derece önemli bir noktada durmaktadır. Artık çevremizdeki
herşey, bir anlamda medyaya dönüşmüş, farklı bir algıya ya da bir başka bilgiye açılan bir kapı olmuştur. Bununla birlikte, günümüzde öğrenmek kavramı da neredeyse tümüyle teknolojiye bağlı kavranır hâle gelmiştir. Gerek genel teknolojik araçların gelişimi gerekse öğrenme teknolojilerindeki gelişmeler, hem bireysel ortamda, hem de okullarda öğrenmenin öneminin altını çizmektedir. Teknolojinin düşünme becerilerine ne denli katkıda bulunduğu ya da ket vurduğu hâlen sorgulanan bir noktada durmaktadır. Hesap makinesi çıktığından beri, akıldan dört işlemi yapabilen çocukların sayısı azaldığı düşünülebilir. Düşünme becerileri, dil becerileri, matematik becerileri, el göz koordinasyonunu gerektiren diğer beceriler de teknolojik donanımlarla birlikte azalmaya başladığı için, dil becerilerinin zaman içinde geliştiğini değil, gerilediğini gösteren pek çok çalışmadan söz edilebilir.
Çağımızda çocuk ve medya ilişkisi nasıldır ve hangi yöne doğru ilerlemektedir?
Tüm bu bilgileri çocuk ve medya ilişkisi çerçevesinde birleştirip sorguladığımızda karşımıza şöyle bir döngü çıkıyor:
• Yaşam deneyimleri beynimizi değiştirir.
• Sunulan herşey çocuğa normal görünür çünkü çocuk, doğru-yanlış, iyi-kötü arasındaki farkı görecek mantıksal düzeneği henüz kuramamıştır.
• Bebekler iletişime hazır bir biçimde dünyaya gelir ve gördükleri herşeyi, herkesi taklit ederler.
• Televizyon alışkanlıklar oluşturur: Bağlanma, bunların başında gelen en tehlikeli alışkanlıktır.
• Çocuk, kiminle uzun bir zaman dilimi geçirirse, onun alışkanlıkları ve bakış açısı ile biçimlenmektedir.
• Çevresindeki yetişkinlerden yeteri kadar ilgi ve sevgi görmeyen çocuk ekranların tutsağı olabilir.
• İlgi, karşılıklı iletişim, hareketlilik ve mizah gibi çocuğun tüm değer verdiği etkileşimi içinde barındıran televizyon, çocuklara bir ilişki biçimi sunar ve çocuk bunları sorgusuz bir biçimde kabullenir.
• Televizyon, bilgisayar, cep telefonu ve diğer ekranlar, birlikte zaman geçirme süresi, gönderdiği iletileri, renkli ve hareketli uyaranları ile diğer tüm kaynaklardan (kimi zaman anne babadan bile) daha belirleyici bir rol üstlenebilir.
• Bebeklikten başlayarak ilişki motifleri oluşturur ve sonra, yaşam boyu bunları kullanırız. Bunların oluşması çok kolay, kaybolması çok zordur. Sıklıkla alımlanan imgeler, belleğin yok edilemez bir parçası hâline gelir ve deneyim, belleğe işlenerek, yaşamın bir parçası hâline gelir, kişiliğe dönüşür.
• Çocuklar kendilerini ifade etme noktasında kimi zaman konuşmayı kullanabilirler. Duydukları, gördükleri, hissettikleri herşeyi bir bir anlatmaları olanaksız olabilir. Kaygılarını, korkularını, paylaşmak konusunda çekinceleri vardır.
• Çocuklar, iletişimsel bağlamı, eylemleri, duyguları, renkleri, kokuları, birbiri ile bağlantılı bir biçimde anımsarlar ve çok güçlü bir bellekleri vardır. Çağrışım ve bağdaştırma yetenekleri de olağanüstü gelişmiştir”
Medyanın insan beyni üzerine etkisi nasıldır?
Beynimizin, edilgenliğe değil,etkinliğe, harekete gereksinimi var. Farklılıklara ve yaşamsalolarak değer verdiğimiz şeylere her gün yeni bir gözle bakmaya ihtiyacımız var. Var olan kavramları yeniden değerlendirmeye, aralarında yeni ilişkiler kurmaya da. Medya bize artık her şeyi hazır olarak verdiğinden, yeni bir ilişki, tutarlılık ya da yeni
bir sorgulama da sanki gereksiz görülüyor ve ‘medyanın sunduğu
gerçeklik’ ‘gerçek gerçeklik’ gibi sorgulanmaksızın kabul edilmektedir.
Senkronizasyon neyi ifade eder?
Senkronizasyon, eş zamanlama veya eşleme, eş güdümlü çalışan parçalı sistemlerin zamanlamalarının eşleştirilmiş olduğunu ifade eder. Birimleri,
bu şekilde çalışan sistemler senkronize veya eş zamanlı olarak anılır.
Çocuklarda görme yetisinin %100’e ulaşması kaç yaşından sonra gerçekleşir?
Çocuklar 3 yaşına eriştiklerinde görme yetisi bir yetişkinin %70-80’i kadardır. Bunun %100’e ulaşması 7 yaşından sonra gerçekleşebilecektir.
Bebeklik döneminden erişkinliğe kadar zekanın gelişim evreleri nasıldır?
Zekanın yaklaşık %50’sinin 4. yaşa kadar, %30’unun 4-8 yaş arasında, geri kalan %20’sinin ise 8-17 yaş arasında geliştirildiği bilinmektedir. İnsanın tüm hayatı boyunca kullanacağı zekasının %80’inin 8 yaşına kadar geliştirildiğini düşünecek olursak, çocukluk döneminde önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Anlatıların görselle bezeli olması çocuklara ne gibi dezavantaj sağlar?
Yapılan araştırmalar, anlatı ne kadar kısıtlı görselle bezeli olursa, çocuklar açısından o denli zengin bir düşleme olanağı yaratabileceğini vurgulamaktadır. Daha zengin görsellerle süslü anlatıların ise düşleme
dinamiklerini yavaşlattığından ve anlatımı zayıflattığından söz edilebilir. Çocukların görsellerden oldukça fazla etkilenmeleri ve görsellerin yoğun olmasını daha cazip bulmalarıdır. Bu durumda, görselin büyüsüne kapılan çocuk, anlatının özünü düşlemekten vazgeçip, kendisine hazır verili olan imgelerle yetinme yoluna gidecektir. Bu durumda, yaratıcılığı da anlatımı da pek fazla gelişmeyecektir.
Küçük çocukların günde dört beş saat televizyon izlemeleri uyumlanma tepkilerine etkisi nasıldır?
Küçük çocuklar günde dört beş saat televizyon izlediğinde, uyumlanma tepkileri, ortalama her otuz beş saniyede bir, sürekli değişen görseller nedeniyle sürekli etken duruma geçer, bu yüzden uyumlanma ve odaklanma sorunları yaşayabilirler.
Serebral korteks nedir?
Beynin en dış katmanı. İnsanı diğer hayvan türlerinden ayıran yani insanı “insan” yapan kısmı serebral korteks (kabuk) tir.
Medya insan ilişkileri üzerine etkisi nasıldır? Çocukların medyaya yaklaşımı, insanların onları anlamadığı noktalarda daha yoğunluk kazanıyor olabilir mi?
Genellikle bireyler daha az okuyup yazan, daha az konuşan ve daha çok izleyip dinleyen bir yapıyı yeğlemektedir. Sessiz kalmak, sessiz yığınların bir parçası olmak, düşünen, sorgulayan ve üreten bir birey olmaktan çok daha kolaydır çünkü dinlemek izlemekten daha üstündür ancak izlemek, hem görsel hem de düşünsel anlamda daha yoğun bir hazırcılığı
beraberinde getirmektedir. Sürekli izleyen konumda kalmak,bireyin okuma, yazma, konuşma ve üretme becerilerine ket vurabilir.
Beynin iyi düşünebilmesi için gereken şeyler nelerdir?
Beynin iyi düşünebilmesi için gereken şeylerden biri zengin ve çeşitler içeren bir beslenme, bir diğeri de dik bir duruştur. Çünkü, omurganın ancak dik durduğu durumlarda bedendeki kan ve oksijen dolaşımı en üst düzeyde gerçekleşmekte ve en sağlıklı zihinsel değerlendirmeler ancak bu şekilde ortaya çıkabilmektedir.
İnsan beyni nasıl bir yapıya sahiptir?
Bizi biz yapan, beynimiz, düşüncelerimiz ve duygularımızdır. Her insanda, başka bir insanda bulunmayan,özgün bir beyin bulunmaktadır.
Doğuşta 400 gram kadar olan beyin, 3 yaş civarına geldiğinde
1200 grama, yetişkinleştiğinde ise ortalama 1500 grama ulaşmaktadır. Beynimizin %78’ini su, %10’unu yağ ve %8’ini ise protein oluşturmaktadır.İnsanın beden ağırlığının%2’sini oluşturmasına karşın,beden enerjisinin yaklaşık%20’sini harcayan beyin, tüm
değerlendirme ve uygulama kararlarının alındığı karışık bir yapıya sahiptir.
Çocuklarda uyku saati neden önemlidir?
Çocukların uyku saati son derece önemlidir çünkü büyümeleri için gerekli hormonlar gece 10:00 ile 02:00 arasında salgılanmaktadır. Bu saatlerde uyanık olan çocuklarda bünye bu hormonları salgılayamadığı için çocukların sağlıklı büyümesi kesintiye uğrar. Üstelik, uykunun karanlıkta uyunması gereklidir yani televizyon karşısındaki uyku, sağlıksız bir uyku olduğundan, büyümek ve gelişmek için gerekli olan melatonin hormonu bu tür bir televizyon karşısında uyuma sırasında salgılanmaz.
Televizyon izlerliğinin, ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel durumu ile bağlantısı nasıldır?
Televizyon izlerliğinin, ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel durumu ile bağlantılı olduğu, bu konum düştükçe arttığı ve yükseldikçe azaldığı ortaya çıkarılmıştır. Çocukların odasında televizyon bulunması ve çocukların kendi başlarına denetimsiz olarak televizyon programları
seçip izlemeleri son derece sakıncalı görülmektedir.
Prof. Sperry insan beyninin işlevlerini nasıl açıklar?
Bilginin beynin çalışmasına etkisi, inanılmaz düzeydedir. Nobel sahibi Prof. Sperry’nin çalışmalarına göre beynimizin iki yarım küresinin de farklı işlevleri bulunmaktadır. Sol yarım küre tümevarımcı düşünceyi (mantık, dil, matematik, ayrıntılar, analitik yaklaşımlar), sağ yarım küre tümdengelimci düşünceyi (ritim, renkler, hayal gücü,sentez)işlemektedir. Beyin, her türlü bilgiyi alır, depolar ve zamanı geldiğinde olabilen en iyi şekilde bu bilgiyi kullanır.
Horizon report 2011 yılında insanlığa gelecekle ilgili hangi tahminleri öngörmekteydi?
Horizon report 2011 yılında bize bir yıldan daha az zamanda elektronik kitapların yaygınlaşacağını, taşınabilir aksesuarların yaygınlaşmasının ise 1 yıldan daha az zamanda gerçekleşeceğini, 2-3 yıldan daha az zamanda sanal gerçekliğin büyük oranda kabul göreceğini ve üç yıla kadar oyun temelli öğrenmenin tüm öğrenme biçimlerinin yerini alacağını bildiriyordu. Sanal gerçeklik ve teknolojinin birleşimiyle ortaya çıkacak olan hareket temelli öğrenmeden ve yine dört beş yıl içinde ortaya çıkacak olan analitik düşünceyi öğrenmeden söz edeceğimizi de öngörmekteydi. Rapor, öğrenmenin artık ilgi temelli bir katılım olarak algılanması ve yalnızca bireysel bir durum değil, bir sosyal katılım olarak görülmesi gerektiğini ifade etmekteydi. Bununla birlikte bireyin kendi içinden gelen ilgiler çerçevesinde öğrenme ortamına kendi kendine katılımının söz konusu olacağını, akran etkisinin de küçük gruplar oluşturma noktasında çok önemli olacağını vurgulamaktaydı. Raporun tüm dedikleri neredeyse bir bir çıktı ve bugüne dek bildiğimiz hemen
her şey yeni medya ile yön, içerik ve işlev değiştirdi.
Seçici Otorite nedir?
Çocuk psikolojisinde geçen bir terimdir. Çocuğun çevresinde bulunan ve
onun tutum ve davranışlarını yönlendirebilecek konumda olanlardan bazıların sözünü dinleyip, diğerlerini dinlememesi çocuğun var olan otoriteler arasında seçim yaptığını, belli otoriteleri örneğin babayı tanıyıp
diğerlerini tanımadığı anlamına gelir.
Teknoloji tabanlı bir öğrenme biçimi çocuk için vazgeçilmez, heyecan verici ve ufkunu açıcı bir noktada olmasının nedenleri nelerdir?
Teknoloji sayesinde zaman ve mekândan bağımsız bir öğrenme olanağı sağlanabilmektedir. Zamana bağlı kalmaksızın, belli saatler arasına sıkıştırılmaksızın gerçekleşen bir öğrenme olanağı sağlayabilir teknolojik donanımlar.
• Günlük zaman içinde akışının dışına çıkılabilmekte, geçmiş, bugün, gelecek arasında gidilip gelinebilmekte, daha anlamlı ve daha somut bağlantılar kurulabilmektedir.
• Pek çok açıdan daha verimli sonuçlar sağlayan teknolojik ve mobil medya ile enerji ve zaman konusunda ekonomi sağlanabilmektedir.
• Teknoloji sayesinde kalıcı ve erişilebilir bilginin yaratımı ve güncellenmesi sağlanabilmektedir.
• Teknolojinin zamandan ve mekândan bağımsızlığı, ulusal ve uluslararası çapta öğrenmeleri de beraberinde getirebilir. Bilgi, sınırların ötesinden bir yerden gelip büyüyüp çoğalarak yaşama katılabilir ve yine sınırsız bir biçimde dağılabilir.
• Teknolojinin bilgiyi erişilebilir bir noktada tutması sürekliliği de beraberinde getiren bir olgudur. Günlük, haftalık, aylık periyodlar hâlinde sürekli güncellenmelerin yapılabilmesi sağlanabilir. Bilgiye hızlı ve ağ bağlantıları ile istenilen yerden erişilebilmesi ona daha hızlı katkıda bulunabilmeyi de beraberinde getirir. Benzer şekilde, bilgi her zaman değiştirilebilir, güncellenebilir ve her zaman birkaç adım ileri taşınabilir.
• Zamana ve mekâna bağlı kalmadan fiziksel sınırları aşabilmek, insanların merak odaklı öğrenme, keşifler yapma, becerilerini daha da geliştirme ve açıklık, şeffaflık ilkeleri ile hareket etme olanakları tanımaktadır. Tüm bunlar, yenilikçi ve yaratıcı düşüncenin gelişimi ve devinimi için son derece önemlidir.
Siber zorbalık nedir? Açıklayınız.
Siber zorbalık, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak bir birey ya da gruba yapılan teknik ya da ilişkisel biçimde zarar verme davranışlarıdır. Temel anlamıyla iki çeşit siber zorbalıktan söz edilebilir. Birincisi daha çok kurumlara yönelik ve teknik yönü ağır basan elektronik zorbalık
türüdür. Diğeri ise bireyleri sindirmeyi ya da onlardan izinsiz kişisel bilgilerini almayı, maddî manevî zarar vermeyi hedefleyen psikolojik yönünü içeren elektronik iletişim (e-iletişim) zorbalığıdır.
Ailenin ve eğitimcilerin medya karşısındaki çocuğu izlerken göz önünde bulundurması gereken sorular nelerdir?
Ailenin ve eğitimcilerin medya karşısındaki çocuğu izlerken göz önünde bulundurması gereken sorular bulunmaktadır. Çocuğun mizah duygusunun iyi gelişip gelişmediği sorgulanmalıdır. Çocuğun gülmesini sağlayan şey nedir? Örneğin, çocuk birisinin kötü duruma düşmesine, yaralanmasına ya da küçük düşürülmesine mi gülüyor? Bundan zevk
mi alıyor? Ona göre insanların acı çekmesiyle ilgili olarak komik olan şey nedir? Bunun da ötesinde aile olarak, toplum olarak çocuğa sağlıklı bir şekilde mizah duygusunu nasıl aktarabiliriz, bunu geliştirecek programları nasıl hazırlayabiliriz?