Suçun Hukuka Aykırılık Unsuru
Hukuka aykırılık ne anlama gelmektedir?
Hukuka aykırılık, fiile hukuk düzeninin izin vermemesi ve hoş görmemesi anlamına gelmektedir
Ceza hukuku bağlamında hukuka uygunluk nedenlerinden bahsedilebilmesi için öncelikle ne olması gerekmektedir?
Ceza hukuku bağlamında hukuka uygunluk nedenlerinden bahsedilebilmesi için öncelikle haksızlık oluşturan fiilin suç teşkil etmesi gerekmektedir
TCK’da mahiyeti uygun olmak şartıyla tüm suçlar bakımından uygulanacak genel hukuka uygunluk nedenleri kaç ana grupta toplanmıştır?
TCK’da mahiyeti uygun olmak şartıyla tüm suçlar bakımından uygulanacak genel hukuka uygunluk nedenleri dört ana grupta toplanmıştır.
TCK’da mahiyeti uygun olmak şartıyla tüm suçlar bakımından uygulanacak genel hukuka uygunluk nedenleri dört ana grupta toplanmıştır. Bu dört ana grup nelerdir?
TCK’da mahiyeti uygun olmak şartıyla tüm suçlar bakımından uygulanacak genel hukuka uygunluk nedenleri kanunun hükmünü yerine getirme (görevin ifası) (tck md. 24/1), hakkın kullanılması (tck md. 26/1), meşru savunma (tck md. 25/1) ve ilgilinin rızası (tck md. 26/2) olmak üzere dört ana grupta toplanmıştır.
Kanun tarafından diğer kişilere izin verilmemesine rağmen belli bir davranışta bulunma konusunda yetki verilen kişinin, bu davranışta bulunması ne oluştururur?
Kanun tarafından diğer kişilere izin verilmemesine rağmen belli bir davranışta bulunma konusunda yetki verilen kişinin, bu davranışta bulunması bir hukuka uygunluk nedenini oluşturmaktadır.
Kanun kavramı neyi kapsamaktadır?
Kanun kavramı, yalnızca şekli anlamda kanun kavramıyla sınırlı olmayıp “yazılı hukuk kurallarının” tamamını kapsamaktadır
Kolluğun zor ve silah kullanmasına ilişkin en önemli düzenleme hangi kanunda yer almaktadır?
Kolluğun zor ve silah kullanmasına ilişkin en önemli düzenleme Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda yer almaktadır.
Kolluğun zor ve silah kullanmasına ilişkin en önemli düzenleme Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun kaçıncı maddesinde yer almaktadır?
Kolluğun zor ve silah kullanmasına ilişkin en önemli düzenleme Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PVSK) 16. maddesinde yer almaktadır.
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PVSK) 16. maddesinin birinci fıkrasına göre, polis ne ile yetkilidir? Açıklayınız
PVSK’nın 16. maddesinin birinci fıkrasına göre, polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması hâlinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
Polisin silah kullanma yetkisinin kanuna ve orantılılık ilkesine uygun olması için her zaman göz önünde tutulması gereken ilkeler nelerdir?
- Öncelikle polis silah kullandığı her olayda orantılılık ilkesini gözetmeli ve silahı son çare olarak kullanmalıdır. Kendinin veya bir başkasının yaşam hakkı tehlikeye girmedikçe, polis başkasının yaşam hakkını tehlikeye sokmamalıdır. Bu nedenle, polis kişiye en az zarar verecek yöntemi kullanmalı, maddi güç kullanarak amaca ulaşmanın mümkün olduğu durumlarda silah kullanmamalıdır.
- Polis, silah kullanma zorunluluğunda kaldığı durumlarda doğrudan öldürme kastıyla hareket etmemeli ve silahı kişiye en az zarar verecek şekilde kullanmalıdır.
- Kaçan kişiler bakımından da polis açıkça ve ısrarla ikaz etmedikçe silah kullanmamalı ve bu durumda da öldürme kastıyla hareket etmeden, yakalanmasını sağlayacak ölçüde ve en az zarar verecek şekilde kullanmalıdır..
Meşru savunma nedir?
Meşru savunma, bir kimsenin kendisini veya başkasını hedef alan haksız bir saldırı karşısında, savunma amacıyla bu saldırıyı def edecek ölçüde kuvvet kullanılması şeklinde gerçekleşen zorunlu tepkidir.
Meşru savunmanın düzenlendiği TCK’nin 25. maddesinin birinci fıkrasında hangi hükme yer verilmiştir?
Meşru savunmanın düzenlendiği TCK’nin 25. maddesinin birinci fıkrasında, gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmeyeceği şeklinde bir hükme yer verilmiştir
Meşru savunmanın, kaç bölüm hâlinde incelenmesi uygundur?
Meşru savunmanın, saldırıya ve savunmaya ilişkin şartlar olmak üzere iki bölüm hâlinde incelenmesi uygun olacaktır
Saldırıya ilişkin şartlar nasıl sınıflandırılabilir?
- Saldırının Varlığı: Haksız savunmanın özünü bir saldırının varlığı oluşturmaktadır. Saldırı, hukuken korunan bir hakka zarar veren veya tehlikeye sokan her türlü insan davranışını ifade etmektedir. Ortada maddi nitelikte bir saldırı olmadıkça, meşru savunmadan söz edilemez. Bu nedenle sözle yapılan saldırılara karşı meşru savunma kabul edilmeyecektir. Ayrıca saldırı bir insan hareketinden kaynaklanmalı ve saldırıyı kimin gerçekleştirdiği belli olmalıdır. Bu nedenle doğa olayları meşru savunma hakkı vermeyecektir. Yine hayvan saldırıları, insanlar tarafından bir hayvan araç olarak kullanılarak yapılmadıkça saldırı niteliğinde olmayacaktır.
- Saldırının Haksız Olması: Meşru savunma için söz konusu saldırının haksız olması, yani hukuka aykırı olması gerekmektedir. Saldırının haksızlık teşkil edip etmediği değerlendirilirken hukuk düzeni bir bütün olarak dikkate alınacaktır. Saldırının ayrıca suç teşkil etmesi gerekmemektedir. Dolayısıyla, kişi hukuktan aldığı bir yetkiyle veya bir hukuka uygunluk sebebi içinde hareket ediyorsa fiil haksız değildir.
- Saldırının Mevcut Olması veya Gerçekleşmesi ya da Tekrarının Muhakkak Olması: Meşru savunmaya ilişkin hükümde açıkça saldırının “gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak” olması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre meşru savunmanın zaman bakımından bir sınırı mevcut olup savunma ve saldırının aynı anda bulunması, yani savunmanın hâlen var olan bir saldırıya yönelik olması gerekmektedir. Bu nedenle saldırı başlamadan önce veya saldırı sona erdikten sonra meşru savunma mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla saldırganın elindeki silah alındıktan sonra öldürülmesi durumunda meşru savunma söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla mevcut bir saldırı yanında, başlaması kesin veya tekrarı muhakkak saldırılar bakımından da meşru savunma hükmü uygulanabilecektir. Ancak gelecekte gerçekleşecek bir saldırıyı önlemek amacıyla işlenen fiiller meşru savunmadan yararlanamayacaktır.
- Saldırının Kişilere Ait Bir Hakka Yönelik Olması: Kişinin meşru savunmadan yararlanabilmesi için madde metnine göre, saldırının “gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş” olması gerekmektedir. Buna göre, saldırının mutlaka meşru savunmada bulunan kişinin bir hakkına yönelik olması gerekmeyip üçüncü kişilerin haklarına (üçüncü kişi lehine meşru savunma) yönelik saldırılara karşı da meşru savunma mümkündür. Ayrıca, Kanun meşru savunmanın konusu olabilecek hakları sınırlamamış, saldırının herhangi bir hakka yönelik olmasını meşru savunma bakımından yeterli görmüştür. Ancak bireysel hakları ihlal etmeyen, toplumsal hukuksal değerleri ihlal eden fiillere yönelik meşru savunma mümkün değildir
Saldırıya ilişkin şartlar nasıl sınıflandırılabilir?
- Savunmanın Zorunlu Olması: Maddede savunmanın saldırıyı “defetmek zorunluluğu” içinde yapılması gerekliliği belirtilerek meşru savunma bakımından savunmanın zorunluluğu yasal olarak açıkça belirtilmiştir. Buna göre saldırının savunma hareketlerini yapmadan durdurulma imkânı bulunmamalı, diğer bir ifadeyle saldırıya uğrayan kişinin saldırıdan kurtulmak için başka bir çaresi olmamalıdır. Eğer savunma amacıyla bazı fiilleri işlemeksizin, saldırıyı durdurma imkânı varsa meşru savunmanın şartlarının oluşmadığı kabul edilecektir. Ancak hukuk düzeni kimseyi kaçmaya zorlayamayacağından, kaçma imkânı varken kaçmayan kişi de meşru savunmadan yararlanacaktır. Savunmanın zorunlu olup olmadığı her somut olayın şartlarına göre, özellikle saldırının ağırlığı göz önüne alınarak objektif olarak belirlenecektir.
- Savunma ile Saldırı Arasında Nedensellik Bağının Bulunması ve Savunmanın Saldırgana Karşı Yapılması: Saldırı ile savunma arasında nedensellik bağı bulunmalı, yani savunma saldırının sonucu olmalıdır. Buna göre, meşru savunma için saldırıyı kimin gerçekleştirdiğinin belli olması gerekir. Dolayısıyla, savunmanın saldırının bir sonucu olması gerektiğinden, savunmanın saldırgana karşı yapılması da gerekmektedir. Bu nedenle, saldırıda bulunan kişinin yanındaki bulunan eşine karşı suç işlenmesinde olduğu gibi, saldırıda bulunan kişi dışında bir kişiye karşı meşru savunma mümkün değildir.
- Saldırı ve Savunma Arasında Orantı Bulunması: Meşru savunmanın orantılılık şartı, maddede “o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde” ibaresiyle ifade edilmiştir. Orantılılık şartı, meşru savunmanın özünü oluşturmaktadır. Meşru savunma amacıyla işlenen fiillerin hukuka uygun olabilmesi için, maruz kalınan saldırıyı defedecek ölçüde olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, saldırıya uğrayan kişi ancak bu saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde bir davranış gerçekleştirdiği takdirde, meşru savunma hukuka uygunluk nedeninden yararlanacaktır.
Savunmanın saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde olup olmadığı değerlendirilirken dikkate alınması gereken ölçü nedir?
Savunmanın saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde olup olmadığı değerlendirilirken, saldırı ve savunmada kullanılan “araçlar” ile saldırı ve savunmanın yöneldiği “hukuki değerler” arasında açık bir oransızlık bulunup bulunmadığı dikkate alınabilir.
Hak kavramının kapsamı nedir?
Hak kavramı, özel hukuktan ve kamu hukukundan kaynaklanan tüm hakları kapsamına almaktadır.
Hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedenin kaç temel şartı bulunmaktadır? Açıklayınız.
- Doğrudan Kullanılabilen Subjektif Bir Hakkın Varlığı: Hukuka uygunluk nedeni olarak bir hakkın kullanılmasından söz edebilmek için, öncelikle kişiye hukuk düzenince tanınmış, haktan yararlanma hususu hak sahibinin iradesine bırakılmış subjektif bir hakkın bulunması gerekmektedir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, bu hak, kanun, tüzük, yönetmelik, genelge gibi yazılı hukuka dayanabileceği gibi, hukuken tanınmış ve düzenlenmiş olmak kaydıyla, bir mesleğin icrasından da doğabilir. Dolayısıyla hakkın kaynağını, kamu hukuku veya özel hukuk normları, kamu hukukuna veya özel hukuka ait bir işlem ve hatta örf ve adet hukuku oluşturabilir. Keza bir meslek ve sanatın icrası, sportif faaliyetler, basın özgürlüğünün sağladığı haklar, bu hukuka uygunluk nedeninin içerisinde kalırlar.
- Hakkın Doğrudan Doğruya Kullanılabilmesi: Kişi hiç bir merciin aracılığına ihtiyaç duymaksızın hakkını doğrudan doğruya kullanma imkânına sahip olmalıdır. Buna göre hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeninden yararlanılabilmesi için söz konusu hakkın doğrudan doğruya kullanılabilir olması aranacaktır. Eğer hak, bir mercie başvurarak kullanılabilecekse yani hakkın kullanılması için başka bir makamdan karar alınması veya başka bir makam tarafından hakkın varlığının tespiti gerekliyse artık fail hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeninden yararlanamayacaktır.
- Hakkın Kötüye Kullanılmaması: Hakkın kullanılmasının hukuka uygunluk nedeni olması için, kişinin bu hakkı ortaya çıkaran hukuk kaynağında öngörülen sınırlar içinde kullanması, diğer bir ifadeyle hakkın kötüye kullanılmamış olması gerekmektedir. Öğretmenlerin öğrenciler üzerinde tedip hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak hiç bir zaman öğretmenin kasten yaralama suçunu işlemesine izin vermemektedir.
İlgilinin Rızası nedir?
Suçla korunan hakkın sahibinin ihlale rıza göstermesi durumunda bu rızanın fiili hukuka uygun hâle getirmesine ilgilinin rızası adı verilmektedir.
Rızanın hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için hangi şartlar aranmaktadır?
Rızanın hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için, rızaya ehliyet, rıza açıklaması ve rızanın konusu olmak üzere üç şart aranmaktadır.