ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ
1992 Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda ele alınan konuları açıklayınız.
1992 yılında Rio de Janerio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda daha önce Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nda belirlenmiş olan ilkelere ek olarak, dünyayı koruyacak bir çevre-kalkınma çizgisi üzerinde durulmuş ve Rio Bildirgesi, Gündem 21, Orman İlkeleri, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi olmak üzere toplam 5 temel belge ortaya çıkmıştır. Bu zirve, çevre ve kalkınma arasındaki ilişkinin önemini de ortaya koymuş ve bu iki kavramın birbirinden ayrılamaz olduğu kanısına varılmıştır. Ayrıca programın dünyada artan küresel sıcaklık düzeyleri ve doğal afetlerin etkisiyle 2000’li yıllarda gözlemlediği konular arasına; 7 milyara yakın dünya nüfusu, ısınmaya bağlı su krizleri, balıkçılıkta gerileme, biyolojik çeşitliliğin azalması ve küresel ısınma girmiştir.
Nüfus artışının sonuçlarını çevre sorunları bağlamında tartışınız.
Çevre sorunlarının oluşmasındaki en önemli etken hızlı nüfus artışıdır. İnsan nüfusunun artması nedeniyle, insanlar daha fazla besin ve yaşam alanına ihtiyaç duymaktadır. Enerji gereksinimini de arttıran bu artış, nüfus ve doğal kaynakların planlamasının uzun vadede yapılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Nüfus artışından kaynaklanan artan besin gereksinimi sonucu, kontrolsüz tarım arazilerinin açılması, atıkların çevreye kontrolsüz verilmesi ve gelişen sanayi ile doğal denge zarar görmektedir. Çevre sorunlarının temel nedenlerinden biri olan nüfus artışının, kirlenmeye yol açan atıkların daha da fazlalaşmasına neden olduğu, bir yandan da üretim ve tüketimin artmasıyla, doğal çevre üzerinde bir baskı unsuru oluşturduğu ve kaynakların tükenmesine yol açtığı gözlemlenmektedir.
Plansız kentleşmenin sonuçlarını çevre kirliliği bağlamında ele alınız.
Plansız kentleşme ile kirlenen en önemli kaynaklar yer altı içme ve kullanma sularıdır. Bunun yanında uygunluğu değerlendirilmeden gelişen ve büyüyen kentler, atık giderim sorunlarını da beraberinde getirmektedir (çöp depolama alanlarının bulunmaması gibi). Fabrikaların kent sınırları içinde kalmasıyla nüfus yoğunluğunun arttığı alanlarda havanın ve akarsu, göl vb. su kaynaklarının kirlenmesi, bu alanlarda tarım arazilerinin sulanması amacıyla kullanılan su kaynaklarına zararlı ve zehirli maddelerin karışması gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Plansız sanayileşmenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini açıklayınız.
Sanayileşme arzu edilen gelişmiş bir yapay çevrenin oluşturulması için gerekli olan toplumsal-ekonomik gelişmenin bir ön koşuludur. Bu oluşumun plansız ve düzensiz gelişmesi çevre sorunlarının oluşmasına ortam hazırlamaktadır. Sanayileşme, çevrenin doğal enerji akımını ve madde döngülerini bozarak, doğal ortamda biyolojik süreç içinde ayrışmayan ve yeniden değerlendirilemeyen atıkların çoğalması yoluyla kirliliğe neden olmaktadır. Sanayileşmede yanlış yer seçimi kararları, doğal kaynakların gereksiz ve aşırı kullanılarak hızlı bir şekilde tükenmesine yol açarken, aynı zamanda uzun vadeli ve çevreyi koruyan bir sanayileşme politikası yerine, ülkemizde çoğunlukla olduğu gibi kısa vadeli kalkınma amacını dikkate alan sanayileşme politikalarının uygulanması çevre sorunlarının artmasına yol açmaktadır. Sanayi ile çevre arasında çok yönlü ve birbirini etkileyen çok sıkı bir ilişki söz konusu olup, bu etkileşimin olumlu sonuçlarla birlikte yarattığı kirlilik sorunu giderek kaynakların zarar görmesine, çevrenin hızla kirlenmesine ve sanayileşmeden beklenen yararın azalmasına neden olmaktadır.
Su kirliliğine yol açan etmenleri açıklayınız.
Sanayi tesislerinden, termik santrallerden ve konutlardan kaynaklanan atık sular, tarım ilaçları gibi kirleticiler, içme ve kullanma suyu kaynaklarını kullanılamaz hale getirmektedir. Deniz kirliliği de su kirliliği kapsamında değerlendirilmelidir. Atıkların arıtılmadan veya kısmen arıtılarak alıcı ortam olarak kullanılan denizlere verilmesi, deniz kazaları sonucu oluşan petrol sızıntıları, nükleer santrallerin soğutma sularının denizlere boşaltılması, deniz kirliliğine yol açan başlıca eylemlerdir. Ayrıca su kirliliğine yol açan etmenler; bakteriler, virüsler ve diğer hastalık yapıcı organizmalar, organik maddeler, sanayi atıkları, yağlar ve benzeri maddeler, yapay temizlik malzemeleri (deterjanlar), radyoaktiflik (ışın etkinliği), pestisitler, yapay organik kimyasal maddeler, yapay ve doğal tarımsal gübreler, atık ısı şeklinde sıralanabilir.
Ötrofikasyon nedir?
Ötrofikasyon, su kaynaklarında azot ve fosfor artışına bağlı olarak, bunları besin maddesi olarak kullanan alglerin (mikroskobik yosunların) hızla çoğalması ve bu bitkilerin ölmesiyle oluşan organik atıkların sudaki mikro canlı faaliyetlerini arttırması olayıdır.
Toprak kirliliği giderim yöntemlerine örnek veriniz.
Toprak kirliliği giderim yöntemleri; toprağın su veya kimyasal maddeler yardı- mı ile yıkanması, toprağın içindeki kirletici maddelerin yakılması, bitki ve mikro canlıların toprak içindeki kirleticileri kullanarak temizlemesi ve belirli maddelerin toprağa uygulanarak kirlenmenin daha ileri boyutlara ulaşmasının engellenmesi şeklinde sıralanabilir.
Hava kirliliğine neden olan etmenleri açıklayınız.
Hava kirliliği kaynakları, doğal ve yapay kaynaklar olmak üzere iki genel grupta toplanabilir. Doğal kaynaklar, volkan faaliyetleri, orman yangınları, hayvan ölüleri ve bitki artıklarının açık alanlarda bozulması gibi süreçleri kapsar. Yapay kaynaklar ise, ham maddelerin insanların kullanımına sunulabilmesi için uygulanan süreçlerdir. Yapay kaynaklar “Sabit Kaynaklar” ve “Hareketli Kaynaklar” olmak üzere ikiye ayrılır. Sabit kaynaklar, atmosfere kirleticilerin salımına neden olan katı, sıvı, gaz yakıtların yakıldığı ve/veya herhangi bir ürünün üretildiği süreçlerdir. Hareketli kaynaklar ise, kara, deniz, hava taşıtlarının egzozlarıdır. Kara, deniz ve hava taşıtlarında mazot, benzin veya jet yakıtı gibi yakıtlar tüketilmekte ve taşıtların egzozlarından, katı, sıvı ve gaz yakıtların yakılmasıyla oluşan yanma ürünlerinin benzerleri atmosfere verilmektedir.
Hava kirliliğinin başlıca küresel etkileri nelerdir?
Hava kirliliğinin başlıca küresel etkileri; atmosferdeki karbondioksit derişiminin artması ile dünyanın ısınması ve koruyucu ozon tabakasının hasar görmesi ile zararlı mor ötesi ışınların (UV-B) etkisi altına girmesi olarak özetlenebilir.
Atmosferde karbondioksit derişiminin artmasına yol açan durumları açıklayınız.
Aşırı fosil yakıt kullanımı, diğer yandan ormanların ve bitki örtüsünün yangınlar, tarıma açılma, asit yağmurları gibi etkilerle azalması ile karbondioksitin fotosentez süreci ile harcanamaması atmosferde karbondioksit derişiminin giderek artmasına yol açmaktadır.
Hava kirliliğinin bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
Hava kirliliği bitkiler üzerine genel olarak üç şekilde olumsuz etki yapmaktadır:
- Yaprak dokularının tahrip olması
- Yaprakların sararması veya başka renklere dönüşmesi
- Büyümenin yavaşlaması.
Hava kirliliğinden gıda bitkileri, süs bitkileri ve sebzeler büyük ölçüde etkilenmektedir.
Gürültü nedir ve gürültü kirliliğine yol açan faktörler nelerdir?
Gürültü; istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen ses olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi sesin gürültü niteliği taşıması için yüksek düzeyde olması gerekmemektedir. Gürültü kirliliği yaratan etmenler;
- Trafik
- Sanayi Kuruluşları
- İnşaatlar
- Eğlence Merkezleri
- Yerleşim Alanları
- Hava Alanları olarak sıralanmaktadır.
Gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
Gürültü insan sağlığına fiziksel, fizyolojik, psikolojik olarak etki etmektedir. Fiziksel etkiler geçici ya da kalıcı olabilir. Geçici işitme kaybı veya duyma yorulması bu etkiler arasında gösterilebilmektedir. Yüksek düzeyde gürültüye maruz kalan kişilerde yüksek kan basıncı oluşmakta ve bu durum kalıcı olmaktadır. Ani gürültü ise metabolizma, nabız, solunum hızında değişikliklere yol açmaktadır. Psikolojik etkiler arasında tedirginlik, sinirlilik, yorgunluk ve zihinsel etkinliklerde verim düşüklüğü yer alabilir
Küresel ısınmanın sonuçlarını değerlendiriniz.
Sera gazları salımındaki artış doğal sera etkisinin bozulmasına yol açarak, atmosferin sıcaklığının giderek artmasına, buzulların erimesine, sellere, kasırgalara ormansızlaşmaya, doğal çevrenin hızla hasar görmesine ve küresel çapta iklim değişikliklerine neden olmaktadır. Küresel ısınmanın en önemli etkileri kutuplarda gözlenmektedir. Ayrıca nehir akışlarında; yaz akışlarının azalması ve kış akışlarının artması şeklindeki değişimlerle yüzey sediment yükü etkilenmektedir. Değişen su döngüsü nedeniyle artan sediment yükünün kıyısal aşınmayı arttırması, bunun da ışık geçirgenliğini azaltması ve deniz suyunun kimyasal yapısının değişmesi beklenmektedir. İklimdeki son değişiklikler, farklı coğrafi bölgelerde geniş bir canlı grubu üzerinde etkili olmaktadır. Küresel ısınma yaban hayatını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle yaşamsal süreci başlatmada zamansal uyarılara gereksinimi olan birçok canlı için mevsim değişiklikleri önemli sorunlar yaratabilmektedir. Küresel ısınma doğrudan suların sıcaklığında yükselmeye neden olmaktadır. Bu da fizyolojik sınırlarında veya yakınında bulunan türler üzerinde strese neden olmaktadır. Isınma eğilimi ile birlikte organizmaların çoğu sıcaklık ve yağışa göre fizyolojik dayanım farklılıkları geliştirirler. Bazı türler, yüksek sıcaklıklara uyum sağlayamayıp ölebilir ya da daha uygun koşulların bulunduğu bölgelere göç etmek zorunda kalırlar. Nitekim dünya genelinde ılıman sularda yaşarken kuzey bölgelerindeki denizlere göç eden birçok ekonomik deniz canlısı bulunmaktadır.
Ozon tabakasındaki incelmenin sebeplerini tartışınız.
Klorlu florlu karbon (CFC) gazları, özellikle doğal kaynağı olmayan, yalnızca insan faaliyetlerine bağlı olarak ortaya çıkan gazlardır. Ozon ile tepkimeye girerek ozon tabakasında incelmeye neden olmaktadır. Ayrıca zehirli ve yanıcı olmamaları, kararlı doğaları, ısıyı emme etkinlikleri CFC’lerin 20. yüzyılda, özellikle soğutucu alanında yoğun kullanımına olanak sağlamıştır. CFC’ler klima, köpük ürünleri, yalıtım maddeleri, bilgisayar gibi malzeme ve cihazların temizlenmesinde çözücü, sprey kutularında itici güç olarak ve savunma sanayi gibi alanlarda kullanılmakta ve atmosferde sürekli olarak artış göstermektedir.
Erozyon nedir? Erozyonun şiddetinde etkili olan faktörler nelerdir?
Erozyon (toprak aşınımı), bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır. Erozyonun başlıca nedeni, toprağı koruyan bitki örtüsünün yok olmasıdır. Arazi eğimi, toprak yapısı, yıllık yağış miktarı, iklim etmenleri, bitki örtüsü, toprak ve bitkiye yapılan çeşitli müdahaleler, erozyonun şiddetini belirleyen ögelerdir.
Atık türleri nelerdir? Kısaca açıklayınız.
Evsel Atıklar: Evsel katı atıklar, konut ve iş yerlerinden ortaya çıkan ve tehlikeli olmayan atıklar olarak tanımlanmaktadır. Örneğin; yiyecek atıkları, ambalaj atıkları bu tip atıklardandır.
Tıbbi Atıklar: Hastanelerden, muayenehane gibi sağlık kuruluşlarından çıkan kullanılmış tıbbi malzemeler, ameliyat ve tedavi sırasında ortaya çıkan atıklar, kullanılmış ilaçlar tıbbi atıklara örnek olarak verilebilir.
Ambalaj Atıkları: İnsan gereksinmelerinin ve ambalajlı ürünlerin giderek artması sonucu atık niteliği değişim göstermiştir. Özellikle cam, plastik, metal, karton ve kağıt atıklar ambalaj atıkları olarak tanımlanmakta ve geri kazanım işlemlerine dahil edilmektedir.
Bitkisel Atık Yağlar: Gıda olarak kullanılan bitkisel yağlar ömürlerini tamamladıktan sonra bilinçsiz olarak su kaynaklarına atılmakta ve kirliliğe neden olmaktadır.
Atık Piller ve Akümülatörler: Piller ve akümülatörler demir, manganez, nikel, kadmiyum, kobalt, çinko, kurşun gibi elementleri içermektedir. Atık pillerin içeriğinde bulunan çeşitli kimyasal maddeler, depolandıkları sahalarda ve bilinçsizce yapılan bertaraflar sonucu yer altı ve yüzey sularını ve toprağı kirletmektedir.
Atık yönetimi kavramını ve atık yönetiminde öncelik sırasını açıklayınız.
Atık yönetimi, evsel, tıbbi ve tehlikeli atıkların miktarlarının azaltılması, kaynağında ayrı toplanması, ara depolanması, gerekli olduğu durumda atıklar için aktarma merkezleri oluşturulması, atıkların taşınması, geri kazanılması, bertarafı, geri kazanım ve bertaraf tesislerinin işletilmesi ile kapatma, kapatma sonrası bakım, izleme-kontrol süreçlerini içeren bir yönetim biçimidir. Atık yönetiminde öncelik sırası;
- Önleme,
- Kaynakta Azaltma
- Yeniden Kullanım
- Geri Kazanım/Geri Dönüşüm
- Ön İşlem (yakma dahil)
- Bertaraf olarak sıralanabilir.
1972 yılında Stockholm Konferansında ele alınan konuları açıklayınız.
Çevre politikalarının küresel düzeyde ele alınmasının temelleri, 1972 yılında Stockholm Konferansı ile atılmıştır. Söz konusu konferans, dünya genelinde çevre konusunda kamuoyu bilincinin gelişmesinde ve uluslararası düzeyde çevre ile ilgili tartışmaların yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır. Konferansta insan yerleşimlerinin planlanması, yönetimi, çevre kirliliğinin belirlenmesi ve kontrolü, devletlerin küresel kirlilikle mücadeledeki yetersizlikleri, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme ilişkileri gibi konular ele alınmıştır.
Kyoto Protokolü kapsamında toplam salımına sınırlama getirilen sera gazları nelerdir?
Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü ile kontrol altına alınan sera gazları dışında kalan gazlar Kyoto Protokolü kapsamına alınmış ve Protokol ile ilk etapta 6 sera gazının toplam salımına sınırlama getirilmiştir. Bu gazlar:
- Karbondioksit
- Metan
- Diazot monoksit
- Kükürt hekzaflorür
- Perflorokarbonlar
- Hidroflorokarbonlardır.