Türkiye’de Çalışma İlişkilerinde Kurumsallaşma: 1960-1980
1960-1980 döneminin temel iktisat politikası nedir?
Malların ithal edilmesi yerine ülke içinde
üretilmesi anlamına gelen ithal ikamesi
1960-1980 döneminin temel iktisat politikasıdır.
1960-1980 döneminde Türkiye’de çalışma ilişkilerine damgasını vuran yasal düzenlemeler nelerdir?
1960-1980 dönemi çalışma ilişkilerine damgasını vuran yasal düzenlemeler 1961 Anayasası ile 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu (TİSGLK) olmuştur.
1961 Anayasası çalışma ilişkileri bakımından nasıl bir ortam oluşturmuştur?
1960 sonrasında çalışma ilişkilerini etkileyen çevresel koşullara baktığımızda siyasal özgürlük ve çoğulculuk konusunda köklü bir değişim görmekteyiz. 27 Mayıs askeri darbesi ve 1961 Anayasası uzun vadeli toplumsal ve siyasal sonuçlar doğurmuştur. 1961 Anayasası toplu çalışma haklarını (sendikalaşma, toplu iş sözleşmesi ve grev) anayasal güvenceye kavuşturarak işçi hareketinin güçlenmesi, siyasal ve toplumsal etkisinin artması için oldukça elverişli koşullar sunmuştur.Sendikaların uluslararası kuruluşlara üyeliklerine izin verilmiş, sosyal politika ve çalışma ilişkileri alanındaki çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Cahit Talas Çalışma Bakanlığı’na getirilmiştir. Talas, 1961 yılında Türkiye adına Avrupa Sosyal Şartı’nı imzalamıştır.
Popülist politikalar ne anlama gelmektedir?
Geniş toplum kesimlerini tatmin etmeye ve onların desteğini almaya yönelik iktisadi ve sosyal politikalar.
1961 yılında Türkiye' de kurulan işçi partisi hakkında bilgi veriniz?
1960-80 döneminde çalışma ilişkilerini etkileyen bir diğer siyasal gelişme 1961 yılında 12 sendikacı tarafından Türkiye İşçi Partisi (TİP) adıyla bir işçi partisinin kurulmasıdır. TİP sendikaların siyasete müdahalesi açısından önemli bir adım olarak ortaya çıkmış ve 1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile parlamentoya girmiştir.
Çalışma ilişkilerinin kurumsallaşması ne anlama gelmektedir?
Çalışma ilişkilerinin taraflarının serbestçe örgütlenmesi, toplu pazarlık ve grev haklarının güvence altına alınması ve çalışma ilişkilerinin yürütümü için uygun yasal ve idari çerçevenin oluşturulmasıdır.
Ayrımsız bütün çalışanlara (memurlar dâhil) sendikalaşma hakkı tanıyan Anayasa hangisidir?
1961 Anayasası ayrımsız bütün çalışanlara (memurlar dâhil) sendikalaşma hakkı tanımıştır. 1961 Anayasası’nın 46. maddesi ile Türkiye’de sendika hakkına ilk kez açık anayasal güvence getirilmiştir. Anayasa’nın “sendika hakkı” başlıklı 46. maddesi
şu hükümleri içeriyordu: “Çalışanlar ve işverenler, önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika birlikleri kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma
hakkına sahiptirler. İşçi niteliği taşımıyan kamu hizmetli görevlilerinin bu alandaki hakları kanunla düzenlenir. Sendika ve sendika birliklerinin tüzükleri, yönetim
ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı olamaz.”
Türkiye tarihinde ilk kez “sosyal hukuk devleti” ilkesine hangi Anayasa'da yer verilmiştir?
1961 Anayasası gerek başlangıç bölümü gerekse çeşitli maddeleri ile sosyal haklara özel bir yer vermekle kalmamış, aynı zamanda devlete ödev yükleyen düzenlemelere de yer vermiştir. Anayasanın 2. maddesi devletin nitelikleri arasında sosyal hukuk devleti ilkesine yer vermiştir. Anayasa’nın 10. maddesi ile devlete sosyal hakları da içeren temel hakları korumak ve geliştirmek konusunda açık bir ödev yüklenmiştir. Bu madde ile devlete ikili bir görev verilmiştir: Bir yandan kimi engelleri kaldıracak, öte yandan yapıcı olarak somut adımlar atacaktır.
274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 5018 sayılı Sendikalar Kanunu’nu kapsam bakımından kıyaslayınız.
35 maddeden oluşan 274 sayılı Yasa, 13 maddeden oluşan Cumhuriyet döneminin ilk sendikalar yasası 5018’e göre oldukça kapsamlıdır. Bu kapsam sadece şekil açısından değil, içerik açısından da söz konusudur. 5018’in yasaklayıcı, kısıtlayıcı ve daraltıcı felsefesinin aksine, 274 özgürlükçü ve kapsayıcı bir yaklaşıma sahiptir. 5018 sayılı Kanun “fikri faaliyeti bedeni faaliyetinden üstün olan” fikir işçilerinin sendikalaşmasına olanak tanımıyordu. Oysa 274 sayılı Yasa, hizmet sözleşmesiyle çalışan herkese sendika kurma ve üye olma imkânı vermiştir. Dahası yasa, sadece hizmet sözleşmesiyle çalışanları değil, emeği ile geçinenleri olabildiğince işçi sendikaları
içinde örgütlemeye çalışıyordu. Örneğin serbest yazarlar işçi tanımı içine sokulmuştur.
274 sayılı Yasa’da siyaset yasağı ne şekilde düzenlenmiştir?
Yasa geniş anlamda siyaset yasağı getirmiyor, sadece dar anlamda (siyasi partilerle organik ilişki, siyasi partilerden yardım alınması veya onlara yardım yapılması gibi)
siyaset yasağı içeriyordu. Bu sınırlamalar sendikaların siyasetle ilgilenmesini, istedikleri siyasi partiyi desteklemesini engellemiyordu. 274 sayılı Yasa ile sendikalara geniş anlamda siyaset hakkı tanınmıştır ve sendikalar bu dönemde çeşitli yöntemlerle siyasete müdahil olmuşlardır.
15-16 Haziran olayları diye bilinen iki günlük kitlesel işçi eylemleri hangi yasa ile tetiklenmiştir?
1317 sayılı Yasa, Türkiye çalışma ilişkileri tarihinde 15-16 Haziran olayları diye bilinen iki günlük kitlesel işçi eylemlerini tetiklemiştir. 1317 sayılı Yasa ile sendikalara kendi işkollarındaki sigortalı işçilerin üçte birini temsil etme koşulu getiriliyordu. Yasa,
Mecliste TİP dışında kalan bütün partilerin desteğiyle kabul edilmiştir. TİP’in
başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi 8 ve 9 Şubat 1972 tarih 1972/3 sayılı kararı ile yasanın sendikal barajlara ilişkin hükümlerini, hakkın özünü ortadan kaldırdığı gerekçesiyle iptal etmiştir.
Ülkemizde toplu pazarlık ve grevin kurumsallaşması hangi yasa ile olanak bulmuştur?
Ülkemizde toplu pazarlık ve grevin kurumsallaşması 275 sayılı Yasa ile olanaklı olmuştur. 275 sayılı Yasa 1980 yılına kadar uygulanmış, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile askıya alınmış ve 1983 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. 275 sayılı Yasa’nın uygulandığı 1963-1980 döneminde, işçilerin çalışma koşulları düzelmiş, gerçek ücretleri artmış ve gelir dağılımının düzeltilmesi yolunda adımlar atılmıştır.
275 sayılı Yasa’nın grev hakkına ilişkin en önemli sınırlandırması nedir?
275 sayılı Yasa’nın grev hakkına ilişkin en önemli sınırlandırması grev ve lokavtın Bakanlar Kurulu kararıyla geçici olarak durdurulmasıdır. Yasa’nın 21. maddesine göre “memleket sağlığı” ve “millî güvenlik” gerekçesiyle grev ertelenebilecekti. Erteleme iki aşamalıydı. İlk erteleme en çok 30 gün, ikinci erteleme 60 gün süreli olabilecekti. Danıştay bir hafta içinde yürütmeyi durdurma talebi konusunda karar verecekti. Bu süre içinde devreye giren uzlaştırma mekanizması tarafların kabulüne bağlı olacaktı ve eğer uyuşmazlık çözülemezse geciktirme süresinin sonunda grev ve lokavt devam
edebilecekti.
624 sayılı Yasa ile memurlara nasıl bir sendika hakkı tanınmaktadır?
624 sayılı Yasa ile memurlara grevsiz, toplu sözleşmesiz, toplu eylemsiz son derece kısıtlı bir sendika hakkı tanınmıştır. 624 sayılı Yasa, kamu personeli sendikalarının
faaliyetleri arasında toplu sözleşme ve toplu pazarlığa yer vermemiştir. Sendikaların faaliyetleri daha çok araştırma yapmak, ilgili kurumlara teklif sunmak ve onlarla işbirliğinde bulunmak şeklinde sayılmıştır. Bunların dışında izin verilen faaliyetler
ise daha çok bir yardımlaşma derneği için söz konusu olabilecek konulardır.
1960 dönemi sendikaların mali gücünde önemli bir artış sağlamasına yol açan check off uygulaması hakkında bilgi veriniz.
Dönemin sendikacılık eğilimi açısından vurgulanması gereken bir diğer nokta ise 1950’lerin aksine sendikaların mali olarak güçlenmesidir. Özellikle sendika aidatlarının kaynağından kesilmesi (check off) uygulaması sendikaların mali gücünde önemli bir artış sağlamıştır. Mali güçlenmeyle birlikte profesyonel sendikacı ve sendikal uzman sayısı, 1950 dönemi ile karşılaştırılmayacak oranda artmıştır.
1978 yılında Türkiye’de ilk kez imzalanan Toplumsal Anlaşma hakkında bilgi veriniz.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç arasında yapılan Toplumsal Anlaşma 14 ay yürürlükte kalmıştır. Toplumsal Anlaşma sadece kamu kesimini kapsamıştır. Kamu kesiminde işçi işveren ilişkilerini düzenleyerek sağlıklı ve barışçı bir çalışma yaşamının oluşturulması anlaşmanın temel amacı olmuştur. Bu
çerçevede taraflar, ücret politikası, toplu pazarlık, iş hukuku ve yönetime katılma konusunda ayrıntılı hükümler üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Toplumsal Anlaşma ile İş Yasası’nın 13, 17 ve 24. maddelerinde değişikliğe gidilerek iş güvencesinin
sağlanması hedeflenmiştir. Ancak işçi kanadı hükümetin vaatlerini yerini getirmediğini belirterek toplumsal anlaşmadan çekilmiştir.
15-16 Haziran olayları ve önemi hakkında bilgi veriniz.
1960-1980 döneminin en önemli grev dışı eylemi 15-16 Haziran olaylarıdır. 15-16 Haziran doğrudan ekonomik hedefler dışında sendikal hakların savunulması için yapılan bir eylem olması nedeniyle oldukça önemlidir. Yukarıda aktarılan 1317 sayılı Yasa ile DİSK’in fiilen yok edilmesine gösterilen tepki sonucu çıkan olaylar iki gün sürmüştür. DİSK yasanın kendi varlığını hedef aldığını düşünerek direnme kararı almış ve 15-16 Haziran 1970 tarihlerinde iki gün boyunca İstanbul ve İzmit’te on binlerce işçinin katıldığı işçi eylemleri yaşanmıştır. Olaylarda üçü işçi olmak üzere beş kişi
yaşamını yitirmiş, olayların ardından sıkıyönetim ilan edilmiş ve çok sayıda sendikacı tutuklanmıştır. Daha sonra yasa Anayasa Mahkemesi yasanın çok sayıda hükmünü iptal etti.
275 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu dönemde grev hakkı üzerinde nasıl bir baskı mevcuttur?
275 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu dönemde grev erteleme yolu yaygın bir biçimde kullanılmış ve grev hakkı üzerinde ciddi bir basınç oluşmuştur. Bu dönemde toplam 252 grev erteleme kararnamesi yayımlanmış; bu kararnamelerin 154’ü millî güvenlik, 42’si memleket sağlığı ve 55’i ise memleket sağlığı ve millî güvenlik gerekçelerine birlikte yer vermiştir. Milli güvenlik gerekçeli ertelemeler toplam ertelemeler
içinde ezici bir üstünlüğe sahiptir. Erteleme kararlarının 159’u kamu kesimine ilişkindir. Bunu o dönemde kamu kesiminin ekonomideki ağırlığı ile açıklamak mümkündür.
275 sayılı yasa ile düzenlenen Yüksek Hakem Kurulu’nu (YHK) hakkında bilgi veriniz.
275 sayılı yasa tahkim kurumu olarak İl Hakem Kurullarını ve Yüksek Hakem Kurulu’nu (YHK) düzenlemiştir. YHK işkolu seviyesindeki uyuşmazlıklarla, birden fazla ilde bulunan işyerlerini ilgilendiren uyuşmazlıkları ve İl Hakem Kurulu kararlarına yapılan itirazları ele alan merci idi. YHK toplam dokuz üyeden oluşuyordu: 1) Yargıtay’ın iş davalarına bakmakla yükümlü dairesinin başkanı (aynı zamanda
YHK başkanıdır), 2) Danıştay Genel Kurulunca seçilecek bir dava dairesi başkanı, 3) Üniversitelerin seçeceği temsilcisi, 4) Çalışma bakanlığı Birinci Hukuk Müşaviri, 5) Çalışma Genel Müdürü, 6) İşçiler adına iki hakem, 7) İşverenler adına iki hakem. Kurul salt çoğunlukla karar veriyordu. YHK kararları kesindi. YHK sadece uyuşmazlıklarla ilgili karar alan bir kurum değildi, grev ve lokavtların geciktirilmesinden sonra ve teşmil uygulaması konusunda Bakanlar Kurulu tarafından görüş istenen bir organdı.
1960-1980 dönemi boyunca çalışma ilişkilerinde belirleyici olan iki büyük işçi konfederasyonu hangileridir?
Dönem boyunca iki büyük işçi konfederasyonu çalışma ilişkilerinde belirleyici olmuştur: 1952 yılında kurulan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve 1967’de Türk-İş’ten kopma sonucu kurulan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK). Kamu kesimi sendikacılığı esas olarak Türk-İş tarafından temsil edilirken DİSK ağırlıkla özel sektörde örgütlenmiştir.