Osmanlı İmparatorluğu’nda Çalışma İlişkileri
Osmanlı İmparatorluğu’nda bağımlı çalışan meslek grupları nelerdir?
• Tarım sektöründeki ücretliler,
• Sanayi işçileri,
• Hizmetler kesimindeki işçiler,
• Madencilik kesimindeki işçiler,
• İnşaat işçileri,
• Kapitalist ev sanayii içerisindeki ücretliler,
Osmanlı İmparatorluğu zamanında devletin ilk sınai tesisi, harp silahları imal maksadıyla kurulan tesisin adı nedir?
Ülkede “devletin ilk sınai tesisi, harp silahları imal maksadıyla II. Bayezid devrinde (1505?) vücuda getirilen Tophane’dir”.
Ondokuzuncu yüzyıldan beri lisanımızda "işçi" yerine kulanabilen kelimeler nelerdir?
Ondokuzuncu yüzyıldan beri lisanımızda amele, rençber, ırgat, emekçi, ecir, gündelikçi aynı manalarda kullanılmakta ise de, bunlar arasında işçi tabiri son senelerde kati olarak taammüm etmiştir.
Günümüz anlamında işçi ve Osmanlı Devleti dönemindeki işçi arasındaki farklar nelerdir?
Günümüz anlamında işçi; bir işverene bağımlı olarak çalışan, çalışması büyük ölçüde süreklilik gösteren, ücret geliri başat olan bir işgücü kategorisidir. İmparatorluk’ta çalışanların çok büyük bölümü, bu özellikleri taşımamaktadır. Örneğin, ülkenin iktisadi yapısı içerisinde özel bir yeri olan madencilik kesiminde 1. Dünya Savaşı öncesi yıllarda çalışan yaklaşık 30.000 işçinin yarısı, bir kaç ay çalıştıktan sonra köyüne dönen ve yerini aynı nitelikteki geçici işçilere bırakan kimselerdi. Bu
nedenle, Ereğli Havzası’nda bu dönemdeki işçiler için, “köylü-işçi” ya da “çiftçimadenci” gibi terimler kullanılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda da 19. yüzyıldan başlayarak, kadın işçilerin sayısının artma sebepleri nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda da 19. yüzyıldan başlayarak, kadın işçilerin sayısı artmıştır. Bunun nedenlerinden birisi, sürekli yaşanan savaşlar dolayısıyla erkek işgücünde ortaya çıkan kayıplardır. “Savaş ilerledikçe erkek nüfusun cepheye sevki nedeniyle emek arzı sınırlı kaldı; kentlerde ve kırsal alanlarda erkek işgücü bulunamaması sonucu Osmanlı kadını çalışma yaşamına çekildi. Fabrikalardan atölyelere, yol yapımından sokak temizliğine kadar birçok iş sahasında kadın işçi çalıştırılmaya başlandı” (Toprak, 1995: 132). Devlet dairelerinde kadın memur çalıştırılmasına da bu dönemde başlandı (Toprak, 1995: 134).
1920 yılında İstanbul’da çocuk işçiler hangi alanlarda çalışmaktaydı?
Sanayi işletmelerinde çok sayıda çocuk işçi de istihdam edilmekteydi. 1920 yılında Amerikalı bilim adamları tarafından İstanbul’da yapılan bir araştırmaya göre, ayakkabıcılık alanında 2.500; giyim sanayiinde 600’ü erkek, 200’ü kız olmak üzere toplam 800; lokanta ve otellerde 200 erkek, 40 kız çocuk; küçük fabrikalarda 500 çocuk; sigara ve tütün imalâtında ise 170 çocuk istihdam edilmektedir (Moore, 1995: 166-171).
Osmanlı İmparatorluğu'nda cinsiyete dayalı ücret farklılıklarının olmasının sebepleri nelerdir?
• Özellikle gelişmekte olan sanayi kesiminde, yeni yapılan ve modern teknoloji içeren yatırımlar, hem üstlenilen riskler, hem de üretim maliyetleri yüksek olduğu için, girişimciler açısından, üretimin makûl fiyatlarla yapılabilmesi zorunluluğunu getirmekteydi. Kadınların düşük ücretlerle istihdamı ise hem riskleri, hem de üretim
maliyetlerini azaltmaktaydı. Ayrıca, örneğin halıcılık, dokumacılık gibi bazı üretim
dallarında, kadınların evde çalışma olanaklarının bulunması, işverenin maliyetlerini düşürüyordu.
• Temel çalışan kategorisinin “erkekler” olarak kabul edildiği bir toplumsal değerler
sistemi içerisinde kadınların çalışabilmeleri, ancak daha düşük ücretleri kabul etmeleri durumunda söz konusu olmaktaydı.
• Kadınların sendika ya da sendika benzeri işçi kuruluşlarına ve onların etkinliklerine
katılma olasılıklarının daha düşük olması, hem daha düşük ücretleri kabul etmelerini, hem de işverenlerin kadın işçileri tercih etmesini kolaylaştırmaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda sendikalar içerisindeki işçi örgütlenmeleri, hangi
hukuksal düzenlemelerle yasaklanmış durumdaydı?
1845 Polis Nizâmı ve 1909 Tatil-i Eşgal Kanunu bu çerçevede düşünülmelidir. Bu hukuksal düzenlemeler yanında, dönemin koşullarından kaynaklanan fiili yasaklama ve sınırlamalar da mevcuttu.
1908 öncesi dönemde işçi örgütlenmeleri ne şekilde yürütülmekteydi?
Özellikle İkinci Meşrutiyet öncesi dönemdeki bazı kuruluşların, isimlerinde “amele” sözcüğünü taşımalarına karşın, birer işçi kuruluşu olarak nitelendirilmeleri zordur. Bunlar dönemin şiddetli baskı koşullarında, dernek biçiminde kurulmuşlardır ve daha çok hayır ve yardımlaşma kuruluşu niteliğini taşımaktadırlar. Kurulan ilk işçi örgütlerinden biri, 1894-1895 yıllarında Tophane fabrikalarında kurulan Osmanlı Amele Cemiyeti’dir. Cemiyet, varlığını, sadece bir yıl sürdürebilmiştir. Cemiyetin yöneticilerinin tutuklanmaları ve Kanun-u Esasi’nin 113. maddesinde bulunan hükme göre sürgün edilmeleriyle, kuruluş ortadan kalkmıştır.
1908 sonrası dönemde işçi örgütlenmeleri nasıl yürütülmekteydi?
İkinci Meşrutiyet sonrasındaki işçi örgütlenmelerinin ise nicelik ve nitelik olarak farklılık kazandığı gözlenmektedir. Bu kuruluşlar, daha önceki dönemlere göre sayıca daha fazladırlar ve daha sürekli hale gelmişlerdir. Kuşkusuz, bu oluşumda çeşitli faktörlerin etkisi bulunmaktadır. İlk işçi kuruluşlarının kurulduğu yıllara göre sanayileşme ve buna bağlı olarak işçi sayısındaki artış, tüm yasal ve fiili sınırlamalarına rağmen İkinci Meşrutiyet’in getirmiş olduğu göreli özgürlük
ortamı ve işçilerin örgütlenme deneyimlerindeki artış bunlar arasındadır. Bu kuruluşlarda, daha önceki dönemlerdeki işçi örgütlerinin de etkisi olduğu gözlenmektedir.Niteliksel açıdan da farklılıklar olduğu gözlenmektedir. Bu kuruluşların örgütlenme düzeyleri daha öncekilerden farklıdır. Daha önceki kuruluşlar genellikle bir işyerinde çalışan işçiler tarafından kurulurken; boyutların genişlediği, üst örgütlere ulaştığı gözlenmektedir. Bir başka farklılık, İkinci
Meşrutiyet sonrası kurulan işçi kuruluşlarında siyasal akımların etkinliğidir. Özellikle sosyalist nitelikli akımlar, bu kuruluşlarda yaygın bir biçimde varolmuşlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleştirilen ilk grev eylemleri hangi amaçla yapılmıştır?
Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleştirilen ilk grev eylemleri esas olarak ekonomik amaçlıydı ve doğal örgüt yapısı içerisinde gerçekleştirilmişti.
İlân-ı Hürriyet” grevleri olarak anılan grevler hangi yıllar arasında yapılmıştır?
1872-1908 tarihleri arasında saptanabilen 23 greve karşılık, 1908 sonrasında bir grev patlaması yaşanmıştır. Bu grevler, İkinci Meşrutiyet’in ilânını takip ettiği için “İlân-ı Hürriyet” grevleri olarak anılmaktadır. Meşrutiyetin hemen arkasından, 2-2.5 aylık bir sürede, birçok işkolunda, on binlerce işçinin katıldığı grevler gerçekleştirildi.
Meşrutiyetin hemen arkasından bir çok grevin patlak vermesinin sebepleri nelerdir?
Bu grev patlamasının nedenlerinden biri, zaman içerisinde işçi sorunlarının, büyük ölçüde de ücrete ilişkin sorunların çözülemeden birikmiş olmasıdır. Ancak, bu birikimi harekete geçiren ve grevler biçiminde ortaya çıkmasına olanak sağlayan, kuşkusuz, İkinci Meşrutiyet’in getirmiş olduğu göreli özgürlük ortamıdır. Bir başka deyişle, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” ilkelerinin vurgulandığı İkinci Meşrutiyet ortamında, sorunların ifade edilmesi kolaylaştığı için, grevlerde bir tırmanma yaşanmıştır.
1908 grevlerinde işçiler hangi taleplerde bulunmuştur?
1908 grevlerinde, ücretler yanında, diğer çalışma koşullarının iyileştirilmesi yolunda taleplerde de bulunulmuştur (Gülmez, 1996: 176-177). Bu taleplerin bir bölümü karşılanmıştır. Bu grevlerin, başta ücretler ve çalışma süreleri olmak üzere, bağımlı
çalışanların çalışma koşulları üzerinde önemli iyileştirmeler getirdiği söylenebilir.
Mecelle'nin önemi nedir?
Kısmi bir Medeni Kanun olma niteliğini taşıyan Mecelle, çalışma ilişkileri alanını düzenlemek için çıkarılmış olmamakla birlikte, bu konuda içerdiği sınırlı hükümlerle, bireysel çalışma ilişkilerinin hukuksal çerçevesini çizmiştir. Mecelle, tam ismiyle “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye”, Osmanlı İmparatorluğu’nda, Tanzimat sonrası yoğunlaşan yasalaştırma çabalarının en önemli ürünlerinden biridir. 1868 yılında oluşturulan bir kurulun, 1869- 1876 yılları arasında tamamladığı Mecelle, hukuk
tarihi bakımından son derece önemli bir kanundur. Bunun nedeni, örf ve adet hukukunun geçerli olduğu bir dönemden, yazılı hukuk düzenine geçişte, önemli bir adım olmasıdır (Çelik, 1985: 5-6). “Mecelle, bu hükümleri ile iş hayatını bir düzene
sokmuş, kati ve sağlam esaslara bağlamış ve meslek ve san’at nevine bakmaksızın mütecanis (uniform) kaideler vazetmiştir.”
1909 tarihli Tatil-i Eşgal Kanunu (TEK) neden önemlidir?
Bu kanun, Türkiye çalışma ilişkileri tarihinde, toplu iş ilişkileri konusunda dolaysız bir biçimde düzenlemeler yapan ilk kanundur. Ancak, önemi, sadece “ilk” oluşundan kaynaklanmamaktadır. TEK, içeriği itibariyle de, çalışma ilişkilerinin o tarihe kadar düzenlenmeyen temel konuları üzerinde önemli hükümler getirmiştir. Bu konular; “sendikalar”, iş uyuşmazlıkları konusunda bir “uzlaşma” süreci ve “grev”dir.
Cemiyetler Kanunu dernekler konusunda hangi ilkeyi yürürlüğe almıştır?
Dernekler konusunda “serbest kuruluş” ilkesini getiren yasa, bu haliyle dönemin siyasi koşullarına uygun bir liberallik görüntüsü vermektedir. Ancak, derneklerin kuruluşları ve faaliyetlerine ilişkin olarak birçok önemli sınırlama da getirilmektedir. Serbest kuruluş ilkesinin hemen yanında, kurulan her derneğin hükümete hemen bildirilmesi zorunluluğu getirilmekte, belirli tür cemiyetlerin kurulması da yasaklanmaktadır. Buna göre, “genel ahlak kurallarına aykırı bir temele dayanan, ülkenin düzen ve geleneği, devletin bütünlüğü açısından bozucu, devlet biçimini değiştirme amacına yönelik, çeşitli Osmanlı unsurlarını siyasal yönden ayırmaya yönelik dernekler kurmak” yasaklanmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ücretlileri koruyucu sosyal politika önlemleri, büyük ölçüde madencilik sektöründe çalışanlar için getirilmesinin sebebi nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda ücretlileri koruyucu sosyal politika önlemleri, büyük ölçüde madencilik sektöründe çalışanlar için getirilmişti ve esas amacın kömür üretimini artırmak ve düzenliğini sağlamak olduğu söylenebilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılan dinsel yardımlar nelerdir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda İslam dininin gerektirdiği zekat, fitre, adaklar, kurban ve kefaretlerle, diğer bağış ve sadakalar şeklinde dar gelirliler ve muhtaçlara yapılan yardımlar, yüksek gelirlilerden düşük gelirlilere doğru gelirin belirli çapta yeniden
dağılımını sağlıyordu. Bu yardımlar, varlıklı sınıf tarafından kişisel olarak yapılmaktaydı. Bunların dışında, İmparatorlukta yaygın bir biçimde bulunan vakıflar da, benzeri yardımlarda bulunuyorlardı (Dilik, 1972: 26; Talas, 1983: 372-373). Daha çok dinsel gerekçelere dayalı bu sosyal yardım uygulamaları, aile içi yardımlaşmalara göre daha geniş çaplı ve organize olmakla birlikte, bir sosyal güvenlik uygulaması olmaktan daha çok, insani yardım çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamdaki sosyal güvenlik uygulamaları öncelikle hangi alanlarda başlamıştır?
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamdaki sosyal güvenlik uygulamaları öncelikle asker ve sivil bürokrasiden başlamıştı.