aofsorular.com
FEL403U

Dil Oyunları: Geç Dönem Wittgenstein

6. Ünite 20 Soru
S

Wittgenstein’ın kaleme aldığı ilk eseri hangisidir?

Wittgenstein ’ın kaleme aldığı ilk eseri Tractatus’tur.

S

Wittgenstein’ın ikinci eseri hangisidir?

Wittgenstein’ın ölümünden sonra yayımlanan ikinci önemli eseri Philosophische Untersuchungen’dedir (İngilizce adı: Philosophical Investigations; Türkçe adı: Felsefî Soruşturmalar).

S

Wittgenstein’ın biri yaşarken diğeri öldükten sonra yayınlanan iki eserinin birbiriyle bir ilişkisi var mıdır?

Ölümünden sonra yayımlanan ikinci önemli eseri Philosophische Untersuchungen’de Tractatus’ta savunduğu bazı görüşleri kıyasıya eleştirdiği görülmektedir.

S

Wittgenstein’ın Tractatus’u kaleme aldıktan sonra, eseriyle ilgili fikrini değiştiren kimdir?

Wittgenstein bazı arkadaşlarıyla ve Viyana Çevresi’yle girdiği tartışmaların sonucunda bu fikrinin değiştirmiştir. Bunun nedeni Viyana Çevresi’ndeki düşünürlerin Wittgenstein’ı görüşlerinin yanlış olduğu konusunda ikna onu etmeleri değildir. Tam tersine Viyana Çevresi, Tractatus’un temel tezlerini kendi felsefî amaçları için uygun bulmuş ve savunmaya devam etmişlerdir. Kendi eseriyle ilgili fikrini değiştiren ve yeni bir arayış içerisinde giren Wittgenstein’ın kendisi olmuştur.

S

Tractatus’taki felsefi yanılsama nedir?

Dilin bir mantığı olması gerektiği, önermelerin mantıksal bir formunun olması gerektiği, adların nesneleri temsil etmesi gerektiği fikri bizi ele geçirmiştir. Bu nedenle biz, dili betimlemeye (tasvîr etmeye) çalışmaktan çok, dilin ne olması gerektiğini dile dayatmaya çalışmışızdır. İşte, Tractatus’ta yanlış olan budur.

S

Tractatus’taki dilin ne olması gerektiğini dile dayatmaya çalışma yanılsamasından kurtulmanın yolu nedir?

Bu yanılsamadan kurtulmanın yegâne yolu, bu dayatmadan kurtulup betimlemeye (tasvîr etmeye) geri dönmektir.

S

Dilin anlamsız ya da metafiziksel kullanımlara ilişkin Tractatus’ta ne yazılmıştır?

Tractatus’ta da anlamsız ya da metafiziksel kullanımlara karşı uyarılar bulunmaktadır.

S

“Felsefecinin bir soruyu ele alışı, bir hastalığı tedavi etmek gibidir” sözü ile Wittgenstein neyi anlatmaya çalışmıştır?

Felsefe, alışık olunduğu üzere, gerçeklik, Tanrı, ölümsüzlük, iyi ve kötü gibi sorunlarla uğraşmak durumunda değildir. Çünkü zaten bu konular ve sorunlar dilin yanlış kullanımından doğmuşlardır. Felsefeci ne ile nasıl uğraşmalıdır? Elbette buradaki kendini hasta eden de felsefecinin kendisidir. Dili yanlış kullanarak paradokslar, karmaşalar ve muğlaklıklar üretir. Yine felsefe, Wittgenstein’ın önerdiği tarzda yapılırsa, bu hastalığı tedavi edebilir.

S

Wittgenstein’ın Tractatus’taki felsefî çözümleme yöntemini terk etmesinin nedenleri nelerdir?

Wittgenstein Tractatus’ta geliştirdiği resim kuramının kendisinde ve buna bağlı olarak geliştirdiği ad ve nesne anlayışında bir sorun olduğunu düşünmektedir. İletişim sırasında kullanılagelen öyle ifadeler, öyle mimikler, öyle jestler bulunmaktadır ki bir anlamı gayet güzel iletebilmektedir. Ancak bunlarda mantıksal bir form, basit adlar vb. aramak çok anlamlı görünmemektedir. Bunlar bir ad iseler hangi olgu durumlarını temsil ettikleri tamamen belirsizdir. Resim kuramı doğa bilimlerinin uğraştığı olguların temsil edilmesinde son derece etkili olabilecekken, dilin başka alanlardaki kullanımlarında yetersiz kalabilmektedir. Öyleyse Tractatus’taki mantıksal çözümleme dilin özünü açığa çıkarmakta yetersiz kalmış görünmektedir. Buradaki hatanın ya da eksikliğin temel nedeni basit bir hatadan çok daha derine inen ve özellikle felsefecilerin yaşadığı bir yanılsamadır. Wittgenstein dilin “kristal saflığında bir mantık”ının olduğunu, dilin bir tür kalkül olduğunu sanmamıza yol açan bir resmin kendisini esir aldığını ifade etmektedir. Wittgenstein’ın ifadesiyle burnumuzun üstüne takılı bir gözlük gibi her şeye onun içinden bakmış ve onu çıkarmayı hiç akıl etmemişizdir. Bu yaklaşım terk edilmeksizin dilin mahiyetini anlayabilmenin olanağı bulunmamaktadır.

S

Dil oyunu ne demektir?

Bir dil oyunu, yazılı ya da sözlü olarak ifade edilen sözcükleri içeren bir etkinliktir. Sözcükler, bu etkinlik içerisinde bir yere sahiptir ve gönderme yaptıkları işaret ettikleri, şeylere bu sayede işaret eder.

S

Wittgenstein, sözcükleri bir alet çantasındaki farklı aletlerle benzeterek aslında neyi anlatmak istemektedir?

Wittgenstein, sözcükleri bir alet çantasındaki farklı aletlerle ya da bir lokomotifteki farklı kumanda kollarıyla kıyaslar. Benzerliklerine rağmen nasıl aletlerin her biri
farklı işlevlere sahipse sözcükler de öyledir. Ona göre asıl olan bu işlevleridir.

S

Örnekleyerek tanımlama ne demektir?

Örnekleyerek tanımlamada örneğin; ben birisine “elma” sözcüğünü öğretirken kalkıp “İşte şu masanın üstünde duran meyve “elma” diye adlandırılır” diyebilirim. Bu durumda karşımdaki “elma” sözcüğünün ne için kullanıldığını anlayacaktır. Tabii ki söylediğim diğer sözcükleri anlamak şartıyla.

S

Wittgentein Tractatus’ta nesleler ve adlar ile ilgili neyi vurgulamaktadır?

Tractatus’ta Wittgentein, adların nesnelere işaret ettiğini söylemekteydi. Dahası, söz konusu nesnelerin “basit” oldukları yani “karmaşık” olmadıkları, daha basit unsurlara çözümlenemedikleri öne sürülmekteydi. Eğer adlar basit nesnelere karşılık gelmezlerse, adların tanımlamasının sonsuza kadar süreceği ve belirli bir anlamın ortaya çıkamayacağı söyleniyordu. Felsefî Soruşturmalar’da Wittgenstein, bu fikrini tamamen değiştirmiş görünmektedir.

S

Wittgenstein’ın görüşüne göre bir adın anlamı ve gönderimi hakkında neler söylenebilir?

Bir adın anlamı ile o adı taşıyan şey bir ve aynı değildir. Wittgenstein’ın görüşüne göre bir sözcüğün anlamı onun dildeki kullanımıdır. Buradan anlaşılan, adların (genelde de sözcüklerin) anlamı onların işaret ettiği basit nesneler değildir. Söz konusu anlamlar dil oyunları içerisinde belirlenmektedir.

S

“Düşünmeyin, fakat bakın!” mottosu ile Wittgenstein ne anlatmak istemektedir?

Bu mottonun önemli nedenlerinden birisi, düşündükçe açıklamaların ve kuramların peşine düşmemiz ve Wittgenstein’ın bizi uyardığı yanılsamalara kolayca kapılmamızdır. Olanı değil, olması gerekeni düşünüp bununla önümüzde olanı kıyaslama eğilimine girmemizdir. Oysa davet edildiğimiz gibi bakarsak, olanı tasvir etmeyi ve dolayısıyla söz konusu yanılsamalardan kaçınmayı başarabiliriz.

S

Wittgenstein’ın kesinlik kavramı üzerine düşünceleri nelerdir?

Soru aslında basittir: Bir yön tabelası ile karşılaştığınızda ne yaparsınız? Cevap oldukça basit görünmektedir. Eğer tabelada yazan yere gitmek istiyorsanız okun gösterdi yöne gidersiniz? Witgenstein burada “Neden” sorusunu sorar. Buna farklı açıklamalar getirebilirsiniz. Okun ucunun o yönü gösterdiğini söyleyebilirsiniz. Ancak neden okun ucunun gidilmesi istenen yönü gösterdiği sorulabilir. Yine bazı açıklamalar vermeye çalışabilirsiniz. Ancak sonuçta bazı uzlaşımlara iş gelip dayanır. Siz belli uzlaşımlara uygun olarak hareket etmek konusunda bir talime tâbî tutulmuşsunuzdur. Ancak söz konusu uzlaşımlar birtakım teamüllere, geleneklere, göreneklere dayandığı için bunların tek başlarına bir kerecik yapılamayacağı görülür. Biz kendimizi bir topluluğun içerisinde belli şeyleri doğru varsayar, belli kuralları izler olarak buluruz.

S

Wittgenstein’ın erken ve geç dönemdeki felsefe anlayışları arasındaki fark nedir?

Wittgenstein geç dönem eserlerinde Tractatus’ta savunduğu görüşleri terk etmiş ve hatta, o görüşlerine ters düşen fikirleri savunmuştur. Kendisi bu durumun basit bir hatadan çok daha derine inen bir yanılsama olduğunu düşünmektedir.

S

Wittgenstein’ın gündelik dil ile ilgili görüşü nedir?

Tractatus’taki dil anlayışına göre gündelik dil yanıltıcıdır ve dilin gerçek mantığını saklamaktadır. İfadeler çözümlenerek nihaî bir biçime ulaşılmaya çalışılmaktadır. Modern mantık bu konuda bize yardımcı olmaktadır. Wittgenstein’a göre işte bu yol, yanılsamaya giden yoldur. Biz yüzeysel olarak ortada olanın altında bir şeyi arama ve bir tür çözümleme ile onu bulmaya çalışıyoruzdur. Dilin bir mantığı olması gerektiği, önermelerin mantıksal bir formunun olması gerektiği, adların nesneleri temsil etmesi gerektiği fikri bizi ele geçirmiştir. Bu nedenle biz, dili betimlemeye (tasvir etmeye) çalışmaktan çok, dilin ne olması gerektiğini dile dayatmaya çalışmışızdır. İşte Tractatus’ta yanlış olan budur. Bu yanılsamadan kurtulmanın yegâne yolu bu dayatmadan kurtulup betimlemeye (tasvir etmeye) geri dönmektir. İşte Wittgenstein’ın geç dönem eserlerinde izlediği yol budur.

S

Wittgenstein’a göre örneklemeli tanımlamalar neden dil oyunlarına gereksinim duyar?

Wittgenstein, söz konusu sözcüğün öğrenilmesinin, sözcüğün içinde kullanıldığı dil oyununda üstlendiği rolün anlaşılmasına bağlı olduğunu, bu itibarla da örnekleyerek tanımlamanın dil için temel olamayacağını düşünmektedir. Örneklemeli bir tanımlama ancak bir dil oyunu içerisinde bir işe yaramaktadır. Wittgenstein buna satrançtan bir örnek verir. Eğer oyunun kurallarını bilmeyen birisine şahı gösterip, “Bu “şah” olarak adlandırılır.” derseniz o kişi sadece şahın şekli ile “şah” sözcüğünü ilişkilendirir. Ancak oyunun kurallarını bilen birisi bir taşın adını anlamlı olarak sorabilir.

S

Wittgenstein’ın “ailevi benzerlikler” anlayışını açıklayınız.

Wittgenstein özcü yaklaşımları eleştiren ve aşan bir “benzerlik” kavramı geliştirmiştir. Wittgenstein’ın burada öne sürdüğü “ailevî benzerlikler” terimi son derece önemlidir. Belki Sokrates’e ve Platon’a kadar geri götürebileceğimiz ve Batı felsefesi tarihi boyunca süregelen özcü yaklaşımlar, kavramların sınıflandırılması, ayrılması, ilişkilendirilmesi konusunda net ve kesin sınırların peşinde olmuşlardır. Witgenstein’ın bu yaklaşımında ise bu sınırların arayışı anlamını yitirmektedir. Bizler pek çok kavramın özünü belirlemekte, bir kavramı diğerlerinden kesin sınırlarla ayırmakta zorluk yaşayabiliriz. Fakat bu söz konusu kavramları kullanamayacağımız ya da onların işe yaramaz oldukları anlamına gelmez.