aofsorular.com
TAR326U

Hicaz-Asir-Yemen Cepheleri

6. Ünite 20 Soru
S

Arap Yarımadasının sınırı, kuzeyinde Kuveyt-Akabe hattı, batısında Kızıldeniz, doğusunda Basra ve Umman Körfezleri, güneyinde Umman Denizi (Hint Okyanusu) olan bir coğrafya mıdır?

Evet. Arap Yarımadası Asya kıtasının güneybatısında yer alır. Yarımada’nın kuzey sınırı Kuveyt-Akabe hattından geçer. Yarımada’nın batısında Kızıldeniz, doğusunda Basra ve Umman Körfezleri, güneyinde Umman Denizi (Hint Okyanusu) ile çevrilidir

S

Arap Yarımadası, Osmanlı hâkimiyetine 1517 de mısır ile birlikte mi girmiştir?

Evet. Yavuz Sultan Selim 1517’de Ridaniye Muharebesi’ni kazanarak Memlûk Devleti’ne son verince Mısır ile birlikte Arap Yarımadası da Osmanlı hâkimiyetine geçti

S

Sera Dağları ile Kızıldeniz doğu kıyıları arasındaki çöl kesimine “Tehame” denmektedir.” Zorunlu hâllerde bu kesimde askerî harekâtların kış aylarında yapılması ve yazın geceye bırakılması uygundur” bilgisi doğru mudur?

Doğrudur. Çünkü, Tehame kesiminde yaz mevsiminde ısı gölgede 45°’yi bulur. Dağlık kesimde ısı yazın 30°’yi geçmez, kışın soğuk rüzgârlar eser. İç bölgelerde yakıcı çöl sıcakları yaşanmaktadır. Tehame kesimi; yolların ilkel, arazinin kayalık, geniş ovaların kum tabakalarıyla kaplı bulunması, havanın aşırı nemli, bitki örtüsünün zayıf, su kaynaklarının sınırlı ve gündüz sıcakların çok yüksek olması sebebiyle harekâta uygun değildir. Zorunlu hâllerde bu kesimde askerî harekâtların kış aylarında yapılması ve yazın geceye bırakılması uygundur

S

Sahra usulü tahkimat, düşman ateşlerine karşı mevzideki askerleri korumaya mı yöneliktir. Yoksa taarruza mı?

Sahra usulü tahkimat, düşman ateşlerine karşı mevzideki askerleri korumaya yöneliktir. Çünkü Yarımada’nın büyük bölümünü oluşturan çöller askerî harekâtları engeller, uzun mesafeli manevraları imkânsız kılar. Doğal engeller dışında Yarımada’da savaşa yönelik önceden hazırlanmış herhangi bir engel sistemi mevcut değildir. Savunma hatları üzerinde birlikler savaş sırasında kendi sorumluluk bölgelerinde imkânları ölçüsünde sahra usulü tahkimata başvurmuştur. Bu tür tahkimat engel oluşturmaktan ziyade düşman ateşlerine karşı mevzideki askerleri korumaya yöneliktir

S

Hicaz cephesinde; Cidde, Mekke ve Taif’de, Yemen cephesinde; Hudeyde, Luhye, Sana ve Mendep gibi tarihî kaleler, Birinci Dünya Savaşı esnasında mı inşa edilmiştir?

Hayır. Çünkü bunlar Birinci Dünya Savaşı’ndan önce inşa edilmiş tarihi kalelerdir.ve o dönemin koşulları ve silahlarına göre inşa edilen eski tip kaleler olduğundan birlikler için etkili bir koruma sağlamamıştır

S

“Hicazın kıyı kesimindeki Cidde, Asir kesiminde Konfide ve Cizan, Yemen kesiminde Luhye, Hudeyde ve Moha iskeleleri, birer ikmal üssü oldukları için kızıldenizden gelen saldıralara açık olmuşlardır” bilgisi doğru mudur?

Doğrudur. Çünkü Birer ikmal üssü olan bu iskeleler Kızıldeniz’den kıyılara yöneltilecek askerî harekâtta öncelikli hedef konumundadır

S

400 yıl süren Osmanlı hakimiyeti boyunca, Osmanlılar hicaz bölgesinden vergi almış mıdır?

Hayır. Osmanlı Devleti 400 yıldan beri idaresinde bulundurduğu Hicaz’ın kutsal konumunu korudu, Hicaz’daki Araplara Mondros Mütarekesi’ne kadar devamlı yardımda bulundu. İmparatorluk bu yardımları, ekonomisinin en kötü dönemlerinde bile sürdürdü

S

Birinci Dünya Savaşı’na girerken Osmanlı Devleti için Hicaz, Asir ve Yemen cephelerinde savaş hazırlıkları tamamlanmış mıydı?

Hayır. Çünkü Birinci Dünya Savaşı’na girerken Osmanlı Devleti için Hicaz, Asir ve Yemen cepheleri öncelikli konumda değildi. Buralardaki birlikler öteden beri personel, silah ve teçhizat yönünden eksikti. Buna karşın Başkomutanlık, noksanlıkların bölgedeki kabilelerden teşkil edilecek mücahitlerle (paralı askerlerle) giderilebileceği düşüncesindeydi

S

Birinci Dünya Savaşı’na girerken Arap Yarımadası’nda Osmanlı birlikleri; Medine ve Mekke de mi konuşlanmıştı?

Evet. Birinci Dünya Savaşı’na girerken Arap Yarımadası’nda Osmanlı birlikleri; Medine’de Medine Muhafızlığı, Mekke’de 22’inci Tümen, Asir’de 21’in nci Tümen ve Yemen’de 7’inci Kolordu şeklinde konuşlanmıştı

S

Bölgenin savaşa dahil olması, 12 Mart 1915’ten itibaren de Hicaz kıyılarını bilfiil ablukaya alması ile mi başlamıştır?

Evet. Çünkü İngiltere 5 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettikten sonra Kızıldeniz’de çeşitli limanları bombardımana tuttu. 12 Mart 1915’ten itibaren de Hicaz kıyılarını bilfiil ablukaya almıştır.

S

400 yıllık Osmanlı hakimiyeti süresince Hicaz, İstanbul’dan gönderilen vali tarafından yönetilen bir vilayet mi olmuştur?

Hayır. ilk etapta Hicaz’ın idaresini şeriflere bıraktı. Ancak kontrolü sağlamak için Cidde, Mekke ve Medine’de bir miktar asker bulunduruyordu. Osmanlı yönetiminin ilk yıllarında kutsal Mekke ve Medine kentleri Mısır valilerinin yetki alanı içindeydi ancak fiilî yöneticileri Haşimi (Peygamber ailesi) şerifleriydi. Tanzimat Dönemi’nde vilayetlerin yeniden düzenlenmesinin ardından Hicaz, İstanbul’dan gönderilen vali tarafından yönetilen bir vilayet olarak tanımlandı. Ancak yetkileri sınırlı da olsa Vali’den başka yönetimde bir de Emir bulunmaktaydı.

S

1913 yılı sonlarında hicaz’a hem vali hem komutan olarak atanan Miralay (Albay) Vehib Bey, Şerif Hüseyin üzerinde daha fazla otorite sağlamak için hangi yöntemlere başvurmuştur?

Vehib Bey Mekke’ye geldiğinde ilk icraatlarından biri, Şerifin özel Bedevi muhafızlarına daha önce hükûmet tarafından verilen silahları geri almak oldu. Ardından siyah köleleri askere alarak bölgedeki yasa dışı köle sahipliğine müdahale etti. Hicaz’ın dışarıyla olan posta haberleşmesine sansür uyguladı. Hicaz’da yönetimdeki usulsüzlükler, keyfi uygulamalar ve ayrıcalıkların üstüne gitti. Şerifin, maaşları devlet tarafından ödenen törensel maiyetini sınırlamaya çalışmıştır

S

Cihat çağrısı Şerif Hüseyin’i neden endişelendirmiştir?

Bu çağrının Hicaz ve Arap toplumunda etkili olması demek, kendisinin öteden beri yürüttüğü büyük Arap Krallığı hedefinin sekteye uğraması anlamına gelirdi. Bu nedenle bir yandan bölgede cihat çağrısını boşa çıkaracak girişimlerde (Çağrıya icabetin Hicaz kıyılarının ablukaya alınması ve bombalanması sonucunu doğuracağı, Osmanlı yönetiminin kendilerini çaresiz bıraktığı, İttihat ve Terakki yönetiminin dinden uzaklaştığı vb. propagandalarla kabileleri kendi safına çekmek) bulunurken diğer yandan çağrıya uyacakmış gibi Osmanlı idaresini oyalamaya devam etti

S

İlk Hicaz Ayaklanması, asilerin demiryolu, karakol ve Türk mevzilerine saldırmasıyla başlayan başarısız bir hareket midir?

evet Suriye ile bağlantıyı keserek Medine’yi düşürmek amacıyla 3-5 Haziran 1916 tarihleri arasında çeşitli istikametlerden demir yolu hattına saldırıya geçtiler ve 140’dan fazla telgraf direğini hasara uğrattılar. Hasarlar demir yolu koruma birlikleri tarafından kısa sürede onarıldı. Arap Ayaklanması esas olarak 5 Haziran 1916 gece yarısına doğru Medine çevresindeki çeşitli karakollara yapılan baskınlarla başladı. Alınan tedbirerle boşa çıkan bu saldırıların ardından 6 Haziran 1916 günü bu kez Ali ve Faysal kuvvetleri Medine güneybatısında Türk mevzilerine saldırıya geçtiler. Akşama kadar süren çatışmaların sonunda asi Araplar bozguna uğrayarak çekilmek zorunda kalmıştır

S

Şerif Hüseyin, isyanına özellikle dinî bir karakter vermeye mi çalışmıştır?

Evet. İsyan nedenlerini açıkladığı beyannamelerde; Padişah Halife’yi doğrudan hedef almamış, sürekli olarak İttihatçı Hükûmeti eleştirerek isyanını meşru göstermeye çalışmıştır. Hüseyin’in çocukları da “Biz Hükûmete (Devlete) değil, İttihat ve Terakki’ye karşı isyan ettik” demişlerdir

S

Asiler üzerine 1916 da yürütülen taarruzu Fahrettin paşa mı yürütmüştür?

Evet.  Fahrettin Paşa’ya 7 Haziran 1916’da 4’üncü Ordudan gelen emirle Medine civarının düşmandan temizlenmesi görevi verildi. Bu emir üzerine o güne kadar takviye olarak gelen iki alay ile 26-27 Haziran 1916’da harekete geçen Fahrettin Paşa bu ilk taarruzla Medine’nin yaklaşık 50 km çevresini asilerden temizledi. Bu ilk darbenin Medine halkı ve çevredeki Bedeviler üzerinde etkisi büyük oldu. Bu çatışmalardan sonra bir süre Medine’ye yönelik ciddi bir saldırı olmadı

S

1916 yılı sonunda Hicaz kuvvetlerinin  taarruzdan savunmaya geçmesinin sebepleri nedir?

Cemal Paşa Medine’yi bir tümenden fazla, yaklaşık 10.000 askerle takviye etmişti. Bu nedenle Fahrettin Paşa’ya Medine için daha fazla takviye kuvveti gönderilmeyeceğini belirterek 1916 yılı sonunda Hicaz kuvvetlerinin artık taarruzdan savunmaya geçmesini emri, o ana kadar yapılan muharebe veya çarpışmalarda hastalık, şehit, yaralı suretiyle verilen kayıplarla birliklerin mevcudu yarı yarıya erimişti. Emir gereği Fahrettin Paşa, kuvvetlerini Ocak 1917 başından itibaren Elhamra bölgesinden yavaş yavaş Biri Derviş bölgesine çekti

S

1917 de Medine’nin boşaltılması esnasında 97 parça kutsal emanetler tahliye edildiği bilgisi doğru mudur?

Doğrudur. 2.000 hasta-yaralı, 3.000 subay-astsubay ailesi, 59 subay ve memur, 836 er, bir piyade taburu, sıhhiye birlikleri, Emirlik Karargâhı ve Hücre-i Saadet (Peygamberin mübarek türbesi)’deki 97 parça kutsal emanetler tahliye edildi

S

Hicaz cephesine ikmal yapılmasında Şam-Medine demiryolunun avantaj sağladığı bilgisi doğru mudur?

Doğrudur. Çünkü İtilaf donanmasının Akdeniz ve Kızıldeniz’de sağladığı deniz üstünlüğü sebebiyle Hicaz, Asir ve Yemen Cephelerini ana vatandan deniz yolu ile desteklemek mümkün değildi. Bununla birlikte Şam Medine demir yolu hattı ikmal yönünden Hicaz Cephesi’ne büyük avantaj sağlamıştır

S

“Uzun savaş koşullarında bulaşıcı hastalıklara pek rastlanmadı. Genelde yaygın görülen hastalıklar; güneş çarpması, iskorbüt (C vitamin eksikliği), sıtma, dizanteri ve nezle-grip olmuştur” bilgisi doğru mudur?

Doğru. Birlik merkezlerinde bulunan hastanelerin çoğunun yatak kapasitesi düşüktü, bazıları seyyar tip (çadırdan) hastane idi. Sağlığın korunması komutanlıklar büyük gayret gösterdiklerinden, uzun savaş süresince birlikleri tehdit eden bulaşıcı hastalıklara pek rastlanmadı. Genelde yaygın görülen hastalıklar; güneş çarpması, iskorbüt (C vitamin eksikliği), sıtma, dizanteri ve nezle-grip olmuştur