Kanal-Sina ve Filistin-Suriye Cephesi
Çöl harekatlarında yönü kaybetmemek için neler önerilmektedir?
Çölde harekatta birlikler için en önemli konulardan biri yön tayini, haritayı yönüne koymak, yerini haritada tespit edebilmek ve mesafe tahmini yapabilmektir. Takip edilen istikametin kaybedilmemesi için en uygun olan, yerli kılavuz kullanmaktır.
Sina Çölünde kanala giden yolların özellikleri nelerdi?
Sina Çölünde başlıca üç yol bulunuyordu: Kuzeyde kıyı yolu, orta yol ve güneyde Mısır-Hicaz Hac yolu. Kıyı yolu, en işlek olan yol idi. Deniz rüzgarlarını aldığından havası boğucu değildi. Yol boyunca tatlı su bulunan hurmalıklar vardı. Yolun donanma ateşinin etkisinde kalması ve kumluk olduğundan yürüyüşün ağır gerçekleşmesi, en önemli sıkıntısı idi. Hac yolu, Hicaz ile Mısır arasında en kısa ve en işlek kervan yoluydu. Yol üzerinde su ve hurmalık nadirdi. Kumluk ve taşlıklı bir güzergahtı. Çölde Kanala giden en kestirme güzergah, orta yol güzergahı idi. Bu yolun özelliği, güzergah boyunca derin kumluklardan ve birçok vadiden geçmesi, mevcut su kaynaklarının genelde tuzlu ve acı olmasıydı.
Filistin’deki yol güzergahları nelerdir? Bu yollardan hangisi Mekke’ye ulaşmaktadır?
Filistin arazisi kuzey güney doğrultusunda yan yana dört farklı arazi kesiminden meydana gelir. Bunlar denizden itibaren doğuya doğru; kıyı kesimi, Batı Şeria dağ silsilesi, Şeria çukurluğu ve Doğu Şeria yüksekliğidir. Bu yapısıyla bölgede doğu-batı istikametinde manevra ve birlik intikalleri güçtür. Arazi güney-kuzey istikametinde harekata müsaittir. Bu nedenle Filistin’de başlıca üç ana yol güzergahı vardır:
- Kıyı yolu, Suriye’den Beyrut - Sayda – Sur - Akka - Hayfa - Tantura - Tulkerem - Yafa - Gazze - Elariş - Birülabd - Katya – Elkantara güzergâhında Mısır’a ulaşır. (141)
- Tarihi Şam - Mısır yolu, Şam - Kuneytra - Taberiye - Nasıra - Nablus - Kudüs - Birüssebi- Kalatünnahil-İsmailiye güzergâhında Mısır’a ulaşır.
- Şam - Hicaz Hac Yolu, Şam - Der’a – Amman - Maan - Tebük - Medine güzergahında Mekke’ye ulaşır.
Enver Paşa’nın Süveyş Kanalına yönelik olarak düşündüğü taarruz planında 2’nci Ordu Komutanı olan Cemal Paşa'nın yeri ve görevi neydi?
Başkumandan Vekili Enver Paşa İngilizleri Mısır’da meşgul etmek, Batı cephesine sevk etmekte oldukları Hint kıt'alarını Mısır’da alıkoymaya mecbur kılmak ve Çanakkale’ye çıkarma kuvveti göndermelerine engel olmak maksadıyla Süveyş Kanalı’na doğru bir taarruz harekatı planlıyordu.
Eğer Kanal geçilebilir ise Mısır ahalisinin Osmanlı (143) ordusunun yanında İngiltere’ye karşı ayaklanacağını umuyordu. O sırada 2’nci Ordu Komutanı olan Cemal Paşa’ya hem Kanal Seferini icra etmek, hem de Suriye'nin emniyetini sağlamak amacıyla 4 ncü Ordu Komutanlığını üstlenmesini teklif etti. Cemal Paşa bu teklifi kabul etti, müteakiben beraberinde bazı Alman subaylar da olmak üzere İstanbul’dan Şam’a hareket etti.
Cemal Paşa'nın Kanal Seferi ile ilgili Başkomutanlığa verdiği raporda yer alan bilgiler nelerdir? Bu raporun sonucu ne olmuştur?
Raporun tarihi 13 Aralık 1914tür. Raporda “Başarının şüpheli olduğunu, bu kuvvet ve vasıtalarla Kanal boyunda sürekli bir muharebe veremeyeceklerini ve bu seferin çok uzun süreceğini, İngilizlerin Mısır’ı ve Kanal’ı sonuna kadar savunacaklarını, bunun için 4 ncü Kolordunun bütün kuvveti ile bölgeye gönderilmesi” teklif edilmektedir. Cemal Paşa’nın bu teklifine karşın sefer için Şam’daki 8’inci Kolordu görevlendirildi. Alman heyetinden Kurmay Yarbay Kress von Kressenstein de 8’inci Kolordu Kurmay Başkanlığına getirildi.
İkinci Kanal Seferinden önce tarafların hazırlıkları nelerdi?
Türk tarafındaki birliklerin modern silah ve vasıtaları yoktu. Suriye’de yeni oluşturulan ve çoğu Arap erlerinden kurulu tümenlerin harp kudretleri azdı. Cemal Paşa gelişmiş vasıtalar olmadan Mısır’a sefer yapmak niyetinde değildi. Almanya bu harekâtı desteklemek üzere Alman ve Avusturya-Macaristan birliklerinden oluşan “Birinci Paşa Kolu” adıyla bilinen ve bünyesinde çeşitli muharebe destek ve muharebe hizmet destek birliklerini hazırlamakta idi. Bu kuvvetin bölgeye sevki 1916 yılı yaz ayını buldu. Almanlar, İngilizlerin Mısır’daki birliklerini Avrupa Cephesi’ne göndermeye başlamalarından rahatsız olduklarından, Çöl ortamının sıkıntılarına rağmen seferin 1916 Temmuz ayında icrasına karar verdiler. Seferin amacı, Kanal’ın doğusunda Katya’ya kadar ilerleyen İngiliz kuvvetini geriye atarak Kanal’ın doğu tarafına hâkim olmaktı. İngilizler ise sefer öncesinde Çanakkale’nin tahliyesi sonrasında kalan kuvvetlerinin çoğunluğunu Mısır’da toplamış, ilk fırsatta Sina Çölü’nü geçerek Filistin’e saldırmayı düşünüyorlardı. Bunun için Kanal’ın gerisinde beklemek yerine Kanal’ın ilerisinde tahkimat ve hazırlığa başladılar.
Mekke Emir'i Şerif Hüseyin kime karşı kimlerle işbirliğine girerek ne yapmak istemiştir?
İkinci Kanal Seferinin hazırlıklarının yapıldığı sırada ortaya çıkan en önemli gelişmelerden biri, Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in İngilizlerin yanında Osmanlı Devleti’ne karşı Hicaz’da ayaklanma başlatmasıdır. Hicaz bölgesinde başlayan ayaklanma gerek Kanal ve gerekse Filistin-Suriye cephesini, dolayısıyla savaşın gidişatını doğrudan etkileyecek bir yapıya sahipti. Şerif Hüseyin’in asıl hedefi, bütün Arap dünyasının kralı olmak ve halifeliği ele geçirmekti. Hatta kuzey sınırlarını Toroslar bölgesine kadar uzatmayı tasarlamış ve bu yolda İngilizlerle pazarlığa bile girişmişti.
Sykes-Picot Anlaşmasının tarafları kimlerdi? Sonuçları nelerdir?
Sykes-Picot Anlaşması, 16 Mayıs 1916’da Fransa ile İngiltere arasında imzalandı. Fransa, Akka limanının kuzeyinde kalan Akdeniz sahiline sahip olurken, İngiltere Irak bölgesi ile Hayfa çevresinde sınırlı bir yerleşim yeri kazanacaktı. Diğer Arap toprakları İngiltere ya da Fransa koruması altında kalacaktı. Bu anlaşma aynı zamanda sonraları Necef Çölü hariç İngiliz mandası altına girecek olan sınırlar içinde Filistin denilen bir bölgenin ortaya çıkacağına da işaret etmekteydi.
Falih Rıfkı Atay’ın Birinci Dünya Savaşına dair gözlem ve eleştirilerini yazdığı kitapların adları nelerdir?
Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Bahriye Nezaretinde Cemal Paşa’nın Özel Kalem Müdür Muavini olarak çalışan Falih Rıfkı Atay, Cemal Paşa’nın 4’üncü Ordu Kumandanı olarak Suriye’ye gitmesi üzerine Atay'da yedek subay olarak oraya gitmiştir. Darülfünun Edebiyat Bölümü son sınıf öğrencisi olan Atay Birinci Dünya Harbine dair gözlem ve eleştirilerine, 1918’de Şam’da iken kaleme aldığı “Ateş ve Güneş” ile 1932’de yayınladığı “Zeytindağı” isimli kitaplarında dile getirmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson’ın Prensiplerindeki en önemli madde hangisiydi?
Amerika Birleşik Devletleri ‘Üçüncü Gazze Muharebesi sırasında, Nisan 1917’de, Almanya’ya savaş ilan etti. Başkan Wilson, 8 Ocak 1918’de kendi hedeflerini 14 madde hâlinde ilan etti. Wilson Prensipleri olarak bilinen bu maddelere göre; sömürge sorunlarının çözümünde “ilgili halkların çıkarları ile egemenlik hakları tartışılan devletin adil taleplerinin eşit ağırlık taşıması” öngörülüyor, “toprak anlaşmazlıklarının ilgili halkların çıkarlarına ve yararlarına göre çözülmesi” gerektiği bildiriliyordu.
San Remo Konferansının sonuçları nelerdir?
Nisan 1920’de toplanan San Remo Konferansının sonucunda; Suriye ve Lübnan, Fransa mandası oldu, Mavera-i Ürdün dâhil Filistin ve Irak İngiliz mandası hâline geldi. Dolayısıyla barış düzenlemelerinde Wilson Prensipleri göz önünde tutulmadı, halkların kendi kaderlerini tayini gibi yeni bir ilkeden ziyade, ganimetleri yenen taraf alır gibi çok eski bir düstura uygun şekilde yapıldı.
Mustafa Kemal Paşa Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına hangi tarihte tayin edilmiştir?
Mustafa Kemal Paşa, Liman von Sanders’in İstanbul’a çağrılmasından sonra, Mondros Mütarekesinin imzalandığı gün (30 Ekim 1918), Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına tayin edildi.
Nablus Muharebesi sırasında oluşturulan Yıldırım Ordular Grubunun komutanı kimdir?
Yıldırım Ordular Grubu Komutanı: Mareşal Liman von Sanders'tir.
Nablus Muharebesi sırasında oluşturulan Yıldırım Ordular Grubunda görev yapan komutanlardan dördünün adını ve ordusunu yazar mısınız?
Nablus Muharebesi sırasında oluşturulan Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı 4 Ordu, 5 kolordu ve Şeria Grup komutanlığından oluşmaktaydı. Yıldırım Ordular Grubu Komutanı: Mareşal Liman von Sanders,
- 8’inci Ordu Komutanı: Tuğgeneral Cevat (Çobanlı),
- 22’nci Kolordu Komutanı: Albay Refet (Bele),
- 7’nci Ordu Komutanı: Tuğgeneral Mustafa Kemal (Atatürk),
- 3’üncü Kolordu Komutanı: Albay İsmet (İnönü),
- 20’nci Kolordu Komutanı: Tuğgeneral Ali Fuat (Cebesoy),
- 4’üncü Ordu Komutanı Cemal (Mersinli),
- 8’inci Kolordu Komutanı Albay Ali Fuad (Erden),
- Şeria Grubu Komutanı: Albay Esat,
- 2 nci Kolordu Komutanı: Albay Şevket.
Savaş süresince en hayati konu olan su ihtiyacı nasıl çözülmüştür?
Bunun için develer ile su taşımanın yanında kuyucu bölükleri ve bedevilerle kuyu kazmak, yağmur sularından faydalanmak düşünüldü ve su inşaat müfrezeleri teşkil edildi. Bunlar oluncaya kadar su kolları ile çöle su taşımak zorunlu görüldü, bu taşıma işinde de develerden faydalanıldı. Birlikler Kanal’a doğru ilerlerken güzergâh boyunca su kuyuları açıldı. Kuyulara motorlu tulumbalar kondu, havuz ve su yalakları yapıldı. Bölgede Alman su uzmanları da faaliyet gösterdi. Ancak su bulma konusunda çok başarılı olamadılar. Yerli kuyucular daha başarılıydı. Su inşaat müfrezeleri Kuseyme’den batıya doğru 38 kilometre uzunluğunda çelik boru döşediler, her 500 metrede bir çeşme yaptılar. 1916 yılı ortasında Sina Çölü’nde su meselesi halledilmiş idi.
Osmanlı ordularının ihtiyaçları hangi ikmal yöntemleri kullanılıyordu?
Savaş süresince Osmanlı ordularının ihtiyaçlarının karşılanmasında Yurt İçi Tedarik, Yurt Dışı Tedarik ve Mahallinden Tedarik olmak üzere üç ikmal yöntemi uygulandı. 4’üncü Ordu Bölgesinde, mahallinden tedarik imkânları sınırlı olduğundan Yurt İçi Tedarik yöntemiyle Anadolu’dan ikmale ağırlık verildi.
4’üncü Ordu Bölgesinde; silah, mühimmat, motorlu araçlar ve teknolojik gereçler nereden sağlanıyordu?
4’üncü Ordu Bölgesinde; silah, mühimmat, motorlu araçlar ve teknolojik gereçler Almanya’dan temin edildi.
Kanal-Sina ve Filistin-Suriye cephelerinde harekât alanının bölgelere ayrıldığı bilinmektedir. Bu uygulamaya neden gidilmiştir ve bunlar hangi bölgelerdir?
Kanal-Sina ve Filistin-Suriye cephelerinde, bölgenin kaynakları büyük bir orduyu uzun süre beslemeye yeterli değildi, menzil mıntıkası çok genişti. Bu durum 4’üncü Ordu bölgesindeki menzil teşkillerinin işini güçleştiriyordu. Harekât alanının genişliği ve bu coğrafi sahadaki kaynakların Birbirlerinden çok farklı özellikleri olması nedeniyle 4’üncü Ordu Menzil Müfettişliği tüm harekât alanını; Adana, Halep, Şam, Kudüs ve Çöl (merkezi Birüssebi’de) olmak üzere beş bölgeye ayırdı. Her bölgede ayrı bir Menzil Mıntıka Müfettişliği teşkil edildi. Her Menzil Mıntıka Müfettişliği kendi bölgesindeki birliklerin lojistik faaliyetlerini yürüttü.
Savaş süresince askerlerin sağlık sorunları ne şekilde çözülmüştür?
Hastalıkların sayısı genellikle kış mevsiminde, harp uzadıkça iaşe ile giyecek sıkıntısı yaşanan dönemlerde artmıştır. Uzun savaş yılları birliklerdeki doktor sayılarının giderek düşmesine yol açmıştır. Sağlık hizmetleri, Filistin ve Suriye’de mevcut 11 sabit menzil hastaneleri ile Ordu, Kolordu ve Tümen Seyyar (çadır) Hastaneleri ile yürütülmeye çalışılmıştır.
Orta Doğu tarihi açısından önemli olan anlaşmalar nelerdir?
Yirminci yüzyıl Orta Doğu tarihi anlatılırken üç antlaşma öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki Mekke Emiri Şerif Hüseyin ile İngiltere’nin Mısır Valisi McMahon arasındaki Haşimi sülalesine büyük bir bağımsız Arap varlığı taahhüt eden anlaşmadır. İkincisi Mayıs 1916’da imzalanan ve ilk akdi bozup Orta Doğuyu bölerek İngiltere ile Fransa arasında paylaştıran Sykes-Picot Anlaşmasıdır. Üçüncüsü de Kasım 1917’de hazırlanan ve Filistin’de Yahudilere bir yurt vaat edip Arap-Siyonist çatışmasının tohumlarını atan Balfour Deklarasyonudur.