aofsorular.com
İKY201U

Sosyal Güvenlik Sistemi: Belgeler ve Yaptırımlar

3. Ünite 20 Soru
S

Sosyal Güvenlik nedir?

Sosyal Güvenliğin Tanımı

Sosyal güvenlik, dar ve geniş anlamda olmak üzere iki farklı açıdan da tanımlanabilmektedir. Dar anlamda sosyal güvenlik; tanımlanmış sosyal risklerin sonuçlarına karşı güvence sağlayan sosyal güvenlik anlayışını; geniş anlamda sosyal güvenlik ise sebebi ne olursa olsun muhtaçlık yaratan bütün sosyal risklere karşı koruma garantisini sağlayan sosyal güvenlik anlayışını ifade eder. Dar anlamda sosyal güvenlik sosyal sigortalarla sağlanan sosyal güvenlik garantisini; geniş anlamda sosyal güvenlik ise eğitim, kira ve gıda harcamalarının karşılanması, dahil olmak üzere geniş gelir transferi uygulamalarını kapsar. Geniş anlamda sosyal güvenlik uygulamaları gelir dağılımı adaleti sağlamayı amaçlayan sosyal refah devleti politikaları ile gelişmiştir.

Toplum içinde yaşamak, sosyal bir varlık olmak nedeni ile insanın toplum içinde yaşamaktan dolayı karşı karşıya olduğu tehlikeler vardır. Bu tehlikelerin ortaya çıkmaları durumunda bazı iktisadi sonuçları da bulunmaktadır. Sosyal güvenlik, bu tehlikelerin iktisadi sonuçlarına karşı güvence sağlanmasını konu alır. Sosyal güvenliğin sağladığı güvence, muhtaç kalma riskine karşı korunma anlamında bir emniyettir. Sosyal güvenlik, insana ekonomik anlamda bir güvence sağlanmasını ifade eder. Toplum içinde yaşamakta olan insan, karşılaştığı risklerin sonucunda, çalışma ve kazanma gücünü kaybeder. Riskin durumuna göre bazen de riskler gider artışına yol açar. Kişi bu risklerin sonucunda, çalışma ve kazanma gücünü kaybeder. Bazı riskler de gider artışına yol açar. Kişi bu risklerin sonucunda artan giderlerini karşılayamaz hale gelebilir. Bazen de bu riskler gelir kesilmesine ya da gelir azalmasına yol açabilir. Sonuç olarak tehlikelerin ortaya çıkması kişinin gelir gider dengesini bozar. Bu bozulma gelir azalması, gelir kesilmesi ya da gider artışı şeklinde olabilir.

S

Sosyal güvenlik sistemlerinden "Bismarck Sistemi" ni anlatınız?

Bismarck Sistemi

19.yüzyılın ikinci yarısında Almanya’da büyük iktisadi ve sosyal sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu arada gelişen radikal ideolojik akımlar, sanayileşmenin başlangıcında ortaya çıkan sosyal sorunlar Alman toplumunun sosyal yapısına zarar verecek boyutlara ulaşmıştır. Bu gelişmelerin Alman toplumunun yapısına zarar vermesini önlemek ve Alman toplumunun sosyal yapısını korumak amacı ile dönemin Başbakanı Bismarck’ın öncülüğünde ilk defa sosyal sigorta sistemi kurulmuştur. Bismarck sosyal sigorta sistemini dünyada ilk defa uygulamaya koyan kişidir. 1880-1890 yılları arasında Bismarck yönetimindeki Almanya’da hastalık, iş kazaları, sakatlık ve yaşlılık sigortası kanunları çıkarılarak; ilk defa zorunlu sigorta sistemi uygulamaya konulmuştur. Bismarck sisteminin temel özellikleri işçilerin zorunlu sigorta sistemi içinde sosyal güvenliğe devletin kurduğu sistem ile kavuşturulması, devletin çalışanların sosyal güvenliğini sağlamayı bir kamu görevi olarak kabul etmesi ve bunun için kaynak aktarmayı kabul etmesidir. Bismarck sistemi, herkese primli sistem temelinde asgari bir sosyal güvenliği sağlaması bakımından farklılaşmaktadır.

S

Sosyal güvenlik sistemlerinden "Beveridge Sistemi" ni anlatınız?

Beveridge Sistemi

1942 tarihli Beveridge planı ise İngiliz Hukukunda uygulanmıştır. Beveridge Modelinde sosyal güvenlik, ulusal dayanışma ilkesini yaşama geçirir. Finansmanı vergi gelirleriyle sağlanan sosyal güvenlikle, toplumun tüm bireylerine asgari düzeyde bir koruma ve ücretsiz sağlık hizmetleri sunulması amaçlanır. Toplumun vatandaşlarına bir nafaka borcu olduğu varsayılır ve kamu hizmeti niteliğinde ihtiyacı olanlara bu yardımın yapılması amaçlanır. Kişinin mesleki faaliyeti ve gelir düzeyi kapsama alınma açısından önem taşımaz. İngiltere ve bazı İskandinav ülkelerinde görülür. Buna göre, sosyal güvenlik sistemi tek elden yürütülmelidir. Ulusal sağlık hizmetleri kurulmalı ve sosyal güvenlik sadece çalışanlara değil, herkes için olmalıdır.

İngiliz sosyal güvenlik sisteminin temelleri 14. yüzyılda çıkarılan Fakirler Kanununa kadar götürülmektedir. 20. yüzyılın başından itibaren de İngiltere’de modern sosyal sigortalar kurulmaya başlanmıştır. Ancak İngiliz sosyal güvenlik sistemine temel özelliğini kazandıran Beveridge Planı olmuştur. Beveridge sistemi, Beveridge’in II. Dünya Savaşı sırasında hazırladığı reformun uygulamaya konulması ile ortaya çıkan bir sistemdir. Sistemi öneren ve kuruluşunu yürüten Sir W. Henry Beveridge toplumun bütün kesimlerine sosyal güvenlik götürülmesini hedefler

S

Sosyal güvenlik sistemlerinden "İskandinav Sistemi" ni anlatınız?

İskandinav Sistemi

İskandinav sistemi ise İskandinav ülkelerinde egemen olan sosyal politika anlayışının ortaya çıkardığı bir sistemdir. Bu sistemin temel özelliği, herkesin iş sahibi yapılması ve yine herkesin devletçe asgari bir sosyal güvenliğe kavuşturulmasıdır. Kişiler çağdaş sosyal güvenlik teknikleri ile kendi sosyal güvenliklerini garanti altına alacaklar; kendi sosyal güvenliğini sağlayamayanların sosyal güvenlik ihtiyacı da devletçe karşılanacaktır. Devlet, işsizlik sorununu çözerek ve iş bulma imkanlarını yaratarak hem kişinin kendi sosyal güvenliğini kendisinin sağlamasını gerçekleştirmekte hem de devletin sosyal güvenlik alanındaki yüklerini daha da azaltabilmektedir.

S

Sosyal güvenlik sistemlerinden "Amerikan Sistemi" ni anlatınız?

Amerikan Sistemi

ABD günümüzdeki anlamı ile sosyal güvenliği ilk defa yasalarında kullanan ülkedir. 1935 tarihinde Sosyal Güvenlik Kanunu adı altında dünyada ilk defa sosyal güvenlik kanunu çıkarılmıştır. Bu Kanun 1929 Ekonomik Bunalımına çözüm üretmek amacı ile geliştirilen New Deal politikalarının bir parçası olarak yaşama geçirilmiştir. Amerikan sistemi bir anlamda karma sistem olarak adlandırılabilir. Zorunlu sosyal sigorta sistemleri ile isteğe bağlı sosyal güvenlik sistemlerinin birlikte işlediği; devletin sosyal yardım ve sosyal hizmet sistemi ile her durumda muhtaçlığa karşı bir koruma garantisi sağladığı bir sistemdir. Sistemin en belirgin özelliği sosyal güvenlikte bireysel katkıları ve özel sigorta sistemlerinin mümkün olduğu kadar fazla kullanılmasıdır.

S

Sosyal güvenlik sistemlerinden "Şili Sistemi" ni anlatınız?

Şili Sistemi

Şili, sosyal güvenlik sistemini bireysel-özel fon­lama esasına dayandıran ilk ülkedir. Şili 1983 yılı itibariyle sosyal güvenlik sistemini özelleştirmiştir. Bu sistemde kişilere sosyal güvenlik primlerini özel sigorta şirketlerinin veya bankaların kurdukları özel fon yönetimi kuruluşlarına ödeme zorunluluğu getirilmiştir. Bireysel tasarruf (fon) yöntemi benimsenmiş olup, fonlar özel fon şirketlerince yönetilir. Sigortalılar, istediği fonu seçip, diledikleri fona geçiş yapma hakkına da sahiptirler.

Şili sistemi, sosyal güvenlikte özellikle liberalleşme ve özelleştirmeler yönünden dikkat çeken bir sistemdir. 1980’li yıllardan sonra sosyal sigorta sistemini özelleştiren Şili, sosyal sigortanın da özelleştirilebileceğinin bir örneği olarak görülmektedir. Şili sisteminin ayırt edici özelliği, zorunluluk esasına dayalı sosyal sigorta sisteminin devlet yönetimi dışında özel sektör eliyle işletilmesini benimseyen bir sistem olmasıdır. Sosyal sigorta sistemi günümüzde bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi özel sigorta şirketleri eliyle işletilmektedir. İsteyen kendi sosyal sigorta şirketini tercih edebilmekte ve değiştirebilmektedir

S

Sosyal güvenlik sistemlerinden "Yeni Zelanda Sistemi" ni anlatınız?

Yeni Zelanda Sistemi

Yeni Zelanda sistemi 1938 yılında kurulmuş bir sistemdir. Sistemin İngiliz sosyal güvenlik sisteminden etkilenen özellikleri olmasına rağmen; sistemin ayırt edici özelliği her vatandaşın devletten nafaka alacağının var olduğunu; bir başka ifadeyle devletin nafaka yükümlülüğünü kabul eden bir sistem olmasıdır. Sistem yoksulluğa düşen her vatandaşa sosyal güvenlik sağlamayı ve bunu vergi gelirleri ile finanse etmeyi kabul etmektedir. Sistemin belirli bir yaşın üzerindeki herkese sosyal güvenliği bir devlet garantisi olarak sağlamayı üstlenmesi ayırt edici özelliğidir.

Yeni Zelanda sosyal güvenlik sistemi, ülkede tarım ekonomisinin ağır basması sebebiyle fakirliği ortadan kaldıracak bir yardım fikrinden yola çıkılarak, 1898’den itibaren farklı kanunlarla kurulmuştur. Sistemin finansmanı vergilerle sağlanır. 1994 tarihli Yeni Zelanda Emeklilik Kanunu’na göre, herkesin imkanları ölçüsünde katkıda bulunduğu ve ihtiyaç duydukça bir “nafaka alacaklısı” gibi yararlandığı sistemden, ülkede belli süre ikamet eden yabancılar da yararlanmaktadırlar. Hastalık, analık, işsizlik yardımları ve aile ödenekleri de genel vergilerle finanse edilerek herkese sağlanmaktadır. İdeal bir sosyal güvenlik düzeni olarak nitelenebilecek Yeni Zelanda sistemi, tüm ülkelerde olduğu gibi finansman krizi içindedir ve bütçe açığı nedeniyle Nisan 1991’den itibaren sağlanan yardımlardan %25’lik kesinti yapılmıştır. Emeklilik yardımından yararlanmak için aranan 60 yaş şartı da kademeli olarak 65’e yükseltilmektedir.

S

Sosyal güvenlik sistemlerinin Türkiye’deki gelişimini anlatınız?

Türkiye’deki Gelişim

Türkiye’de sosyal güvenlik uygulamasının İslam Dininin bir hükmü olarak, başlangıçta zekat müessesesi ile sağlandığını söylemek mümkündür. Kişilerin mallarının kırkta birini fakir ve muhtaç durumda olanlara vermelerini gerektiren zekat müessesesi yanında, yoksul olanlara yardım edilmesi, muhtaçların kollanması ve fakirlere yardım yapılması ve bunların birer ibadet (sadaka) sayılması, bu hükümleri yerine getirenlerin Allah’ın sevgili kulları arasına girmeleri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde vakıflar aracılığı ile sosyal güvenliğin sağlanmasına büyük katkı sağlamıştır. Bireyler arasında dayanışma sağlayan ilk sosyal güvenlik müesseseleri vakıflar ve birer meslek kuruluşu olan ahilik teşkilatı, loncalar olmuştur. Tanzimat’tan sonra çalışma hayatı içinde yeni bazı müesseseler kurulmuş ve bunlar günün şartlarına uygun olarak hizmet ver­mişlerdir. Her esnafın bir teavün (yardım) sandığı, vakıf sandığı bulunmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, emeği ile geçinenlerin sosyal güvenliklerinin sağlanması üç yoldan olmaktaydı. Bunlar, aile içi yardımlaşmalar, meslek kuruluşları çerçevesinde yardımlaşma ve sosyal yardımlar şeklinde olmaktadır.

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında sosyal güvenlik alanında dar kapsamlı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu durum yeni Cumhuriyetin, savaş sonrası kendisini toparlamasıyla açıklanabilir. İlk sistemli düzenleme olarak 1936 tarihli 3008 sayılı Kanun kabul edilebilir. Bu kanunda sosyal sigortaların kurulmasına yer verilmiş ancak, örgütün kurulması 1945 yılından sonra mümkün olabilmiştir. II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sefaletin etkilerini hafifletmek için bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de hızlı değişimler yaşanmış, 1946 yılında Çalışma Bakanlığı’nın kurulmasıyla Türkiye’de yeni oluşumun içinde yerini almıştır. Bu süreçte, 16 Temmuz 1945 tarihinde 4792 sayılı Kanun ile “İşçi Sigortaları Kurumu” kurulmuş ve yasa 1 Ocak 1946 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

1961 Anayasası’na kadar olan dönemde, işçi ve memur olarak çalışan 2,5 milyon kişinin, ancak % 2’si sosyal güvenlik kapsamına alınabilmiş, esnaf ve bağımsız çalışanlar için herhangi bir program uygulanmamıştır. 1961 Anayasası ile, ilk kez sosyal güvenlik hakkı anayasal güvence altına alınmış; herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu belirtilerek, gerekli teşkilatı kurma ve kurdurma görevi devlete verilmiştir (md. 48). 17 Temmuz 1964 tarihinde kabul edilen ve 1 Mart 1965 tarihinde yürürlüğe giren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, ayrı kanunlarda düzenlenen sigorta kollarını bir arada düzenlemiştir. Ayrıca 2 Eylül 1971 tarihinde 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bağ-Kur kurulmuş ve malullük, yaşlılık ve ölüm riskleri için bağımsız çalışanların sosyal güvenliği sağlanmaya çalışılmıştır.

S

Türkiye'de sosyal güvenliği sağlamak görevi kime ve hangi kuruluşlara verilmiştir?

Sosyal Güvenliği Sağlamakla Görevli Kuruluşlar

Sosyal güvenliği sağlama görevi Anayasamızla devlete verilmiştir. Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar (1982 Anayasası md. 60). Ancak, Devlet sosyal güvenliği sağlayacak tek bir teşkilat yerine, çok sayıda sosyal güvenlik kuruluşu oluşturmuştu. Sosyal Güvenlik Kurumu 2006 yılı sonunda tüzel kişilik kazanıp üç kurumu birleştirmeden önce, ülkemizde primli sosyal güvenlik rejimini yürütmekle görevli üç temel sosyal güvenlik kuruluşu bulunmaktaydı. Bunlar Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur’dur. Ayrıca, Bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların oluşturdukları birliklerde çalışan personel ise kurdukları kendi sandıkları ile sosyal güvenlik haklarını sağlamaktadırlar. Bunların dışında, 1999 yılında kurulan İşsizlik Sigortasını yürütmekle görevli “Türkiye İş Kurumu” (İş-Kur) da bir sosyal güvenlik kuruluşu olarak sayılmalıdır. Primsiz sosyal güvenlik rejiminde ise belli başlı sosyal güvenlik kurumlarından söz etmek oldukça güçtür. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu ve Vakıfları, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kuruluşlar yanında, bir primli rejim kurumu olan TC Emekli Sandığı’na bu alanda görev verilmişti. Bugün bu sandığın da yerini almış olan Sosyal Güvenlik Ku­rumu, çeşitli yasalarla kendisine verilmiş primsiz rejim uygulamalarını yürütmektedir.

S

SGK nedir?

16 Mayıs 2006 tarihinde kabul edilen 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile, 20 Mayıs 2006 tarihinden itibaren Sosyal Güvenlik Kurumu; SSK, Bağ-Kur ve TCES lağvedilerek yerlerine, bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diğer kanunların hükümlerini uygulamak üzere; kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali açıdan özerk, bu Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk hükümlerine tabi (m. 1), sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay, erişilebilir, aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini yürütmek (m. 3) amacıyla SGK kurulmuştur.

SGK; ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık uygulama programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikaları uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, hizmet sunulan gerçek ve tüzel kişileri hak ve yükümlülükleri konusunda bilgilendirmek, hakların kullanılması ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesini kolaylaştırmak, sosyal güvenlikle ilgili konularda uluslararası gelişmeleri izleyerek, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği yapmak, yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmelerine yönelik gerekli çalışmaları yürüterek usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmaları uygulamak, sosyal güvenlik alanında kamu idareleri arasında koordinasyon ve işbirliği sağlamakla görevlidir.

S

Sosyal güvenlik sisteminin yönetimine yön veren ilkeler nelerdir?

Sosyal Güvenlik Sisteminin Yönetimine Yön Veren İlkeler

Sosyal Güvenlik Bir Kamu Hizmetidir

Sosyal güvenlik sistemi bir kamu hizmeti olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle, sosyal güvenlik hizmeti kamu kurum ve kuruluşları eli ile insanlara ulaştırılmaktadır. Sosyal güvenlik, devlet için bir görev; kişiler için ise bir hak olarak düzenlenmiş ve Anayasa vatandaşlık kriterine değil Türkiye’de ikamet etme kriterine göre bu hakkı Türkiye’de yaşamakta olan herkese tanımıştır. Sosyal güvenlik sisteminin teşkilatlanması ve sosyal güvenlik hizmetinin sunulması kamu kurumu eli ile ve bir kamu hizmeti olarak gerçekleştirilmektedir. Kamu hizmetleri için sağlanmış bütün ayrıcalık ve bağışıklıklardan sosyal güvenlik sistemi de faydalanır.

Sosyal Güvenlik Kurumları Kamu İdareleridir

Sosyal güvenlik sistemi kurulur iken teşkilatlanma, kamu kurum ve kuruluşları kurulmak suretiyle meydana getirilmiştir. Sosyal güvenlik sistemine dahil kurum ve kuruluşların her biri birer kamu kurum ve kuruluşu konumundadır.

Sosyal güvenlik kurum ve kuruluşları çalışanlarının ve yöneticilerinin büyük çoğunluğu kamu görevlisi ve memur niteliğine sahip personeldir. Sosyal güvenlik kurum ve kuruluşlarının birer kamu kurum ve kuruluşu olarak kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan kanuni korumalardan, bağışıklık ve istisnalardan faydalanırlar. Sosyal güvenlik kurumlarının malları kamu malı sayılır. Kurumların çalışanları kamu görevlisi olarak kabul edilir ve devlet memurlarına tanınan hak ve korumalardan faydalanma hakları bulunmaktadır.

Sistem Çağdaş Sosyal Güvenlik Tekniklerine Dayalı Olarak Hizmet Vermektedir

Sosyal güvenlik sistemimiz çağdaş sosyal güvenlik tekniklerine dayalı olarak kurulmuştur. Sistem sosyal sigorta, sosyal yardım ve sosyal hizmet tekniklerine dayanmaktadır. Tamamlayıcı sosyal güvenlik tekniklerine (munzam sosyal sigortalar ve bireysel emekli sandıkları gibi) de olanak tanınmıştır.

Türk sosyal güvenlik sisteminde sosyal sigorta tekniği en yaygın uygulama gören tekniktir. Devlet kıt kaynaklardan daha fazla kaynak aktaramadığı için sosyal sigorta tekniğini yaygın bir biçimde sosyal güvenlik sağlamak için kullanma yolunu benimsemiştir. Ülkemizde sosyal yardım ve sosyal hizmet tekniği de sosyal güvenlikte amacına uygun bir şekilde kullanılmaktadır.

S

Sosyal güvenliğin finansmanı nasıl sağlanmaktadır?

SOSYAL GÜVENLİĞİN FİNANSMANI

Sosyal güvenliğin finansmanı, özellikle günümüz ekonomik koşullarında, oldukça karmaşık sorunları kapsayan bir konu haline gelmiş; çözüm arayışları, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin tartışma gündeminde önemli yer tutmuştur. Sorunların büyük bölümü gelir kaynaklarına ilişkindir. Çünkü, sistemin kişiler ve riskler açısından kapsamı genişledikçe, sağlanan yardımların düzeyi yükseldikçe, yeni finansman kaynakları yaratma, sistemin işlerliği açısından kaçınılmaz olacaktır.

Sosyal güvenliğin finansmanının primler ve devlet katkıları olmak üzere iki kaynağı bulunmaktadır. Sigorta gelirleri bu kaynakların yalnız birinden ya da her ikisinden sağlanabilir. Kişinin sosyal bakımdan güvenliğinin sağlanmasında toplumu sorumlu görenler sosyal güvenlik giderlerinin tümü ile devletçe karşılanması gerektiği görüşündedirler. Buna karşılık kişiyi kendi sosyal güvenliğini sağlamada sorumlu kabul edenler devletin sosyal güvenlik giderlerine katılmasının doğru olmayacağını düşünmektedirler. Uygulamada çoğu kez her iki kaynaktan da yararlanılmakta; karma bir yol izlenilmektedir.

Türkiye açısından sosyal güvenlik sistemi bir bütün olarak ele alındığında, sistemin toplam gelirleri ile toplam giderleri arasında bir dengenin olmadığı ve sistemin açıklarının 1990’lardan beri süregeldiğini ifade etmek mümkündür. Sistemin finansman açıkları ülkemizin kalkınma sürecinde karşılaştığı en önemli problemlerden birini oluşturmaktadır.

S

Sosyal Sigortaların finansman kaynaklarından primleri anlatınız?

Sosyal Sigortaların Finansman Kaynağı Olarak Primler

Geleneksel sosyal güvenlik sistemlerinde sosyal güvenliğin finansmanı, ihtiyaç ortaya çıktıktan sonra düşünülmektedir. Çünkü, kişiler kendi sosyal güvenlikleri için finansman kaynağını kendileri yaratmak durumunda kalırlar. Geleneksel sosyal güvenlik sistemlerinde finansman, riskler ortaya çıktığı ve gerçekleştiği zaman düşünülen ve çözüm aranan bir sorundur. Çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinde finasman riskler gerçekleşmeden çözülmesi gereken bir sorun olarak algılanır. Risklerin ortaya çıkaracağı finansal kaynak, bu riskler gerçekleşmeden sağlanır. Böylece riskin finanse edilememe tehlikesi giderilmiş olur. Çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinde sosyal güvenliğin kişiler için bir hak devletler için de bir yükümlülük olarak kabul edilmiş olması sosyal güvenlikte finansman sorununu en önemli sorun haline getirmiştir. Bunun iki nedeni vardır. Bunlardan ilki sosyal sigorta tekniği ile toplanan kaynakların korunması ve değerlendirilmesi sorunudur. İkinci neden ise sosyal yardımların finansman yükünün tümüyle devletin üzerinde olmasıdır.

Sosyal güvenliğin finansmanında uygulanan finansman yollarından biri primle finansman yoludur. Sosyal güvenlik sağlanacak kişiler, sağlanan hizmetlerin finansmanına belirlenen miktarda prim ödeyerek katkıda bulunmakta; toplanan bu kaynaklarla sosyal güvenlik sağlanmaktadır. Finansman yükü bu yolla büyük oranda sigortalılara yüklenmiş olmaktadır.

S

Pirime esas kazanç kavramını anlatınız?

Prime Esas Kazanç Kavramı

Sosyal sigortalarda prim ödeme yükümlülüğünün içeriği ve ödenecek primlerin miktarı kanunla belirlenir. Kanun koyucu prime esas kazanç belirlemesi yapmakta, sigortalılar ve varsa işverenleri bu miktardan belirli bir oranda prim ödemekle yükümlü tutmaktadır. Prime esas kazanç kavramı, hangi gelirlerin prime esas kazanç içinde yer alacağını belirler. Sigortalı aylık gelirleri üzerinden aylık olarak prim öder. Prime esas kazanç, bir ay içinde ödenecek prim miktarının hesabına esas alınacak gelirlerin toplamını ifade eder.

İşçiler Bakımından (m. 4/a)

5510 sayılı Kanunun 80. maddesi prime esas kazançları düzenlemektedir. Buna göre prime esas kazançların hesabında;

“1) Hak edilen ücretlerin,

2) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her tür istihkaktan o ay içinde yapılan ödemelerin ve işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen tutarların,

3) İdare veya yargı mercilerince verile karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaraları alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamı esas alınır.”

Bağımsız Çalışanlar Bakımından (m. 4/b)

5510 sayılı Kanun ile bağımsız çalışanlar açısından yeni bir sistemin kurulduğu görülmektedir. Öncelikle prime esas kazanç alt sınırının altında geliri olduğunu belgeleyenler sistemin dışında kalma olanağına kavuşturulmuşlardır. Buna göre bağımsız çalışanlar için prime esas kazanç “SSGSSK” 82. maddesine göre belirlenen “prime esas günlük kazanç alt sınırı ile üst sınırı arasında kalmak şartı ile kendileri tarafından beyan edilecek günlük kazancın otuz katıdır.” Bu sigortalılar tarafından Kurumca belirlenen sürelerde aylık prime esas kazanç miktarı belirlenerek Kuruma beyan edilir. Beyanda bulunmayan sigortalıların aylık prime esas kazancı, prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katı olarak belirlenmiş sayılır.

Kamu Görevlileri ve Memurlar Bakımından (m. 4/c)

Prime esas kazanç kavramı bakımından memurlar yönünden bazı istisna düzenlemelere yer verilmiştir. Memurların (Bu Kanuna göre ilk defa 4. maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanların) prime esas kazançlarının hesabında;

a) Aylıklarını personel kanunlarına göre alan sigortalılar için;

  • İlgili kanunları uyarınca aylık gösterge ve ek göstergeler üzerinden ödenen aylık tutarları,
  • Memuriyet taban aylık ve kıdem aylık tutarları
  • Makam, temsil ve görev tazminatları,

b) Kadro karşılığı sözleşmeli olarak görev yapan sigortalılar için işgal ettikleri kadrolar esas alınmak suretiyle (a) bendinde öngörülen unsurlar üzerinden hesaplanan tutarı,

c) Açıktan vekil olarak atanan sigortalılar için, (a) bendinde öngörülen unsurlardan ilgili mevzuatı uyarınca ödenen tutarı,

ç) Başka bir kadro ya da görevin ödeme unsurları esas alınmak ve kıyaslanmak suretiyle aylık veya ücret ödenen sigortalılar için; emsal alınan kadro veya görevin prime esas kazanç tutarını geçmemek üzere, bu kazancın aylık veya ücret ödenmesinde öngörülen oranında hesaplanacak tutarı,

d) Büyükşehir belediye başkanları için bakanlık genel müdürünün, diğer belediye başkanları için ise öğrenim durumları itibarıyla 657 sayılı Kanuna göre yükselebilecekleri dereceyi aşmamak kaydıyla, 657 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı ek gösterge cetvelinin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (d) bendinde belirtilenlerin prime esas kazançları,

e) 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğ­retim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Karaname eki cetvellerde yer alan yükseköğretim kurumlarına bağlı konservatuarlarda 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanununun 15. maddesi uyarınca sözleşme ile istihdam edilen öğretim elemanlarından sanatçı öğretim elemanı olarak istihdam eidlenler için, anılan Kanunda öğretim görevlisi kadro ünvanında istihdam edilenlerin tahsil ve derecelerine göre belirlenen prime esas kazanç tutarı; kamu idarelerinde sanatçı, sanatkar ve sanatçı öğretmen olarak sözleşme ile istihdam edilenler için, tahsil ve dereceleri itibarıyla 657 sayılı Kanuna tabi olarak teknik hizmetler sınıfında yer alan mühendislerin (a) bendindeki idarelerinde sanat uygulatıcısı ve sahne uygulatıcısı olarak sözleşme ile istihdam edilenler için, tahsil ve dereceleri itibarıyla 657 sayılı Kanuna tabi olarak teknik hizmetler sınıfında yer alan teknikerlerin, diğerleri için ise teknisyenlerin prime esas kazanç tutarı,

f ) İlgili kanunlarında emeklilik ya da ek gösterge açısından belirli bir kadro, unvan veya görevle bağlantı kurulanlar için, bağlantı kurulan kadro, unvan veya görevin prime esas kazanç tutarları,

g) Bu fıkranın (a) ila (f ) bentleri kapsamı dışında kalan sigortalılar için atandıkları görev itibarıyla 657 sayılı Kanuna göre girebilecekleri sınıflardaki benzer görevlerin aynı kadro, unvan, tahsil ve derecesi için belirlenen prime esas kazanç tutarları, esas alınır.

S

Bütçe ile finansman yöntemi nedir?

Bütçe ile Finansman

Bütçe ile finansman sosyal güvenliğin ihtiyaç duyduğu giderlerin devlet gelirleri ile finansmanı anlamına gelir. Devlet gelirlerinin en büyük payının vergilerle elde edildiği düşünüldüğünde, bütçe ile finansman, vergi gelirleri ile finansman anlamına gelmektedir. Bu yolda finansman yükü vergi ödeyenlerin üzerinde bırakılır. Sosyal güvenliğin bütün yükünün bütçe ile vergi ödeyenlere yüklenmesi mümkündür. Ancak bu yol her ülke için sürdürülebilir bir yol olarak görülmemektedir. Devletin çok farklı alanlarda görev ve yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu durumda finansman yükünün bir bölümünün sigortalılara yüklenmesi ile birlikte bütçe ile finansman yolu en fazla uygulanan yöntemdir. Bütçe ile finansman tüm dünyada genellikle sosyal yardım ve sosyal hizmetlere muhtaç kimselere sosyal yardım sağlamakta kullanılan bir finansman sistemidir. Ancak ülkelerin ekonomik durumuna göre sosyal güvenlikten başka alanlarda da bütçe ile finansman tercihi yapılması mümkündür.

S

Sosyal güvenliğinin finansman yöntemlerinden "Karma Finansman" yöntemini anlatınız?

Karma Finansman

Karma finansman şekli, sosyal güvenlik yükünün devlet, sigortalılar ve gerektiğinde sigortalıları çalıştı­ranlar (işverenler) üzerinde bırakıldığı bir sistemdir. Bütün dünyada en yaygın uygulanan finansman kay­nağı sağlama yöntemi budur. Uygulamada devlet bazı risklerin bütün finansman yükünü üzerine aldığı gibi bazı kişilerin sosyal güvenliğinin bütün yükünü de üstlendiği görülmektedir. Sigortalıların güçleri yettiği kadarı ile finansmana katkı da bulunması ancak güç­süzlerin finansmanı için kaynağın devletçe bütçeden sağlandığı da görülmektedir. Karma sistem devletin finansman ihtiyacını azalttığı için günümüzde daha fazla tercih edilmektedir.

S

Sosyal güvenlikte finansman yöntemleri nelerdir?

Sosyal Güvenlikte Finansman Yöntemleri

Sosyal güvenlik kuruluşlarının elde ettikleri gelirler, büyük tutarlara ulaşmaktadır. Bu fonların, sosyal riskin ortaya çıkması halinde, sosyal sigorta yardımları adı altında sigortalılara ve bunların hak sahiplerine yeniden dağıtımı söz konusu olur. Ancak, gelirlerle giderler arasında bir dengenin kurulması da zorun­ludur. Bu bağlamda birbirinden farklı iki yönteme başvurulmaktadır. Bunlardan biri kapitalizasyon (fon biriktirme) yöntemi, diğeri ise dağıtım yöntemidir.

Bu yöntemlerden biri diğerine tercih edilebileceği gibi karma bir yönteme de başvurulabilir.

S

Sosyal güvenlikte finansman yöntemlerinden "Kapitalizasyon (Fon Biriktirme) Yöntemi" nedir?

Kapitalizasyon (Fon Biriktirme) Yöntemi

Kapitalizasyon ya da fon biriktirme yöntemi sosyal risklerin ileri de doğuracağı ödemeleri karşılayabilmek için bir fon oluşturulması esasına dayanır. Fonun kurulması, bireysel olabileceği gibi toplu da olabilir. Bireysel kapitalizasyon yönteminde, her sigortalı adına, sigortalının kendisinin ve işverenin ödediği primler, sigortalının Kurumdaki kişisel hesabına geçilir. Bu hesapta biriken paralar, ileride aynı şahsa yapılacak ödemelerin karşılığını oluşturur. Bu yöntem, dayanışma ve sosyal risk yükünün bireyler arasında dağıtımı ilkesine ters düştüğü için, sosyal güvenlik sistemlerince terk edilmiştir. Toplu kapitalizasyon yönteminde ise, sosyal güvenlik kurumuna ödenen primler, ortak bir fonda toplanır ve sigortalılarla diğer hak sahiplerine yapılacak yardımların karşılığını oluşturur. Bu son yöntemde, belli bir dönemde toplanan primlerin yine o dönem içinde dağıtımı söz konusu değildir. Bu nedenle, fonda toplanan tutarlar büyük rakamlara ulaşır. Fonların işletilmesinde elde edilen faiz ve benzeri gelirler, ileride yapılacak sigorta yardımlarının finansmanını kolaylaştırır. Böylece zorunlu tasarruf yoluyla, sigortalının ek gelir elde etmesi gibi bir durum ortaya çıkmış olacaktır. Bu yöntem, aynı zamanda, her sigortalıya, toplanmış fonda kendisine ileri de yardım yapılacağı yönünde bir hukuksal güvence de getirmektedir.

S

Sosyal güvenlikte finansman yöntemlerinden "Dağıtım Yöntemi (Yılı Yılına Finansman Yöntemi)" nedir?

Dağıtım Yöntemi (Yılı Yılına Finansman Yöntemi)

Sosyal güvenlikte kullanılan yöntemlerden ikincisi dağıtım yöntemidir. Bu yönteme yılı yılına finansman yöntemi de denilir. Bu yöntemin özü, her yılın gelirleri ile o yılın giderlerinin karşılanmasıdır. Sosyal güvenlik nasıl finanse edilirse edilsin bir yıl içinde sosyal güvenlik için ayrılan kaynaklar ya da sağlanan kaynaklar ile o yılın sosyal güvenlik için gerekli giderleri karşılanır. Devlet arada olumlu fark var ise bunu bir yıl sonrası için gelirlere aktarır; eğer olumsuz fark var ise onu da sistemin garantörü sıfatı ile bütçeden aktarma yaparak tamamlar. Dağıtım yöntemi, kolay bir yöntemdir. Fon birikimi yönteminin zorluklarının yaşanmadığı bir yöntemdir. Ancak bu yöntem uygulandığında fon birikiminin faydalarından ülke ve sis­tem mahrum kalır

S

Sosyal sigorta ilişkisinden doğan yükümlülükler nelerdir anlatınız?

Sosyal Sigorta İlişkisinden Doğan Yükümlülükler

Sosyal sigorta ilişkisi niteliği itibarı ile bu iliş­kinin tarafları için haktan çok yükümlülük getiren nitelikte bir hukuki ilişkidir. Sigortalı açısından ise hem hak hem de yükümlülük doğuran bir ilişkidir. Sosyal sigorta ilişkisi 4/a ve 4/c kapsamındaki sigortalılar ve onların işverenleri bakımından daha fazla yükümlülük yükler. Bağımsız çalışanlar açısından ise bu ilişki SGK ve sigortalı ilişkisi olarak iki taraflı bir ilişkidir. Sosyal sigorta ilişkisinden doğan yükümlülükler sigortalının, işvereninin ve Kurumun yükümlülükleri olmak üzere ayrı ayrı ve Kanunla düzenlenmiş yükümlülüklerdir.

Sigortalının Yükümlülükeri

Sosyal sigorta ilişkisinden doğan sigortalıların yükümlülükleri sigortalı türüne ve sigorta dalına göre farklılık gösterir. 5510 sayılı “SSGSSK” m.4/a, b, c, hükümlerine göre sigortalı olanlar için kanun koyucu farklı yükümlülükler yüklemiştir. Ayrıca farklı sigorta dalları da sigorta yardımlarını yaparken sigortalılar için farklı yükümlülükler öngörmektedir.

Prim Ödeme Yükümlülüğü

Sigortalıların sosyal sigorta ilişkisinden doğan temel yükümlülüğü prim ödeme yükümlülüğüdür. İşçi niteliği taşıyan sigortalılar (m. 4/a) için hem sigortalı işçi hem de sigortalı işçinin işvereni prim ödemekle yükümlüdür. Kanun koyucu sigortalıları ücret ya da maaşının ya da gelirinin belirli bir yüzdesi oranında SGK’ya prim ödemekle yükümlü kılmıştır. 4/a sigortalılarının prim ödemede SGK ödeme yükümlüsü işverendir. İşveren, çalıştırdığı sigortalı işçinin ve kendisinin prim ödeme yükümlülüğünü sigortalının ücretinden kesmek ve kendi ödeyeceği prim ile birlikte yine Kanunda öngörülen süre içinde SGK’ya ödemekle yükümlüdür.

Bağımsız çalışan sigortalılar (m. 4/b) prim ödeme yükümlülüğünü bizzat yerine getirirler. Bağımsız çalışanlar öncelikle prime esas kazanç miktarını prime esas kazanç tavan ve tabanı arasında bir miktar olarak belirlemekle yükümlüdür. Bağımsız çalışanlar öncelikle prime esas kazanç miktarını prime esas kazanç taban ve tavanı arasında bir miktar olarak belirlemekle yükümlüdür. Bağımsız çalışanlar ayrıca SGK’ya bildirdikleri kazanç miktarı üzerinden Kanunda öngörülen oranlarda prim hesabını yaparak bu miktarı SGK’ya ödemekle yükümlüdür.

Memur ve kamu görevlisi niteliğindeki sigortalılar (m. 4/c) da prim ödemekle yükümlüdür. Kamu görevlileri ve memurların prim ödeme yükümlülüğü istihdam edilen kamu kurumu tarafından Kanunda öngörülen usul ve esaslara göre yerine getirilir.

Sigortalı Olarak Çalışmaya Başladığını Bildirmek

Sigortalı olarak çalışmaya başladığını bildirmek işçi niteliğindeki sigortalılar bakımından getirilen bir yükümlülüktür. 4/a kapsamında çalışan sigortalı “ çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç bir ay içinde, sigortalı olarak çalışmaya başladıklarını Kuruma bildirirler. Ancak, sigortalının kendini bildirmemesi, sigortalı aleyhine delil teşkil etmez.” (m.8/2) hükmüne bağlı olarak sigortalı olarak çalışmaya başladığını SGK’ya en geç bir ay içinde bildirmekle yükümlüdür.

Kontrol Muayenesine Çağrıldığında Gitmek

Sigortalılar ile geçici işgöremezlik geliri veya malullük aylığı almakta olanlar, SGK tarafından kontrol muayenesine çağrıldıklarında muayeneye gitmekle yükümlüdürler. SGK tarafından kontrol muayenesine çağrılan sigortalılar ya da hak sahipleri yazılı talebi izleyen ayın sonuna kadar kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın kontrol muayenesine gitmezler ise o ayı takip eden aybaşından itibaren kendilerine ödenmekte olan sürekli işgöremezlik geliri, malulllük aylığı yahut çalışma gücünün %60’ını yitiren ve bu nedenle kendilerine aylık bağlanan sigortalıların malul çocuklarının gelir ya da aylıkları kesilir.

Kontrol muayenesini Kurumun yazılı bildiriminde belirtilen tarihten başlayarak üç ay içinde yaptıran ve malullük veya sürekli iş göremezlik halinin devam ettiği tespit edilen sigortalının veya aylık ya da gelir bağlanmış olan malul çocuğun kesilen aylık veya geliri, kesildiği tarihten başlanarak yeniden bağlanır. Başka bir ifadeyle ödenmeyen aylıklar ya da gelirler de toplu olarak ödenir.

İş Kazasını ve Meslek Hastalığını Bildirmek

İş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası kapsamına daha önce sadece 4/a lı sigortalılar dahilken 5510 sayılı Kanun ile 4/b li sigortalılar da kapsama alınmış durumdadır. Bu sigortalılar bir iş kazası ya da meslek hastalığı ile karşılaştıklarında durumu 4/a’lılar işverenlerine veya SGK’ya; 4/b li ler ise yalnızca SGK’ya bildirmekle yükümlüdürler. İşçi niteliğindeki sigortalılar bakımından iş kazası ve meslek hastalığını bildirme yükümlülüğü açıkça Kanunda ifade edilmemiş ve bu yükümlülük işverene yüklenmiştir (m. 13/2)

Bağımsız çalışan sigortalılar bakımından ise iş kazası ve meslek hastalığı sigortalı tarafından “bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yap­maya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde” (m. 13/2 b) SGK’ya bildirilir.

Hasta İken Çalışmamak ve Hekim Tavsiyelerine Uymak

Hasta sigortalılara (m. 4/a) geçici iş göremezlik ödeneği ödenir (m.22). Bu nedenle, geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalılar çalışabilir olduğu­na dair doktor raporu olmaksızın işe dönemez ve çalışmaya başlayamazlar.

Hasta iken çalışmama yükümlülüğü; sigortalı işçi için hem kendi işyerinde hem de başka işverene ait işyerinde söz konusudur. Aksi durumda tedavi gördüğü hekimden, tedavinin sona erdiğine ve çalışabilir olduğuna dair belge almaksızın çalışan sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği ödenmez, ödenmiş olanlar da yersiz yapılan ödeme tarihinden itibaren 96. madde hükümlerine göre kanuni faizi ile birlikte geri alınır (m. 22/1 c).

Sigortalılar, hekimin tavsiyelerine uymak; yapılmasını istediği şeyleri yapmak, yapılmamasını istediği şeyleri de yapmamakla yükümlüdürler. Kanun koyucu sigortalılara hekim tavsiyelerine uyma yükümlülüğüne aykırı davranması halinde (cezai sorumluluğu olmayan sigortalılar hariç) bazı müeyyideler öngörmüştür. Buna göre: Sigortalının iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık nedeniyle hekimin bildirdiği tedbir ve tavsiyelere uymaması sonucu tedavi süresinin uzamasına veya iş göremezlik oranının artmasına, malul kalmasına neden olması halinde, uzayan tedavi süresi veya artan iş göremezlik oranı esas alınarak geçici veya sürekli iş göremezlik gelirinin dörtte birine kadarı Kurumca eksiltilir (m. 22/1 a). Ağır kusuru yüzünden iş kazasına uğrayan, meslek hastalığına tutulan, hastalanan veya Kurumun yazılı bildirimine rağmen teklif edilen tedaviyi kabul etmeyen sigortalıya, geçici veya sürekli iş göremezlik geliri yarısı tutarında ödenir

(m. 22).