Natüralizm (Doğalcılık)- Parnasizm
Natüralizmi realizmden ayıran temel nokta nedir?
Yukarıda da belirtildiği gibi natüralizmi realizmden ayıran temel nokta, insanı fizyolojik bir varlık olarak, yüzyıllarca değişmeyen primitif (ilkel) yönleriyle ele almasıdır. Realist sanatçının, insanın ve toplumun tüm yönleriyle (iyi ya da kötü) meşgul olması karşısında natüralist sanatçı, olgu ve olayların kötü, çirkin yönlerine yoğunlaşır. Bu da onun determinist ve Darwinci ilkelerden beslenmesinin neticesidir.
Determinizm kuramı nedir?
Determinizm, ahlaki ve insani seçimler de dâhil olmak üzere bütün olayların önceden var olan nedenlerce belirlendiğini ileri süren ve iradeyi reddeden felsefi kuramdır. Bütün olgu ve olayların nedensellik içinde geliştiğini ileri sürer. Temelleri her şeyin özünü atom olarak gören Demokritos (MÖ 460-370) gibi ilk çağ atomcularına kadar giden determinizm, Pierre-Simon Laplace (1749-1827) tarafından 18. yüzyılda klasik biçimiyle kuramlaştırılmıştır. Francis Bacon (1561-1626), Galileo Galilei (1564-1642), Rene Descartes (1596-1650) ve Isaac Newton (1643-1727) gibi Fransız maddecileri yoluyla doğa bilimi ve maddeci felsefe arasında gelişmiştir. Determinizm, dilimizde “belirlenimcilik” ve “gerekircilik” terimleriyle de karşılanır.
Natüralizmi diğer akımlardan ve özellikle devamı olduğu realizmden ayıran düşünce nedir ve kime aittir?
Natüralizmi diğer akımlardan ve özellikle devamı olduğu realizmden ayıran düşünce Charles Darwin (1809-1882) ve onun geliştirdiği “Evrim Teorisi”dir. Darwin, Türlerin Kökeni (1859) çalışmasında canlıların doğal seçme (natural selection) yoluyla evrimleştiği tezini ileri sürer. Bilim ve din çevrelerini teziyle derinden etkileyen Darwin, günümüzde de hâlen tartışılan bir isimdir.
Darwin’in tümevarıma dayalı bir gözlem yapılamayacağı ve önceden teorinin oluşturulup tümden gelimci bir metot uygulanması gerektiğine inancı, konumuz olan natüralizme yaptığı en önemli etkilerden biridir. Buna göre gözlemcinin kafasında sonuç önceden belli olmalıdır, varsayıma göre geçerli ya da geçersiz sonuçlar elde edilebilir. Bunun için de natüralist romancı önceden belirlediği sona doğru olaylarını ve roman karakterlerini kurgulayacaktır.
Comte’tan edindiği sosyolojik çıkarımları, onun pozitivist ve determinist düşünceleri ekseninde edebiyata uyarlayan ve edebiyatta realizm ve natüralizmin kuramlaşmasını sağlayan ilk isim kimdir?
Comte’tan edindiği sosyolojik çıkarımları, onun pozitivist ve determinist düşünceleri ekseninde edebiyata uyarlayan ve edebiyatta realizm ve natüralizmin kuramlaşmasını sağlayan ilk isim Taine’dir.
Natüralizmin asıl büyük çıkışı ve tam anlamıyla kuramlaşması akımın öncüsü kimdir?
natüralizmin asıl büyük çıkışı ve tam anlamıyla kuramlaşması akımın öncüsü Emile Zola (1840- 1902)’nın Claude Bernard (1813-1878)’ın deneysel tıp, evrim ve kalıtım konusundaki görüşlerini romana uygulamaya çalışması ile başlar.
Natüralizmin çıkış eseri olan romanın adı nedir, kim yazmıştır?
Taine’den sonra Claude Bernard’ın deneysel fizyoloji üzerine görüşleriyle tanışması Zola’yı daha önce kıyasıya eleştirdiği realistlerin eserlerine yöneltir. Goncourt Kardeşler, Flaubert, Taine ve doğa bilimlerini sentezlemeye başlar. Thérése Raquin, bu sentezin mahsulü olarak natüralizmin çıkış eseri olur. Romanda başkarakter Thérèse, fizyolojik özellikleriyle ve yaşadığı çevrenin mahsulü olarak ele alınır.
Zola, deneysel roman düşüncesini açık bir şekilde ortaya koyabilmek için kimin yöntemini, nasıl açıklamıştır?
Zola, deneysel roman düşüncesini açık bir şekilde ortaya koyabilmek için işe Bernard’ın yöntemini dört paragrafta açıklamakla başlar. Bunlara bir bakalım:
1. Fizyolojiye dayanan hekimlik, deneysel yöntem sayesinde bilimsel yola girmiştir. Deneysel yargı şüpheye dayanır. Deneycide önyargı diye bir şey bulunmamalıdır. O, kafa özgürlüğünü yitirmemelidir. Olayları ancak kanıtladıktan sonra kabul etmelidir. 2. Canlı olsun cansız olsun bütün nesneler için doğal olayların varlığındaki koşullarda şaşmaz bir gerekircilik (determinizm) vardır. Deneysel bilim olayların “niçin” değil “nasıl” meydana geldiği ile uğraşır. 3. Canlılar ve olaylar uyumlu bir bütün meydana getirmektedir. 4. Ampirik hekimlikle deneysel hekimlik birbiriyle bağdaşmaz değildir, şu halde birbirinden ayrılmaması gerekir. Deneysel hekimlik, ne herhangi bir hekimlik doktrinine ne de herhangi bir felsefe sistemine karşılık verir.
Zola gözlem ve deney olgusunu romana nasıl uygulamıştır?
Her şeyden evvel Zola, romancının hem gözlemci hem de deneyci olduğunu kesinler. Romancının gözlemci yanı olguları gözler, hareket noktasını belirler, kişilerin yürüyeceği, olayların gelişeceği sağlam bir mekân yaratır. Ardından deneyci yanı devreye girer ve incelenen olayların determinizmin hükmettiği şekilde birbiri arkasına sıralanabilmesi için özel bir hikâye içinde kişileri harekete geçirir. Romancı bir gerçeğin peşi sıra yola çıkar.
Zola'nın romanlarında bilimsel kesinlik çıkış noktası olduğu için, roman kahramanlarının da büyük ölçüde çevre ve kalıtımın sınırlarından çıkamayan iradesiz insanlar olarak karşımıza çıkması ne ile ilişkilidir?
Zola, Rougon-Macquartlar serisinde ele aldığı tezler ve kullandığı yöntemle 19. yüzyıldaki bilimsel zihniyeti var eden değerleri harmanlamaya çalışır. Sosyolojiden faydalanmak ve olabildiğince vesikaya dayanmak onun romanına görece kesinlik iradesi getirir. Tek tek bireysel olguları inceler ve buradan toplumsal olan “mutlak”a ulaşmaya çalışır. Romanlarında bilimsel kesinlik çıkış noktası olduğu için, roman kahramanları da büyük ölçüde çevre ve kalıtımın sınırlarından çıkamayan iradesiz insanlar olarak karşımıza çıkar. Bu durum determinizmin sosyolojiye uyarlandığında insanın duygusal ve psikolojik yönünün yok sayılması ile ilişkilidir. Bu romanlarda insan kimyasal tepkilerle davranan mekanik bir varlığa dönüşür.
Rougon-Macquart’ların natüralist roman için en önemli yanlarından biri nedir?
Rougon-Macquart’ların natüralist roman için en önemli yanlarından biri vesikaya dayanmasıdır. Bu tarzda roman yazma geleneğinin temelleri Goncourt Kardeşler’le daha önceden atılmıştır. Zola da eserine bilimsellik katmak için gerçekleri olduğu gibi aktarmaya çalışır. Yazarın, Rougon-Macquart’lar ailesinden Gervaise’i anlattığı L’Assommoir (1876)’ı vesikalara en sadık kaldığı eseri olarak kabul edilir.
“Verismo”nun Türkçe karşılığı nedir?
“Verismo”nun Türkçe karşılığı gerçekçiliktir.
Zola’dan önce natüralizmin tiyatrodaki ilk uygulamalarına imza atan kimdir?
Zola’dan önce Goncourt Kardeşler natüralizmin tiyatrodaki ilk uygulamalarına imza atmıştır. 1865’te yayımladıkları Henriette Maréchal ilk örneklerden kabul edilir. Yine onların La Patrie en danger (1868) adlı tarihî piyesleri, romantizmin tarihî dramlarının aksine lirik söyleyişten, mucizelerden, fiktif karakterlerden uzaktır ve vesikalara dayanmaktadır.
Natüralizmin sorgulanmaya başlanmasına neden olan değişimler nelerdir?
Diğer taraftan dönemin Fransa siyaset yapısının değişimi de natüralizmin sorgulanmaya başlamasına neden olur. İnanç düzeyinde gittikçe ateizme, siyasal düzeyde ise sosyalizme kayan natüralistlerin karşısında muhafazakârlar ve Katolikler ittifak ederler. Pozitivizm tartışılmaya başlanmıştır. Natüralizm taraftarları dinin yeniden düşünce sistemini belirlemesinden, zihinleri mistisizme geri götürmesinden endişe ederken, muhafazakârlar da dine kaybettiği itibarı geri verme çabasındadır. İki kutbun arasında ama dine daha fazla ağırlık veren Herbert Spencer (1820-1903) tam bu noktada bir denge kurar. Dinlerin bütün ilkelliklerine rağmen esrarlı bir hakikat gizlediklerini, ilmin hiçbir zaman bu sırlara eremediğini söyler. Bilimin bilim sınırlarında kalması gerektiği düşüncesi ciddi teveccüh görür. Daha sonra Henri Bergson (1859-1941)’un gerçeği kavrama sürecinde sezginin rasyonalizm ve bilimden daha üstün olduğunu ileri süren sezgici felsefesi de natüralizmin hızının kesilmesinin nedenlerinden biri olacaktır.
I. Dünya Savaşı öncesinde Fransız muhafazakâr aydınlarının görüşlerini derinden etkilemiş olan Paul Bourget eserleri nasıl bir yapıya sahiptir?
Paul Bourget gelenek, kilise, milliyetçilik ve krallık yanlısı didaktik yapılı eserleriyle I. Dünya Savaşı öncesinde Fransız muhafazakâr aydınlarının görüşlerini derinden etkilemiştir.
Nesnellik ve bilimsellik ilkesinin bir sonucu olarak natüralistler, özellikle kenar mahallelerin, meyhanelerin, yoksul çevrelerin, batakhanelerin, demografinin tabanında yer alan ötekileştirilmiş insanların üzerinde yoğunlaşmalarının nedeni nedir?
Nesnellik ve bilimsellik ilkesinin bir sonucu olarak natüralistler, özellikle kenar mahallelerin, meyhanelerin, yoksul çevrelerin, batakhanelerin, demografinin tabanında yer alan ötekileştirilmiş insanların üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bunun sebebi, insanın tabii hâlinin bu çevrelerde gözlemlenebileceğini düşünmelerindendir. Çünkü insan evrimsel ve antropolojik olarak kötüdür ve yaşam mücadelesini ancak güçlülerin kazanabildiği bu dünyada, ne kadar gelişme gösterirse göstersin, neticede primitif bir varlıktır. Diğer taraftan yeni liberal ya da kapitalist dünya düzeni ekonomik uçurumları belirginleştirmiştir ve gittikçe sosyalizme yaklaşan natüralizm için ezilen insanları anlatmak bir zaruret hâline gelmiştir. Natüralizm öncesi sanatçıların pek gözüne ilişmeyen bu çevreler, natüralizmin objektifini her an üzerine yönelttiği ana yapılar olacaktır.
Natüralizmde insan kavramı nasıldır?
Natüralizm, Aydınlanma Çağı’nın sınırlı olmasına rağmen aklıyla ve eğitimle kusursuzluğa erişip ruhunun kurtuluşunu sağlayabilen insanı yerine, evrimin daha ilk basamaklarında içgüdülerinin çoğunu kaybetmiş, fakat bu eksikliği giderecek akla erişememiş insanı sanata konu eder. Natüralizmin insan kavramı, romantik insan kavramına da karşıdır. Romantikler, demokrasinin toplumun tabanına ve imtiyazsız sınıflarına yayılmasını isterken, bir yandan soylu aristokrat kavramını geliştirmişler, bir yandan da sebep sonuç zincirini kırarak tanrılaşan insan kavramını yaratmışlardır. Natüralist yazarlardan Balzac’a göre insan, hayvan gibi, kendi çevresinin mahsulü ve ona göre ferdi özellikler geliştiren bir varlıktır.
Natüralizm insanı, hem evrimsel kalıtım özellikleri hem de toplumun değişmez yasaları içerisinde iradesiz bir varlık olarak tasavvur eder. Zola’nın fizyolojik insan tanımlaması, insanı sürekli bir biçimde çevrenin denetiminde görmesi ile ilgilidir. Kalıtım özellikleri ise insanı tahdit eden bir diğer mekanizmadır. Hür iradeye sahip olduğunu düşünen insan aslında atalarının genetik mirasını taşımakla yükümlü ve her ne olursa olsun bu ilkel benlikten kendini kurtaramayan aciz bir varlıktır. Hür irade diye bir şey yoktur. İnsan çevre ve kalıtımın arasında sıkışmıştır. Zola’nın Rougon-Macquart’larda sergilemek istediği tam da budur. Bir ailenin beş kuşaklık serüvenini anlatmak istediği bu seride yazar, tutku, şehvet, arzu, hırs gibi birtakım temel duygularda aile bireylerinin kalıtım nedeniyle kuşaklar geçse de nasıl birbirine benzediklerini ortaya koyar.
“Betimleme değil kimlik saptaması yapıyoruz” diyen Zola, bu ifadeyle ne anlatmak istemiştir?
“Betimleme değil kimlik saptaması yapıyoruz” (Sunel, 1981, 146) diyen Zola, bu ifadeyle natüralizmin betimleme anlayışının yorum, hayal, kanaat gibi olgulardan uzak olduğuna işaret eder. Natüralizm daha önce de belirttiğimiz gibi insanı çevrenin bir mahsulü olarak görür. Bu yüzden böylesine önemli bir işlev verilen çevrenin mümkün olduğunca ayrıntılı bir biçimde anlatılması gerektir ki asıl mesele olan insan, canlı bir varlık olarak realize edilebilsin. Ayrıca pozitivizmin öngördüğü düşünce silsilesinde hiçbir boşluk bırakmamak gerekir ilkesi de natüralist romancıyı her türlü ayrıntıyı kimi zaman okuyucuyu ana konudan uzaklaştıracak kadar ileri boyuta taşımasına neden olur.
Natüralistlerin, eserlerinde estetiği geri plana atmalarına yol açan sebep nedir?
Natüralistlerin sanatta fayda ilkesini benimsemeleri ve sanatı toplumu düşünsel manada ileri götüren bir araç olarak görmeleri, eserlerinde estetiği geri plana atmalarına yol açmıştır. Natüralist yazarlar toplumu zaafları, yoksunlukları, arızaları ile bir bütün hâlinde sergilemek ve kendi içyüzünü kendisine bir an önce göstermek ister. Bu yüzden mesajlarının doğru ve herkesin aynı şekilde anlayabileceği şekilde açık olmasına uğraşır. Bu da dillerini romanlarında başarmak istedikleri gibi bir bilim dili hâline çevirir. Oysa sanatın dili şiirseldir. Sonuç itibarıyla dili kullanma becerileri bakımından selefleri olan realistlerle bile başa çıkabilecek bir seviyeleri yoktur.
Natüralizmin kurucusu, Fransız romancı, eleştirmen ve düşünce adamı kimdir?
Emile Zola (1840-1902): Fransız romancı, eleştirmen ve düşünce adamı Zola, Natüralizmin kurucusudur. “Deneysel Roman” eseriyle natüralizmin temel ilkelerini saptayan yazar bu ilkeleri Rougon ve Macquart ailelerinin beş kuşak boyunca hayatını anlattığı Rougon-Macquart’lar serisinde uygulamaya çalışır. Nana ve Germinal hem bu dizinin hem de Zola’nın en önemli romanları arasındadır.
Parnasizm nedir?
Parnasizm, realizm ve natüralizmin şiirdeki yansımasıdır. 1850’lerden itibaren Fransız romantizminin kesinlikten, nesnellikten uzak ve aşırı duygusal diline karşı bir tepki olarak doğmuştur.
Santimantalizm nedir?
Santimantalizm: Çoğunlukla romantikleri ifade için kullanılan bu terim, aşırı duygusallık hâlini ifade eder. Davranışlarını duyguların belirlediği insan santimantalist olarak tanımlanır.