aofsorular.com
EBR101U

Fiziksel Yetersizliği Olan Bireyler

7. Ünite 21 Soru
S

Fiziksel yetersizlik nedir?

Fiziksel(ortopedik) yetersizlik, çeşitli hastalıklar, kazalar ya da kalıtımsal sorunların beyinde hasar oluşturması veya uzuv kaybı gibi nedenlerle bireylerin vücutlarının hareket elemanlarını kontrol etmede sınırlılıklar yaşamasıdır. Beyin hasarına bağlı olarak ortaya çıkan fiziksel yetersizlik durumlarına, zihinsel yetersizlik, görme ve işitme yetersizliği, solunum ve beslenme sorunları da eşlik edebilmektedir.

S

Fiziksel yetersizliğin nedenlerini kaç grupta ele alabiliriz?

Fiziksel yetersizliklerin oluşumuna neden olabilecek yüzlerce etmen bulunmaktadır. Bu etmenleri doğum öncesi(prenatal), doğum anı (perinatal) ve doğum sonrası (postnatal) etmenler olarak üç grupta incelemek mümkündür.

S

Fiziksel yetersizliklerin doğum öncesi (prenatal) nedenleri nelerdir?

Doğum öncesi nedenler embriyonun anne rahmine yerleşmesinden doğum anına kadar zaman aralığını kapsamaktadır. Bu zaman aralığında özellikle gebeliğin ilk üç ayında annenin geçirdiği hastalıklar, annenin alkol ve uyuşturucu kullanımı, ilaç kullanımı, dengesiz ve yetersiz beslenmesi, gebeliği uygun olmayan şekilde sonlandırma girişimleri, röntgen ışınına maruz kalması, anne-baba arası akrabalık bağının bulunması gibi nedenler, bebeğin beyin gelişiminde gerilemelere ve hatta hasarlara neden olmaktadır.

S

Fiziksel yetersizliklerin doğum anı (perinatal) nedenleri nelerdir?

Bebeğin anne bedenini terk edişi esnasında oksijensiz kalması (perinatal asfiksi), doğumda anormal geliş pozisyonu sergilemesi, zor ve uzun doğum, doğum anı travmaları, hastane enfeksiyonları gibi durumlar doğum anı nedenler arasında yer almaktadır.

S

Fiziksel yetersizliklerin doğum sonrası (postnatal) nedenleri nelerdir?

Bebeğin doğum sonrasında yüksek ateşle birlikte havale geçirmesi, enfeksiyona maruz kalması (menenjit vb.), kas ve iskelet sistemi hastalıkları, düşme, çarpma gibi travmalar, tümör ve bunun gibi diğer etmenler doğum sonrası nedenler olarak düşünülebilir.

S

Fiziksel yetersizlik sınıfına giren rahatsızlıklar nelerdir?

 

Sinir Sistemine bağlı (Nöromotor) yetersizlikler

Serebral palsi

Spina bifida

Nöbet bozuklukları

Travmatik beyin yaralanmaları

Kas hastalıkları

Kas hastalıkları

Omurga kas atrofisi

Ortopedik ve kas iskelet sistemi bozuklukları

Çocukluk romatizması

Omurilik eğrilikleri

Kalça sorunları

Ampütasyon (Uzuv kaybı)

Diğer kas iskelet sistemi hastalıkları

S

Süreğen hastalıklar kategorisinde inceleyebileceğimiz rahatsızlıklar nelerdir?

 

Önemli sağlık sorunları

Çocukluk diyabeti

Astım

Kalp hastalıkları

Kan hastalıkları

Kanser

Kistik fibroz

Diğer hastalıklar

Doğumsal bozukluklar

HIV/AIDS

TORCH enfeksiyonları (Toksoplazma, rubella, herpes simpleks(Uçuk) enfeksiyonları ve Sitomegalovirüs enfeksiyonu gibi doğumsal enfeksiyonlar)

Edinilmiş hastalıklar

Hepatit B

Menenjit

Ensefalit

Diğer hastalıklar

S

Sinir sistemine bağlı (Nöromotor) yetersizlikler nelerdir?

Nöromotor yetersizlikler, beyin ve omurilikten oluşan merkezi sinir sisteminde meydana gelen hasarlara bağlı olarak ortaya çıkan yetersizliklerdir. Merkezi sinir sistemi insan bedeninin tüm işleyişini ve hareketlerini kontrol etmektedir. Merkezi sinir sisteminde meydana gelen hasarlar, bireylerin temel vücut işlevlerinde geçici işlev kaybı oluşmasından, felç olma gibi kalıcı işlev kayıplarına kadar geniş bir çerçeve oluşturmaktadır. Beyin veya omurilikte meydana gelen hasarın büyüklüğü ve şiddetine göre oturma, ellerini kullanma, yürüme, koşma, merdiven inip çıkma gibi hareket kısıtlılıklarının yanısıra, görme, işitme, konuşma, zihinsel işlevlerde ve muhakeme yeteneklerinde sınırlılıklar görülmesi, nöbet geçirme gibi sorunlarla da karşılaşılabilmektedir.Merkezi sinir sistemi ile ilgili fiziksel yetersizlikler topografik olarak ya da merkezi sinir sisteminde oluşan hasara bağlı olarak sınıflandırılabilmektedir.

S

Serebral Palsi nedir?

Özellikle erken çocukluk ve okul döneminde sıklıkla karşılan fiziksel yetersizliklerden biri olan serebral palsi ya da diğer bir deyişle serebral paralizi, beyinde doğum öncesi, doğum anı veya doğum sonrası dönemde meydana gelen hasarlara bağlı olarak ortaya çıkan bir fiziksel yetersizlik türüdür. Serebral palsi olan bireylerde genellikle, hareket ve kas koordinasyon sorunları, yürüme, ellerini kullanma ve vücut duruşunda gözle görülebilen farklılıklar görülmektedir.

S

Serebral Palsili bireyler neye göre sınıflandırılırlar?

 

Serebral palsili bireylerin sınıflandırılmasında en sık kullanılan sınıflandırma yaklaşımı, vücudun etkilenen bölgesine göre yapılan topografik sınıflandırmadır. Bu sınıflandırma yaklaşımına göre Serebral Palsili bireyler;

• Monopleji-tek bir kol veya bacakta yetersizlik görülmesi,

• Dipleji-bacaklarda daha fazla, kollarda daha az olacak şekilde yetersizlik görülmesi,

• Tripleji-her iki bacakta ve tek bir kolda yetersizlik görülmesi,

• Kuadripleji- fiziksel yetersizliğin her iki kol ve her iki bacakta görülmesi,

• Hemipleji- fiziksel yetersizliğin vücudun sağ veya sol yanında (örn; sağ kol-bacak, sol kol-bacak) görülmesi,

• Çift hemipleji- serebral palsiye ilişkin bir terim olmakla beraber yetersizliğin kollarda daha fazla bacaklarda daha az görülmesi,

• Parapleji- sadece bacaklarda hareket ve duyu yetersizliği olarak görülmesi durumu olarak sınıflandırılmaktadır.

S

Serebral palsinin birey üzerine yarattığı etkiye göre nasıl bir sınıflandırma yapılmaktadır?

Serebral palsinin birey üzerine yarattığı etkiye göre ise spastik, atetoid, ataksik ve karma tip olmak üzere dört ana sınıflandırması vardır. Serebral palsili bireyler bu türlerinden birine veya birkaçına sahip olabilirler. Fiziksel hasarın şekli ve derecesi, vücudun etkilendiği bölgeler gibi etkenler çocuklardan çocuğa değişmektedir.

 Spastik serebral palsi olan bireylerde aktivite esnasında anormal derecede yüksek kas tonusu (hipertoni) görülmektedir. Bu bireylerin kasları ve eklemleri sıkı veya serttir ve etkilenen bölgelerde vücudun hareketleri sınırlıdır. Spastik serebral palsili bireylerin %40-50 lik bir kısmında dipleji, % 20 oranında ise hemipleji görülmektedir. Bununla beraber spastik serebral palsili bireylerde kuadripleji de sıkça görülmektedir.

Bir diğer sınıflandırma türü olan atetoid serebral palsi, kas tonusunda aşırı yüksek, ya da aşırı düşük olarak değişkenlik sergilenen türüdür. Atetoid tip serebral palsi olan bireylerde yürürken yada otururken kendini dik pozisyonda tutma konusunda yaşanan sınırlılıklarla birlikte kol, yüz veya üst beden bölgelerinde istemsiz hareketler görülebilmektedir.

 

Ataksik tip serebral palside, kas tonusunda önemli düşüklükler ve buna bağlı olarak da zayıf hareket koordinasyonu gözlenmektedir. Bununla beraber ataksik tip serebral palsi olan bireylerde özellikle kaşık tutma, makas kullanma gibi becerilerde sarsıntılı ve titrek hareketler görülmektedir.

Bir diğer serebral palsi türü olan karma tip serebral palside ise, kas tonusu bazı kas gruplarında düşük iken bazı kas gruplarında yüksek olabilmekte, bunun yanısıra bireylerin serebral palsiden etkilenen vücut bölgeleri karma bir görünüm sergilemektedir.

Bazı serebral palsili bireylerde yalnızca hareket, koordinasyon ve duruş bozuklukları görülmekte ve zihinsel bir sorun görülmeyebilmektedir. Ancak serebral palsili bireylerin önemli bir kısmında hareket, koordinasyon ve duruş bozukluklarının yanı sıra, görme sorunları, işitme sorunları, anlaşılır ve akıcı konuşmada farklı düzeylerde sorunlar, zihinsel sınırlılıklar ve davranış problemleri de eşlik edebilmektedir.

 

S

Sipina Bifida nedir?

Doğumsal anomalilerin en sık rastlanılanı olan spina bifida, anne karnında bebeğin omuriliğini oluşturan omurların tam kapanmaması nedeniyle ortaya çıkan bir fiziksel yetersizlik türüdür. Omuriliğin kapanmaması nedeniyle omurilik ve omurilik sıvısı bebeğin sırt ya da bel bölgesinde dışarı doğru bir kese oluşturmakta ve sonuçta bebeğin kol ve bacaklarında hareket sınırlılıkları oluşmasına neden olmaktadır. Bunlarla beraber spina bifidali bireylerde deri üzerinde renk değişimi, kıllanma ve bacaklarda farklı türden bozulmalar görülebilmektedir. Spina bifida ülkemizde 1000 yeni doğandan 3’ünde görülmektedir. Spina bifida teşhisi gebeliğin 8-10. haftasında yapılan kan ve ultrason incelemesinde konulabilmektedir.

 

Spina bifidalı bireylerde fiziksel yetersizliklerin beraberinde, zihinsel yetersizlik, boşaltım sistemi sorunları, farklı vücut bölümlerinde (örneğin; baş, boyun, kalça, bacaklar ve gövde) doğumsal anomaliler ve kalp sorunları görülebilmektedir. Spina bifidalı doğan bebeklerin %80-90’nın da hidrosefali görülmektedir. Hidrosefali beyin içerisindeki yapısal sorunlar nedeniyle beyin omurilik sıvısının kafatasına baskı yaparak, başın büyümesi durumudur. Hidrosefali doğum sonrası gerçekleştirilen bir cerrahi müdahaleyle tedavi edilebilmekte ve başın anormal büyümesi engellenebilmektedir.

Spina bifidanın, gizli spina bifida, spina bifida occulta ve spina bifida cystica olmak üzere üç tipi bulunmaktadır. En hafif ve en sık görülen türü olan gizli spina bifida genellikle bulgu vermemekte ve tedavi gerektirmemektedir. Spina bifida occulta ise, belirtilerin bazen görülüp bazen görülmediği türüdür. Belirtiler sırt derisinde kıllanma, deri renginde değişiklik ya da ayak kaslarında kuvvetsizlik olarak ortaya çıkabilmektedir. Çoğunlukla cerrahi bir tedavi gerektirmemesine karşın mutlaka takip edilmesi gerekir. Son olarak spina bifida cystica da ise sırt derisinde ince bir deri tabasıyla örtülü bir kese ve kemik yapısında bozulmalar görülür. Spina bifida cysticanının meningocele ve myelomeningocele olmak üzere iki türü bulunmaktadır.

 

Omurilikte görülen sorunlar nedeniyle spina bifidalı bireylerde bacaklarda farklı düzeyde güçsüzlük veya felç görülmekte, bu durumla bağlantılı olarak kalça, ayak ve bacaklarda şekil bozukluklarıyla karşılaşılabilmektedir. Ayrıca tuvalet kontrolüne ilişkin sorunlara sıkça rastlanmaktadır.

S

Nöbet geçirme ve sebepleri nelerdir?

Nöbet geçirme, beynin normal çalışma şeklinin anormal bir elektrik boşlaması olarak tanımlanmaktadır. Nöbetler, bireyin yalnızca çevresiyle olan bağlantısını koparması biçiminde gerçekleşebileceği gibi tamamen bilinci kaybetmesi biçiminde de gerçekleşebilmektedir.

Nöbet bozukluklarının nedenleri tam olarak belirlenememektedir. Ancak genetik bozukluklar, kazalara bağlı kafa travmaları, ani ateş yükselmeleri ya da ateşli hastalık geçirmiş olma, zehirlenme, beyin tümörleri, çocuk ihmal ve istismarının nöbet bozukluklarına neden olabilmektedir.

S

Nöbet bozuklukları kaç gruba ayrılmaktadır?

Nöbet bozuklukları Tonik-Klonik(büyük) ve dalgınlık (absans) nöbetler olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Tonik-Klonik (büyük)nöbetler, kişinin farklı kokular, değişik tatlar ya da sesler duymasıyla başlar (Aura evresi), daha sonrasında kaslar kasılmakta, gerilerek sertleşmekte, birey bilincini kaybetmeye (Tonik evre) başlamaktadır. Son olarak ise bireyin titreme ve kasılmalara başladığı, idrar kaçırma, solunum bozulması, dişlerin kenetlenmesi gibi belirtilerin görüldüğü evreye (Klonik evre) geçilmektedir. Bu tür nöbetlerde bireyin farklı ses ve kokular duyduğu evrede yanındakileri uyarması ve nöbet hazırlıklarının yapılması gerekmektedir. Dalgınlık (absans) nöbetinde ise birey hayal görüyor ya da dalgınmış gibi davranabilir. Bu nöbetler birkaç saniyeden başlayarak 30 saniyeye kadar uzayan bir sürede devam edebilmektedir. Dalgınlık nöbetleri başlangıçta tehlikesiz görülmelerine rağmen ilerleyen süreçte büyük nöbetlere dönüşebilmektedir.

 

S

Nöbet esnasında kişide ne gibi problemler görülmektedir?

Nöbet esnasında bireyde, yoğunluğu hafiften şiddetliye kadar değişen, ani ve uzun süreli kas kasılması, ağız ve dişlerin kilitlenmesi, ağızdan köpük gelmesi, idrar kaçırma, istemsiz hareketler ve çırpınmalar belirtiler görülebilmektedir. Nöbetlerin önemli bir kısmı birkaç dakika içerisinde kendiliğinde geçebilir ve birey nöbet sonrasında uykulu ve yorgun bir hale gelebilmektedir. Ancak bazı nöbetler uzun sürebilir ve solunumun yavaşlaması veya kesilmesi gibi ciddi sorunlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu durumlar vakit geçirmeden sağlık personeli ile iletişime geçmek yaşamsal önem arz etmektedir.

S

Travmatik beyin yaralanmalarının görülme sıklığı ve yaygınlığı nedir?

Travmatik beyin yaralanmaları her yıl dünya genelinde iki milyondan fazla kişiyi etkileyen ve kazara sonucu ölüm veya yaralanmaların en yaygın nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuk ve ergenlerde daha yaygın olarak görülen travmatik beyin yaralanmaları, kafatasının sert ve ani şekilde bir nesneye çarpması (örneğin, trafik kazaları, beton veya kalorifer radyatörüne çarpma, çocuk istismarı/ihmali) yada bir cismin (örneğin, çivi, mermi gibi) kafatasını delmesi sonucu beyin dokusunda hasar oluşturması sonucu ortaya çıkmaktadır.

Travmatik beyin yaralanmaları her yaşta görülebilirken, çocukluk ve ergenlikte daha sıkça karşılaşılmaktadır. Yaralanma sorucu bireylerde zihinsel yetersizlikler, dil ve konuşma güçlükleri, dikkat sorunları, hafız kaybı, motor becerilerde ve duyularda önemli yetersizlikler görülebilmektedir. Bu yetersizlikler kısa süreli ve geçici olabilirken uzun süreli ve kalıcı etkiler bırakabilirler.

S

Travmatik beyin yaralanmaları kaç gruba ayrılmaktadır?

Travmatik beyin yaralanmaları açık ve kapalı yaralanmalar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Açık travmatik beyin yaralanmaları, ateşli silah yaralanması veya bir cismin çarpması nedeniyle kafatasının açılması ve açık yaralar oluşmasıdır. Kapalı travmatik beyin yaralanmalarında ise hasara neden olan çarpma kafatasında gözle görülür herhangi bir hasar oluşturmamakta ancak beyin dokusunda çarpışmayla oluşan baskı yaralanmaya neden olmaktadır. Travmatik beyin yaralanmaları bireyin yaş ve vücut özellikleri, yaralanma şiddeti, özürlülüğün belirtileri ve iyileşme potansiyeli açısından kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir.

S

Kas hastalıkları hakkında bilgi veriniz.

Kas hastalıkları, kas gruplarında görülen, hareket ve fonksiyonu etkileyen ilerleyici bozukluklardır. Kas hastalıkları arasında en sık karşılaşılanı olan Duchenne kas distrofisi, 2-5 yaşlarında ortaya çıkar ve 12 yaşına gelindiğinde bireylerde yürüme becerilerinde kayıplar görülmeye başlar. Daha sonrasında ise bireyin solunum sistemini yavaş yavaş zayıflar ve ölümle sonuçlanır. Duchenne kas distrofisine sahip bireylerin yaklaşık üçte biri, konuşma becerilerini etkileyecek, hafif, ilerlemeyen zihinsel yetersizliklere sahip olmaktadır. Hastalığın şimdiye kadar kanıtlanmış özel muayenesi ya da tedavisi bulunmamaktadır. Duchenne kas distrofisi erkeklerde çok nadir görülmektedir.

 Kas hastalıklarının ilerleyen evrelerinde bireylerin bir yerden bir yere ulaşımlarında ciddi sınırlılıklar görülmektedir. Bununla beraber bireyin sahip olduğu enerjinin kısıtlılığı nedeniyle zorlayıcı aktivitelerden kaçınılmalıdır.

Sıklıkla görlen bir diğer kas hastalığı olan, omurga kas atrofisi (Spinal musküler atrofi-SMA), sinir sisteminin istemli kas hareketini kontrol eden kısmını etkileyen genetik bir hastalıktır. Kasları kontrol eden sinir hücrelerinin çoğu, hastalığın adı oluşturan omurilikte bulunur. SMA, kasların omurilikten gelen sinir hücrelerinden sinyal alamaması ve bunun sonuncunda kas hacminin küçülmesi olarak tanımlanabilmektedir. SMA, omurilikten motor nöronlar olarak adlandırılan sinir hücrelerinin kaybını içermesi nedeniyle motor nöron hastalığı olarak sınıflandırılır. SMA belirtileri, hafif ila şiddetli arasında değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Vücudun merkezine yakın kaslar (proksimal kaslar) genellikle merkezden uzaktaki kaslardan (distal kaslar) daha fazla etkilenmektedirler. Vücudun merkezine yakın kaslar (proksimal kaslar) genellikle merkezden uzaktaki kaslardan (distal kaslar) daha fazla etkilenirler.

S

Çocukluk romatizması nedir?

Çocuk romatizması genellikle 16 yaşından önce veya yaştan önce başlayan ve eklemlerde şişme, sertlik, yanma, ağrı ve hassasiyet oluşturan bir bozukluktur. Kız çocuklarında erkek çocuklarına kıyasla dört-beş kat daha fazla görülebilmektedir. Genellikle hareket zorlukları yaşama gibi sıkıntılarına nedeni belirlenemeyen kalıcı ateş ve deri döküntülerinin eşlik ettiği durumlarda teşhis konulmaktadır. Çocuk romatizması olan bireylerin yüzde 50-75’inde tam bir iyileşme mümkün olmakla beraber, bir kısmında da hastalık ilaç tedavisiyle kontrol altına alınabilmektedir. Ancak uzun süren iltihaplanmalar, eklemlerde önemli bozulmalara neden olarak vücudun hareketliliğini etkileyebilir.

S

Fiziksel yetersizlikleri olan bireylerin zihinsel özellikleri nelerdir?

Fiziksel yetersizlikler, çoğunlukla beyinde meydana gelen bir hasar sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle fiziksel yetersizlik gösteren bireylerde, beyin hasarına bağlı olarak farklı düzeylerde zihinsel sınırlılıklar görülebilmektedir. Bireyler sahip oldukları fiziksel yetersizlik ve yetersizlikle birlikte gelen diğer sorunlar, düzenli hastane ziyaretleri, toplumsal kabul ve bireyin psikososyal sorunları ile hareket ve transfer sorunları nedeniyle düzenli bir okul yaşantısına sahip olamamaktadır. Bu durum bireylerin zihinsel performanslarının düşmesine ve belki de ağır olan tablonun daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır. Bununla beraber geleneksel öğretim yöntemlerinin bireylerin eğitim ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamaması nedeniyle, önemli bir kısmında yaşıtlarına göre akademik açıdan gerilikler görülebilmektedir.

S

Fiziksel yetersizliği olan bireylerin alabileceği psiko-sosyal destek hizmetler nelerdir?

Fiziksel yetersizliğe sahip bireyler ve bu bireylerin ailelerinin, bireyin sahip olduğu yetersizlik durumunu kabullenmesi ve bu yetersizliğe ilişkin bilgilendirilmesi için sunulan hizmetlere psiko-sosyal destek hizmetleri denmektedir. Psikososyal destek hizmetleri, birey ve bakımından sorumlu kişilerin, bireyin yasal hak ve mahrumiyetleri, sosyal hakları, sosyal yaşama etkin katılımı ve bireysel durumunu reddetme, terk edilme, intihar eğiliminde olma, stresli yaşam koşulları ve depresyon durumlarının üstesinden gelmesine yardımcı olacak psikolojik ve sosyal danışma hizmetlerinin planlı ve düzenli olarak sunumunu kapsamaktadır.