Bakım Gerektiren Bireylerin Sosyal İhtiyaçları
Sosyal sağlık kavramı ne ifade etmektedir? Açıklayınız.
Sosyal sağlık, sosyal boyuttaki iyilik durumu, insanın sosyal boyutlu sorunlarının yaşanmaması ve
sosyal çalışma müdahaleleriyle çözülmesi durumu olarak tanımlanmaktadır. İnsanın, yaşlının sosyal ilişkiler temelinde kendisini sağlıklı, başarılı, doyumlu, hazlı hissetmesi durumudur.
Sosyal sağlığı olumsuz yönde etkileyen sosyal boyuttaki sorunlar nelerdir? Örnekler vererek açıklayınız.
İnsanın çevresiyle, ailesiyle, dostlarıyla, akrabalarıyla iletişiminin kopması, olmaması bir sosyal sorundur; sosyal hastalık durumudur. Yapmak istediği herhangi bir etkinliği yapması karşısında engeller varsa bu sosyal hastalığa çağrıdır, davetiyedir. Okula gidemiyorsa eğitim istiyor, alamıyorsa; sağlık sorunlarının çözülmesinde engeller varsa; bir sorununun çözülmesi için nereye başvuracağını bilemiyorsa; çözüm için kendi kendisini ikna edemiyorsa; tam tersine, kendisi lehine yapılan hizmetleri ve destekleri reddediyorsa; istemiyorsa; boş zamanını nasıl geçireceğini bilemiyorsa insan için bu, düzeyine göre ya bir sosyal rahatsızlık ya da bir sosyal hastalık durumudur. Yalnızlaşmak ve yalnızlık, eğer bunu insan bir amacıyla ilgili ve geçici olarak, kendi iradesiyle istemiyorsa bir sosyal hastalıktır. İnsanlarla etkileşim kurmada, dost bulmada güçlükler yaşanıyorsa bu da sosyal hastalık durumudur.
Etkinlik teorisine göre yaşlılık dönemi nasıl açıklanmaktadır?
Etkinlik Teorisine göre, yaşlının etkinlik durumunu önceki yaşam biçimi, sosyo-ekonomik durumu ve sağlık düzeyi belirlemektedir. Yaşlı bireyin yaşamdaki etkinliğinin giderek azaldığı kabul edilmekle birlikte, toplumun yaşlı bireyden elini çekmesi ile toplumsal etkileşim azalmaktadır.
Yaşlılıkta bireyin sosyal yönden aktif olmasını sağlayan etkenler nelerdir?
Yaşlılıkta bireyin sosyal yönden aktif olmasını sağlayan da sosyal ilişki ve hobileridir.Bireylerin her zaman bir başkasının sohbetine, iletişimine ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç yaşlılık döneminde giderek daha da çok artmaktadır. Aile, akrabalık, arkadaş ve komşuluk ilişkileri samimi ve yüz yüze olduğu için bireylerin birbirine karşı hoşgörü düzeyi yükselebileceği gibi düşebilmektedir. Kendisine ihtiyaçlarının bulunduğunu hissetmesi de yaşlıyı yaşama bağlayan ve onu aktif kılan nedenlerdendir. Yaşamı anlamlı kılmak, sosyal açıdan yararlı işlerle uğraşmak çevresindeki insanlara örnek ve öğretici olmak biçiminde değerlendirilebilir. Yaşamı anlamlı kılmanın yollarından biri de “bir işe yaramak” ve “bir işi başarmak” konusunda etkili olmaktır.
65 yaşından önce ve sonra emekli olunmasının sosyal etkinlik üzerinde ne gibi etkileri bulunur?
Genellikle 65 + üzeri yaş kategorisini oluşturan bireyler, toplumdan olumlu ya da olumsuz anlamda
farklı mesajlar aldıklarından bir kısmı sosyal etkinlikler içinde kendilerine yer edinirken bir kısmı da toplumdan uzaklaşma duygusu içine girebilir. Özellikle emekliye ayrılmak bu bakımdan sorun oluşturabilir. Çünkü emeklilik, artık önceki işlerini yapamaması anlamını taşır. Bazı bireylerin 65 yaşına gelmeden daha önce emekli olması belki bu duygunun yaşamasını engelleyebilir. Hatta kendisine yeni hobi alanları yaratarak emekliliğe hazırlık yapabilir. Bu bakımdan bireyin sosyal yaşamındaki aktifliği devam edebilir. Fakat 65 yaşında emekli olanlar açısından durum biraz farklılaşabilir, kendine yeni bir uğraş alanı ayarlamamış ya da eski uğraşlarını devam ettirme isteğini yitirmiş olanlar sosyal anlamda aktiflik özelliği göstermemektedir.
Yaşlılık döneminin bireyin ekonomik durumuna etkisi nasıl açıklanabilir?
Yaşlanmanın içerdiği fiziksel ve psikolojik değişmelerin yanı sıra yaşlıların sosyal ve ekonomik gereksinimleri de önceki yıllara göre değişmektedir. Yaşlılıkta; gelirde azalma, işsizlikte artma görülmektedir. Özellikle yoksul kesimde yaşayan yaşlılarda kronik işsizlik bulunmaktadır. Bir işte çalışma güvencesi elde eden yaşlılar ise çoğunlukla düşük ücretle çalıştırılmaktadır. Sanayileşmiş toplumlarda yaşlıya iş verme ve ücret belirlemede yaş ayırt edici bir etmen olarak rol oynamaktadır. Yaşlılar yaşam düzeylerini yükseltecek, gelirlerini arttıracak, ek işleri bulmakta güçlüklerle karşılaşmaktadır (Emiroğlu, 1995). Bireyler yaşlandıkça daha az çalışmakta, üretmekte ve kazanmaktadırlar.
Yaşlı bireylerin yaşlılıktan kaynaklanan sorunları nelerdir?
Yaşlıların sosyal hizmetler kapsamına giren, sosyal rahatsızlık yaratan, eksikliklerinin ya da varlıklarının bir ölçüyü aşması durumunda sosyal hastalık aşamasına gelen gereksinimleri, sorunları ve sıkıntılarını içeren başlıklar şu şekilde gruplandırılmıştır:
- Ekonomik sorunlar
- Sosyal sorunlar
- Psikolojik sorunlar
- Kültürel sorunlar
- Yaşlılıkta rutin toplumsal hizmetlere ulaşmakta güçlük yaşanması
- Kuşak sorunları
- Yalnızlık sorunu
- İletişimsizlik sorunu
- Sevgisizlik sorunu
- Sağlık sorunları
- Umutsuzluk sorunu
- Cinsel sorunlar
- Ev işlerini yapmada kendine yetememe
- Can sıkıntısı ve zaman geçirememe sorunu
Yaşlılık dönemindeki psiko-sosyal sorunların nedenleri nelerdir?
Yaşlılık döneminde toplumsal rol, sorumluluk ve ilişkilerle ilgili pek çok değişimin bir arada yaşanması, çocukların bağımsızlıklarını kazanıp evden ayrılması, yakınların kaybının yaşanması, bazı bireylerin kimliklerini, kendilerine güvenlerini kaybetmeleri gibi olumsuzluklarla başa çıkmaya çalışma, önemli ölçüde stres yaşamasına ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Yaşlıların karşılaştığı en önemli stres nedenleri arasında ise herhangi bir gelirin olmaması, rol ve statü kaybı, eşlerden birinin ölmesi, işi bırakmayla ortaya çıkan soyutlanma ve işlevselliğin kaybedilmesi yer almaktadır.
Yaşlılıkta yaşanan sosyal yalnızlığın sebepleri nelerdir?
Aktif çalışma yaşamının sona ermesi anlamına gelen emeklilik süreci bireyin sosyal yaşamdan uzaklaşması sorununu da beraberinde getirmektedir. Günümüzde emeklilik, eşlerden birinin ölümü, çocukların evden ayrılması, sağlık sorunları gibi nedenlerle çoğu yaşlı yalnızlık ve sosyal izolasyon sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır.
Engelliliğin getirdiği sorunlar hangi etkenlerle oluşmaktadır?
Engelli olmak ile ilgili sorunlar hem engelliliğin işlevsel sınırlılıklarından hem de toplumdaki bireylerin sosyal tutumlarından kaynaklanmaktadır. Toplumdaki olumsuz tutumlar, engelli bireyin yaşama katılımını büyük oranda etkilemektedir. Son yıllarda söz konusu bu tutumlar daha olumlu hâle gelmekle birlikte engelli bireyler hâlâ okul, çalışma hayatı, evlilik, boş zaman etkinlikleri vb. gibi durumlarda ön yargılara ve olumsuz tutumlara maruz kalmaktadır. Engelli bireyler çok nadiren toplumdaki rollerine ilişkin karar verme sürecine katılım şansını yakalamaktadırlâr.
Yaşlı bireylerin emekliliğe uyum sağlayabilmesi nasıl mümkün olabilir? Açıklayınız.
Emekliliğe uyum, bireyin emekliliği nasıl algıladığına bağlıdır. Birçok kişi için emeklilik “değişik ve can sıkıcı olmayan, yapmak istediklerini gerçekleştirecek yeni bir yaşam fırsatı” olarak tanımlanmakla birlikte, bazı insanlar için “anlamsızlık, duygusal ve fiziksel tükenme, rollerin kaybı ve rolsüz rolü oynamak” olarak görülebilir. Tüm insanların emekliliğe uyum yapabilmeleri için yaşam boyu hazırlanmaları gerekir. Yaşama anlam katma konusunda başarılı olamamış bireylerin bunu yaşlılıkta gerçekleştirmesi de oldukça güçtür. Yaratıcı ve yapıcı güçlerini sürdüren, bozulan sağlığına karşın üretkenlik düzeyini yüksek tutabilen yaşlılar yaşamlarını anlamlı, mutlu, doyumlu ve çevresiyle iyi ilişkiler içinde sürdürebilir. Olumlu olumsuz, acı-tatlı yönleri ile yaşamın bütünlüğünü kabul eden yaşlı birey benlik bütünlüğüne erişmiş demektir. Böylece pişmanlık ve özlem yaşanmaz.
Engellilerin toplumla bütünleşmelerinin önündeki engeller nelerdir?
Engellilerin toplumla bütünleşmelerinin önündeki engeller; yoksulluk, eğitim sisteminin engelli bireylerin gözönünde bulundurulmadan oluşturulması, ulaşım, fiziksel çevre, konut sorunları, rehabilitasyon ihtiyacının yeterince karşılanamaması, özel hayatında karşılaştığı zorluklar ve istihdam sorunudur.
Engelli bireylerin eğitimine öncelik verilmesi gerekliliğinin nedenleri nelerdir?
Aşağıdaki nedenlerden dolayı engelli çocukların eğitimine öncelik verilmesi gerekmektedir. Bu nedenler: (a) Ebeveynlerin, aile bireylerinin ve toplumun engelli bireyleri eğitmenin yararlı olmadığı, zaman, para ve diğer kaynakların israfı olarak değerlendirilmesi (b) Engelli çocuğun kardeşi olması durumunda, ebeveynlerin yoksulluğu ve toplumdaki tutum engelleri yüzünden eğitim önceliğinin kardeşine verilmesi (c) Erişilemeyen yapıların çevresi, okul binaları, yollar, toplu taşıma vb. gibi mimari ve çevresel engellerin yaygınlığı (d) Eğitim sisteminin de çoğu engelli birey için erişilebilir olmamasıdır.
Fiziksel çevrenin engelli bireyler üzerindeki etkisini açıklayınız.
Engellilerin yetersizlikleri ve bunun yol açtığı sınırlamalar yüzünden içinde yaşadıkları fiziksel çevre büyük önem taşımaktadır. Fiziksel çevreyi toplumun içinde yaşayan herkesi düşünerek tasarlamak gerekir. Günümüzde çoğu toplumda yollar, kaldırımlar, binalar, parklar ve bahçeler, okullar, içinde yaşanılan konutlar, ulaşım araçları ve bunun gibi daha birçok fiziksel çevre unsuru, engellilerin topluma katılmasının önünde ciddi birer engel oluşturmaktadır. Engelli bireyin bu sınırlamalarla karşı karşıya kalması toplumsal yaşamdan dışlanmasıyla sonuçlanmaktadır.
Engellilere yönelik rehabilitasyon programları hazırlanırken hangi konular gözönünde bulundurulmalıdır?
Rehabilitasyon programı; eğitim, danışmanlık, bireysel kapasitenin arttırılması, değerlendirme, rehberlik gibi konuları
içermelidir, ailelerin katılımı desteklenmelidir. Uygulanan rehabilitasyon programlarının değerlendirilmesinde engellilerin, ailelerinin ve örgütlerinin görüşleri ön planda tutulmalıdır.
Engellilerin yaşadığı istihdam sorunu hangi koşullardan kaynaklanmaktadır?
Engellilerin istihdamı konusunda gerek ulusal gerekse uluslararası düzenlemeler var olmasına rağmen bu alandaki asıl sorun toplumdaki engelliye yönelik olumsuz tutumlardır. Bu engellerin arkasındaki gerçek neden ise toplumun yetersizliklere yönelik katı tutumları yatmaktadır. Yasaların insanların zihniyetini değiştirmede ve engelli bireyleri kabul etme ve saygı gösterme gönüllüğü göstermede çok etkisi olmamaktadır. Toplumda engelli bireylerin yapabilecekleri ya da güçlü yönleri ile ilgili tutumlardan çok, yetersizlikleriyle ilgili tutumlar daha ön plandadır. Toplum her zaman tüm farklılıkları kabul edebilecek düzeyde ve yeterince dinamik yani değişime açık olmalıdır. Aynı toplumda yaşadığı engelli bireylerin bireysel ve yaşamsal haklarına saygı göstermek toplumun her bir üyesinin görevidir. Toplumun engelli bireyler için onların haklarını ve katkılarını göz ardı etmeyen eşit olanakları sağlamak adına doğal eğilim oluşturması gerekmektedir.
Engellilerin toplumla bütünleşmelerinde rehabilitasyon hizmetlerinin etkileri nelerdir?
Rehabilitasyon ihtiyacının yeterince karşılanamaması da engellilerin toplumla bütünleştirilmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Rehabilitasyon çok genel olarak, yitirilen bir yeteneğin yeniden kazandırılması, yerine başka bir yeteneğin ‘ikame edilmesi” demektir. Herhangi bir sebeple engelli hâle gelen birey önceden var olan işini artık yapamıyorsa ya o işi yapabilmek için “yeniden yeteneklendirilmesi = rehabilite edilmesi” gerekmektedir ya da, yapabileceği yeni bir iş için beceri kazanması (eğitilmesi) gerekmektedir. Engelli bireyin topluma ve ailesine yük olmaması için bir rehabilitasyon sürecinden geçmesi gerekmektedir.
Engellilik hali, bireylerin özel yaşantılarına nasıl etki etmektedir? Açıklayınız.
Toplumla bütünleşme yolundaki önemli ihtiyaçlardan biri de engellinin özel yaşamıyla ilgilidir. Engelli bireyin fiziksel yetersizlikleri yüzünden hareket becerileri sınırlanması özel yaşamına da bazı sınırlılıklar getirmektedir. Özellikle kurumlarda bakım altındaki engelli bireylerin özel yaşamları neredeyse yoktur. Engellilerin kendilerine ait bir ortamlarının (oda vb.) olmaması ve benzeri durumlar özel yaşamı ortadan kaldırmaktadır. Engellilerin evlenip aile kurmaları, engelli olmayan bireylere göre daha güçtür. Bu da engellilerin topluma katılımları yolunda çok önemli bir engeldir.
Engellilik ve yoksulluk sorunu arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır?
Yapılan araştırmalar, dünyanın her yerinde engellilerin büyük çoğunluğunun toplumun yoksul kesimlerinden geldiğini ve yoksulluk içinde yaşadıklarını göstermektedir. Bu durum gelişmiş ülkeler için de geçerli olduğu gibi ülkemizde çok daha çarpıcı ve dramatik yönleriyle yaşanmaktadır. Engellilik nedenleri açısından bakıldığında çoğunlukla yoksul kesimler bu açıdan dezavantajlı grup arasında yer almaktadır. Ayrıca engellilik, işsizliğin de başlıca nedenleri arasında sayıldığı için yoksullukla arasında bir neden-sonuç bağlantısı bulunduğu söylenebilir. Engellilerin topluma kazandırılmalarının önündeki en ciddi sorunlardan birisi, içinden geldikleri sosyoekonomik kesimin bir bütün olarak yaşadığı yoksulluk sorunudur. Yoksul kesimden gelen engelliler, yoksulluğu üreten başka sebeplerle de bir arada yaşadıkları için, onlarda yoksulluk âdeta bir kısır döngüye dönüşmektedir.
Yaşlılık ve ekonomik sorunlar arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir?
Ekonomik sorunlar: Yaşlı bireyin çalışma yaşında olmadığı ya da çalışamadığı için yaşanan parasızlık sorunu, gelirinin olmaması
ve gereksinimlerini giderecek maddi güce sahip olamama durumudur. Nüfus grupları içinde yoksul ve yoksulluğa yakın olanlar arasında yaşlılar oldukça önemli bir yer almaktadır. Yoksul yaşlıların, gelirlerinin büyük bir bölümünü temel gıda, temel ihtiyaçlar ve sağlık harcamalarını karşılamak amacıyla kullanmak zorunda kalmaları, onların sürekli olarak yetersiz beslenme, yetersiz barınma ve sağlık ihtiyaçlarının ihmal edilmesi riski ile karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.