Avrupa Birliği’nin Bütünleşme Teorisi
Avrupa Birliği'nin kurulmasına ilişkin fikrin temelleri nelerdir?
AB kurumlarıyla, hukukuyla, politikalarıyla, müktesebatıyla günümüzde uluslararası politikanın oldukça önemli bölgesel ve küresel aktörlerinden biridir. Bununla beraber, AB’nin fikrî temelleri yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Yine AB’nin bütünleşme aşamaları 1950’lerden günümüze, zaman zaman aksayarak olsa da evrilerek gelişmiştir. Bu çerçevede ünitemiz AB’nin söz konusu evriminin aşamaları üzerine yoğunlaşarak onu anlamaya ve
anlatmaya gayret gösterecektir. Bu gayretin temelini ise AB’yi bugünlere taşıyan siyasal bütünleşme teorilerinin analizi oluşturacaktır. Bu nedenle, öncelikle uluslararası ilişkilerde ulus-devletler bakımından bütünleşme kavramının ne anlama geldiğini açıklamamız gerekmektedir. Ancak bütünleşme kavramına geçmeden önce kısaca uluslararası
ilişkilerde ulus-devletler arasındaki işbirliklerini tarif etmek de gerekmektedir. Çünkü söz konusu bütünleşme kavramı, sonuçta bir işbirliği sürecidir.
Ulusüstücülük nedir?
Ulusüstücülük (Supranasyonalite), ulus devletin otoritesinden daha üstün ve iradesini ulus-devlete kabul ettirebilme kapasitesine sahip bir otoritenin varlığına işaret etmektedir.
Federalizm nedir?
Latincede sözleşme veya anlaşma anlamına gelen feodus sözcüğünden gelen federalizm, genellikle iktidarı bir
devlet içinde bölgesel olarak bölüştüren yasal ve siyasal yapıları anlatır. Federalizm egemenliğin merkezi (ulusal ya da uluslararası) organlarla çevredekiler arasında paylaştırılmasına dayanan toprak-temelli bir güç dağılımını da ifade eder.
Hükümetlerarasıcılık nedir?
Hükümetlerarasıcılık, devletler arasında egemen bağımsızlık temelinde gerçekleşen karşılıklı ilişkileri ifade etmektedir.
Kuşkuculuk nedir?
Kuşkuculuk (Euroscepticism), “kötümserlik” olarak da ifade edilen bakış açısıdır. Kuşkuculuk, AB bütünleşmesinin
ulus-devletin egemenliğini zayıflattığı, bu nedenle Avrupa bütünleşmesinin yavaşlatılmasını, durdurulmasını ve bazen de bu süreci bitirecek adımların atılmasını desteklemektedir.
Yeni Kurumsalcılık nedir?
Yeni Kurumsalcılık yaklaşımı, siyasal aktörlerin davranış ve kararlarını belirlemede kurumların önemli olduğu temel
varsayımına dayanmaktadır.
Konfederasyon nedir?
Konfederasyon, üye devletlerin egemenliklerinin oy hakkı yoluyla korunduğu bir siyasal birliktir.
18. yüzyılda, düşünsel anlamda Avrupa'da birlik ve bütünleşmeyi açıklayınız?
18. yüzyıl ise modern ve uygar kavramlarıyla kendisini tanımlayan Avrupa’nın dünyanın yeni merkezi olarak ortaya çıktığı bir dönemdir. Söz konusu dönemde Avrupa kendini; akılcılık, bilim ve hürriyetin üstünlüğü kavramları ile özdeşleştirmiştir. Dolayısıyla Avrupa için Aydınlanma dönemi; akılcı düşünceyi vurgularken, geleneksel ve değişmez kabul edilen varsayımlardan, önyargılardan ve ideolojilerden arınmak, bu sayede de skolastik düşünceden ve kilisenin etkisinden kurtulmak anlamına gelmiştir. İspanya Veraset Savaşları’nı sonlandıran ve günümüz Avrupa’sının temellerini atan 1713 tarihli Utrecht Antlaşması ise Avrupa’da Respublica Christiana teriminin geçtiği son uluslararası antlaşma olmuştur.
Pan-Avrupa Hareketi ile ilgili bilgi veriniz?
1924 yılında Pan-Avrupa Hareketi (Pan-European Movement) kurulmuştur. Hareket, federalist kimliğe sahip Avrupa’da “barış için birleşme” çabalarının başında gelmektedir. Kutsal Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmayı hedefleyen Avusturyalı siyasetçi ve filozof Kont Richard von Coudenhove-Kalergi 1923’de yayınlanan Pan Europa başlıklı kitabında, Fransa ve Almanya’yı merkez alan, İngiltere ve Rusya’yı ise dışarıda bırakan federal bir Avrupa
öngörmekteydi. Pan-Avrupa Hareketi, diğer bölgesel birlik çabalarını da teşvik edeceği ve böylece dünya barışının tesis edileceği yönünde kurgulanmıştı. Kalergi’nin Pan-Avrupa Birliği’nin ilk şubelerinden biri ise Estonya’nın başkenti Talinn’de 1923 yılında açılmıştı.
Kuzey Konseyi ile ilgili bilgi veriniz?
Kuzey Konseyi, bölgesel siyasal bir örgütlenmedir. Konsey’in amacı Kuzey devletleri hükümet ve parlamentoları arasında işbirliğini geliştirmektir. Konsey faaliyetleri çerçevesinde Kuzey ülkeleri vatandaşlık sistemi kurulmuş ve Kuzey Ülkeleri Birliği pasaportu çıkarılmıştır. Ayrıca bu ülkeler arasında çalışma ve istihdam ortak pazarı da oluşturulmuştur. Örgütün merkezi Kopenhag’dadır.
İşlevselcilik ile ilgili bilgi veriniz?
Bir uluslararası bütünleşme teorisi olarak İşlevselcilik (Fonksiyonalizm), toplumlararasındaki ve devletlerarasındaki ekonomik, siyasal, kültürel ve askeri ilişkilerin sürekli olarak ilerlediğini savunmaktadır. Bu ilerleyiş ise yeni ve farklı durumlar ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan bu yeni durumlar da yeni ihtiyaçları belirlemektedir. Benzer bir durumu Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupası için desöyleyebiliriz. Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım ve trajedi Avrupa toplumları ve ulus-devletleri arasında ekonomik, siyasal, kültürel ve askeri ilişkilerin yeniden kurulmasını zorunlu kılmış, bu durum ise ilgili alanlarda benzer olumsuzlukların bir daha yaşanmasını engelleyecek mekanizmalara olan ihtiyacı doğurmuştur. Unutmayalım ki bu ihtiyaçlar aynı zamanda Avrupa devletlerinin barış ve uzlaşı temelindeki ortak çıkarlarını da yansıtmaktadır.
Jean Monnet'nin bütünleşme ile ilgili planlarını açıklayınız?
• Avrupa’nın ekonomik, siyasal ve kültürel
alanda birleştirilmesi,
• Ticaretin serbestleştirilmesi,
• Avrupa ile ABD arasında ekonomik ve siyasi bağlar oluşturulması,
• Avrupa Birleşik Devletleri’nin yaratılması.
Fransa lideri General Charles de Gaulle'ün barış planını açıklayınız?
• Batı Almanya’nın Fransız, İngiliz, Belçika
ve Hollanda ordularınca işgal edilmesi ve
bir Rehn Cumhuriyeti’nin kurulması,
• Rehn Vadisi’nin uluslararasılaştırılması,
• Tazminat bedeli olarak bölgedeki kömürün
Fransa’ya verilmesi,
• Saar eyaletinin ekonomik olarak Fransa ile
bütünleştirilmesi,
• Almanya’nın silahtan arındırılması.
Avrupa Federalistler Birliği ile ilgili bilgi veriniz?
Federalizm açısından bu dönemin ilk somut bütünleşme girişimi, 1946 yılında kurulan Avrupa Federalistler Birliği olmuştur. Bu Birlik savaş sonrası yeniden ayağa kalkmanın ancak Avrupa’nın
bütünleşmesi ile gerçekleşebileceğini savunmuş ve bu doğrultuda federalizm fikrini önplanda tutmuştur. Yukarıda değinilen devletler arasındaki fikir ayrılıklarının yanı sıra, Avrupa’nın örgütlenme girişimlerinde bir diğer sorun ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da iki ayrı bloğun ortaya çıkmış olmasıydı.
Karl Deutsch tarafından 1957 yılında ortaya atılan Güvenlik Toplumu yaklaşımını açıklayınız?
Deutsch devletler arasında salt ekonomik boyutlu bütünleşme sürecinin, uluslararası politikada temel amaç olan savaşın önlenmesi için yeterli olmayacağını iddia etmektedir. Uluslararası örgütlerin ve mekanizmaların ortaya
çıkışını daha çok teknik ihtiyaçlara ve alanlara indirgediğini düşündüğü İşlevselciliği eleştiren Güvenlik Toplumu yaklaşımı, uluslararası örgütlerin ve mekanizmaların ortaya çıkışında ve savaşın önlenmesinde devletler arasında ortak kimlik ögelerinin ve ortak değerlerin geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu bakımdan güvenlik toplumunda devletler arasında ortak değer yargıları bulunmaktadır. Devletler de bu ortak değer yargılarını paylaşarak kendilerini o topluluğun bir parçası olarak addederler. Ayrıca, olaylar karşısında devletler bu değerlerle uyumlu tutum ve davranış sergilemelidirler.
Spill-over kavramını açıklayınız?
Spill-over kavramı, bir politika alanında başlayan işbirliği ve bütünleşmenin diğer politik alanlara da yayılabileceğini ifade etmektedir.
Yeni işlevselcilik ile ilgili bilgi veriniz?
Avrupa bütünleşmesinin teorik arka planıyla ilgili açıklayacağımız diğer yaklaşım ise Yeni İşlevselcilik (Neo-Fonksiyonalizm) olacaktır. Yeni İşlevselcilik, Ernst B. Haas tarafından kaleme alınan ve ilk kez 1958’de yayınlanan The Uniting of Europe: Political, Social, and Economic Forces, 1950-1957 (Avrupa’nın Birleştirilmesi: Siyasi, Sosyal ve Ekonomik Güçler, 1950-1957) başlıklı kitapta ortaya atılmıştır. Haas’ın bu çalışmadaki temel amacı, Avrupa bütünleşme sürecini açıklayabilmek olmuştur. Geliştirdiği Yeni İşlevselcilik teorisi, devletlerin belirli alanlarda ulusal egemenliklerinin bir kısmını devrederek oluşturdukları bir yapıyı, yani ulusüstücülük kavramını da barındırmaktadır.
Avrupa bütünleşmesinin geleceği ile ilgili bilgi veriniz?
AB üyesi ülkeler arasında Avrupalılık, Avrupa kimliği ve AB konuları ülkeden ülkeye farklılık göstermekte, AB’nin ve Avrupa kimliğinin algılanışı birbirinden farklılık arz etmektedir. Örneğin her ne kadar bugün itibariyle AB şemsiyesi altında biraraya gelmiş olsalar da yaşadıkları siyasi tecrübeler bakımından İngiltere, Fransa ve Almanya Avrupa’yı, Avrupa kimliğini ve AB’yi farklı algılamaktadırlar. İngiltere, İrlanda, Polonya, Fransa ve Yunanistan gibi üye ülkelerde de vatandaşların kendilerini (“AB vatandaşı” olarak görmekten ziyade) ulusal kimlikleriyle tanıdıkları ve ülkeleriyle aralarında güçlü bir bağ hissettikleri anlaşılmaktadır. Bir taraftan AB daha bütünleşmiş bir yapıya kavuşmak
için kurumsal gelişmişliğini tamamlamak arzusundayken diğer taraftan da Birlik üyeleri arasında yaşanan fikir ayrılıkları ve çıkar farklılıkları devam etmektedir. Bu itibarla AB’ye üye ülkeler arasında AB’nin gideceği yol konusunda derin bir tedirginlik olduğu dikkat çekmektedir.
Brexit nedir?
İngiltere’nin AB’den ayrılması konusu Brexit (British exit) olarak adlandırılmaktadır. Brexit tartışmaları, ekonomik bütünleşme sürecinde başarılı sayılabilecek bir süreç yaşamış olan AB’nin siyasi bütünleşme konusunda aynı derecede başarı kaydedemediğinin bir göstergesi olmuştur.
"Avrupa Birleşik Devletleri" Tartışması ile ilgili bilgi veriniz?
AB, dünya tarihindeki en başarılı bütünleşme süreci olma özelliğini halen taşımaktadır. Fakat üye devletlerin AB’nin başkenti Brüksel’e egemenlik yetkilerini tamamen devretmeye halen hazır olmadıkları da ortadadır. Bu da bize ülkelerin tarihsel, ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan belirgin farklı kimlikler taşıdığı Avrupa’da bir “Avrupa Birleşik Devletleri” yaratmanın o kadar da kolay olmadığını göstermektedir. Bugün halen Avrupalıların çoğu, Brüksel’i ve AB karar alma süreçlerini kendi dünyalarına çok uzak görmektedirler. Ulusal kimliklerin kaybedilmesi ve tek bir Avrupa kimliği oluşturulması yönündeki çabalardan endişeyle söz etmektedirler. Bu ise AB içinde halk düzeyinde henüz “Avrupalılık” anlayışının veya “Avrupa kimliği” duygusunun yeterince gelişmediğini, ulusal çıkarların daha da geri plana atıldığı bir Avrupa Birleşik Devletleri oluşturmanın şu aşamada pek de mümkün olmadığını göstermektedir. AB devletleri arasında bir çeşit federal yapı uzak bir gelecekte gerçekleşecek olsa bile, bu sürecin oldukça iniş-çıkışlı
ve sancılı olacağı da açıktır.