Darbelerin Gölgesinde Yoluna Devam Eden Türkiye (1960-1980)
Türkiye'yi 27 Mayıs 1960 AskerîDarbesi'ne götüren olaylar nelerdir?
Ülkemizi 27 Mayıs 1960 AskerîDarbesi'ne götüren olaylar aşağıda sıralanmıştır.
- Ordu içindeki tasfiyelerin alt rütbeli subaylarda neden olduğu huzursuzluk
- Ülkenin içinde olduğu ekonomik sıkıntılar
- DP'nin anti-demokratik icraatları, örneğin tahkikat komisyonu kurarak muhalefetin üstüne gitmesi, ve otoriter bir idareye yönelmesi
- Öğrenci olaylarının önlenemez bir hal alması
27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi sonrası gerçekleştirilen icraatlar nelerdir?
27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi sonrası gerçekleştirilen ilk icraatlar aşağıda sıralanmıştır.
- TBMM ve hükümet feshedildi
- Her türlü siyasal faaliyet yasaklandı
- Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Bakanlar kurulu üyeleri, DP Milletvekilleri tutuklanarak Yassıada'ya gönderildi.
- Teknokrat Bakanlardan oluşan bir hükümet kuruldu
- Geçici bir Anayasa komisyonu kuruldu ve hazırlanan geçici Anayasa ile askeri yönetimin hukuki çerçevesi belirlendi.
Milli Birlik Komitesi'nin (MBK) yaptığı tasfiyeler nelerdir?
Milli Birlik Komitesi büyük ses getiren 3 tasfiye yapmıştır. Bunlardan birincisi Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yapılan geniş kapsamlı tasfiyedir. Bu kapsamda 235 general, albayların %80', yarbayların %50'si, binbaşıların %10'u emekliye sevk edilmiş ve bu emekli subaylar Emekli Înkilap Subayları (EMİNSU) Derneği adı altında örgütlenmiş ve darbe girişiminde bulunmuş ve 6 Eylül 1961 tarihinde kapatılmıştır. İkinci tasfiye de merkezi üniversitelerde yapılmıştır. Bu kapsamda 147 kişi üniversitelerden ihraç edilmiştir. Bu ihraçlar da son derece hızlı ve özensiz yapılmıştır. Üçüncü tasfiye de "14lerin tasfiyesi" olarak anılır. MBK'nin içinde partilerin politik faaliyetlerine izin verilmeden önce ülkenin siyasi yapısını değiştirecek reformları gerçekleştirmek isteyen üyelerin tasfiyesidir.
MBK'nin sivil yönetime geçişteki ilk önemli adımı nedir ve ne zaman atılmıştır?
MBK’nin sivil yönetime geçiş sürecinde ilk ciddi adımı 6 Ocak 1961 Kurucu Meclis ile güç ve yetkilerini paylaşması oldu. Milli Birlik Komitesi, yeni anayasanın ülkedeki siyasi güçlerin ve baskı gruplarının daha geniş temsiline dayanan bir Kurucu Meclis tarafından görüşülüp kabul edilmesinden yanaydı.Bu nedenle oluşturulan bir kurul oluşturuldu ve bu kurul oluşturulacak olan Kurucu Meclisin usullerini belirleyerek Milli Birlik Komitesi’ne bir tasarı olarak sunmuştu. MBK bu tasarıda bazı değişiklikler yaparak 13 Aralık 1960’da Kurucu Meclis için seçim kararı aldı. Kurucu Meclis, Milli Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisi adını taşıyan iki yapıdan meydana geliyordu. Seçimler sonucunda meclis 6 Ocak 1961 tarihinde çalışmalarına başladı.
1961 Anayasası'nın özellikleri nelerdir?
1961 Anayasası Başlangıç bölümü dışında 157 esas ve 22 geçici madde olarak düzenlendi. Anayasa metninde “Genel esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Kuruluşu (Yasama, Yürütme, Yargı) Çeşitli Hükümler ve Son Hükümler” olmak üzere altı kısım yer aldı. Teşkilât-ı Esasi’ye yerine “Anayasa” tabiri kullanıldı. İkinci Meclisin yani Cumhuriyet Senatosu’nun oluşturulması, Anayasa Mahkemesi’nin ve Yüksek Yargıçlar Kurulu’nun kurulması, Devlet Planlama Teşkilâtı’nın oluşturulması, basın ve üniversite özerkliğinin tam olarak sağlanması gibi önemli düzenlemeler anayasada yer aldı. 1961 Anayasasının en dikkat çekici özelliklerinden birisi de Atatürk’ün altı ilkesinin Anayasa metninden çıkarılmış olmasıydı. Bunun yerine Anayasanın başlangıç kısmında milletin direnme hakkından söz edilmiş, Türk milliyetçiliğinden geniş şekilde söz edilmiş, millî egemenlik ve Atatürk devrimlerine bağlılıktan ayrıntılı şekilde bahsedilmişti. Ayrıca 1924-1934 yılları arasında çıkarılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini korumayı amaçlayan sekiz kanunun Anayasa’ya aykırı olduğunun ileri sürülemeyeceği belirtilmişti (Gözübüyük, 2002). Bu kanunlar Anayasa’nın 153 maddesinde yer almıştı. Bunlar: “Öğretimin Birleştirilmesi, Şapka Giyilmesi, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması, Medeni Kanun’un Evlenme ve Nikâha İlişkin Hükmü, Uluslararası Rakamların Kabulü, Yeni Türk Harflerinin Kabulü ve Uygulanması, Bazı Lakap ve Unvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanun, Bazı Kisvelerin Giyilmesini Yasaklayan Kanun’du.”
1961 Anayasası bireysel hak ve özgürlükleri genişleten bir anayasa idi. Ancak anayasa aynı zamanda DP dönemine tepki anayasası idi. İktidar yetkileri yasama ve yargı arasında bölündü. Böylece iktidarın ülke yönetiminde tam muktedir olması zorlaştırıldı. Ayrıca yeni anayasada Millî Güvenlik Kurumu gibi askerî vesayetin taşıyıcısı yeni kurumlar da oluşturuldu. 27 Mayıs’ı gerçekleştiren askerler ömür boyu “tabii senatör” yapılarak bu senatoda yer aldı. Ayrıca bu meclisin üzerinde kanunları denetleyen bir Anayasa Mahkemesi kuruldu (Modern Türkiye Tarihi, 2019). Yeni Anayasa 9 Temmuz 1961 tarihinde halkoyuna sunuldu. Halk yeni anayasayı %61.5 evet oyuyla kabul etti. Bu Türkiye’de bir anayasa için yapılan ilk halkoylamasıydı.
13 Ocak 1961 sonrasında kurulan siyasi partiler hangileridir?
MBK, 13 Ocak 1961 tarihinde siyasal partilerin faaliyetlerine sınırlı ölçüde izin verdi. Bu kapsamda Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi kurulmuştur.
15 Ekim 1961 tarihinde yapılan ilk seçimlerin önemi nedir?
dört siyasi partinin katıldığı seçimlerde hiç bir parti meclisteki çoğunluğu elde edemedi. 1961 genel seçimleri sonucunda Türkiye ilk defa koalisyon ile tanışıyordu. Sonuçlar, siyasi ve toplumsal yapıyı değiştirmeden iktidarı sivillere devretmenin tehlikelerine karşı uyarıda bulunanların öngörülerini doğruladı. Bu sonuçlar içeride ve dışarıda, Menderes’in bir zaferi ve 27 Mayıs rejimine karşı bir tepki olarak yorumlandı (Ahmad, 2007). DP’nin devamı niteliğindeki AP’nin mecliste CHP’ye yakın bir sandalye sayısına sahip olması Silahlı Kuvvetler Birliği içindeki bir grubun harekete geçmesine neden oldu.
2 Aralık 1961'de güvenoyu alarak göreve başlayan koalisyon hükümeti için "silah gölgesinde bir evlilik" (Hale, 1996) betimlemesinin kullanılmasının nedeni nedir?
2 Aralık 1961'de güvenoyu alarak göreve başlayan koalisyon hükümeti için "silah gölgesinde bir evlilik" (Hale, 1996) olarak betimlenmektedir.Askerî çevreler İsmet İnönü’nün Başbakanlığında ısrarcıydı ancak CHP’nin meclisteki sandalye sayısı tek başına hükûmeti kurmaya yetmiyordu. Uzun pazarlıklar sonucunda darbe sonrasının ilk hükûmeti CHP ve AP’nin üye vererek aktif katılımı ve YTP ve CKMP’nin dışarıdan desteklediği koalisyon hükûmeti ile kuruldu.
Albay Talat Aydemir'in darbe girişimlerinin sonuçları nelerdir?
Albay Talat Aydemir'in I.darbe girişiminin başarısı olması sonucunda başta hem koalisyon ortakları hem de siyasi muhalifleri karşısında İsmet İnönü’nün elini kuvvetlendirmiş olmakla birlikte sonunda af kapsamındaki anlaşmazlıklar-askeri ve siyasi af- ve ekonomik problemler 30 Mayıs 1962 tarihinde İsmet İnönü'nün istifanı getirmiştir. Talat Aydemir ikinci darbe girişiminde de başarısız olmuş ve yargılanarak idam edilmiştir.
27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrasında sol çevrelerdeki yeni oluşumlar nelerdir?
Devlet tarafından ılımlı bir sosyalist partiye izin verilmiş ve TİP (Türkiye İşçi Partisi) kurulmuştur. Siyasal hayatta TİP ile kendini gösteren sosyalist eğilimler yayın hayatında Yön Dergisi, toplumsal hayatta ise Sosyalist Kültür Derneği ile yer almaya başlamıştır.
10 Ekim 1965'te yapılan genel seçimlerle iktidara gelen I. Demirel Hükümeti'nin öncelikleri nelerdir?
10 Ekim 1965'te yapılan genel seçimlerle iktidara gelen I. Demirel Hükümeti, önceliği ekonomik sorunlara verdi. Takip edilen liberal ekonomi yöntem ile yatırımlar artırıldı. ABD ile iyi ilişkilere önem verildi. Aslında hükûmet için en temel sorun meclis üzerindeki askerî vesayet ile mücadele oldu. Bu mücadelede Demirel’in sarıldığı kavram “millî irade”ydi. Demirel bu kavram aracılığıyla hem halkla daha yakın ilişki kurma imkânlarını arıyor hem de ordu ve zinde güçlere demokrasilerdeki meşruiyet kaynağını hatırlatmaya çalışıyordu.
AP Hükümeti döneminde CHP içinde yaşanan önemli gelişmeler nelerdir?
AP Hükümeti döneminde işçi ve gençlik hareketlerinin kuvvetlenmesi, TİP’in bu kesimlerin desteğini giderek daha çok görmesi CHP’yi kadrosunu yenilemek ve programını biraz daha sola kaydırmaya zorladı. Bu süreçte CHP içinde iki kanat arasındaki mücadele de iyice gün yüzüne çıktı. Parti içinde güçlenen unsur Ecevit gençlerin desteğini alıyordu. Buna karşı partinin muhafazakâr unsurları bu söylemden “Ecevit solculuğundan” rahatsızlık duyuyordu. Genel Sekreter Kemal Satır, Grup Başkanvekili Turhan Feyzioğlu, milletvekillerinden Mehmet Hazer, Hıfzı Oğuz Bekata, Ferit Melen Çoşkun Kırca gibi isimler ortanın solu programının karşısına geçtiler. Ancak CHP’nin 18. Kurultayında 24 Ekim 1966’da Bülent Ecevit CHP Genel sekreteri seçildi (Uyar, 2017). İnönü kurultayda Ecevit’i destekledi. Ecevit’le birlikte CHP ortanın solu hedefiyle yavaş yavaş daha sol politikalara dönmeye başladı. Sosyal demokrat ilkeler ön plana çıkarılmaya başlandı. Bu gelişme ortanın solu karşısında duran milletvekilleri için bir yol ayrımına neden oldu. Turhan Feyzioğlu ve 47 arkadaşı 30 Nisan 1967’de CHP’den istifa etti. Böylece CHP’nin meclisteki sandalye sayısı da 101’e düşmüş oldu.
1969 seçimlerine doğru oluşan öğrenci hareketleri nelerdir?
1964 yılı sonrasında üniversite gençliği arasında örgütlenmeler başlamıştı. Sağcı öğrenciler Komünizmimle Mücadele Dernekleri (TKMD) ve sonrasında da Ülkü Ocakları üzerinden örgütlenirken devrimci ve sosyalist öğrenciler ise fakültelerdeki Fikir Kulüpleri üzerinden örgütlenmeye başladılar. 1965’te fikir kulüpleri tek çatı altında toplanarak Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) adı ile birleştirildi. Federasyon Başkanı Mahir Çayan oldu. TİP 1969 yılına kadar federasyonda etkili oldu. Bu tarihten sonra ise, Millî Demokratik Devrim (MMD) yanlılarının etkinliği arttı. Yeni Başkan Yusuf Küpeli, militan mücadeleyi benimsemiş ve parlamento dışı muhalefete ağırlık vermişti. 1969’daki kongrede federasyonun adı Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu olarak (TDGF) değiştirildi. Hareket bu tarihten sonra Dev-Genç olarak anılmaya başladı. İlk başkan Atilla Sarp ikinci başkan ise Ertuğrul Kürkçü idi. Dev-Genç kısa sürede İstanbul ve Ankara’daki üniversiteli gençler arasında geniş bir örgütlenme olanağı yakaladı (Feyzioğlu, 2015).
10 Ekim 1965 tarihinde yapılan seçimle iktidara gelen Demirel başkanlığındaki Adalet partisi iktidarı için yapılan eleştiri nedir?
10 Ekim 1965 tarihinde yapılan seçimle iktidara gelen Demirel başkanlığındaki Adalet partisi iktidarı için yapılan eleştiri hükümetin Demokrat Parti'nin devamı olarak görülmesidir.
28 Mart 1966’da Cevdet Sunay’ı Cumhurbaşkanı seçilmesinin nedeni nedir?
1965 Genel seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı Gürsel’in sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine bir Cumhurbaşkanlığı seçim krizi gündeme geldi. Ordu bu makamı sivillerin eline bırakmak istemiyordu. AP bu baskıya direnemedi. Böylece Başbakan Demirel’in önerisi ile meclis 28 Mart 1966’da Cevdet Sunay’ı Cumhurbaşkanı seçti.
Türkiye'yi 12 Mart muhtırasına götüren nedenler nelerdir?
Süleyman Demirel sağ ve sol öğrenci grupları arasındaki çatışmaları ve işçi mitinglerini, ekonominin kötü gidişatını önleyemiyordu. Durum ordu içinde de rahatsızlıklara ve müdahale fikrinin gündeme gelmesine neden oldu. Gelişmeler üzerine Orgeneral Memduh Tağmaç, başta Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur olmak üzere kuvvet komutanlarının desteğini alarak harekete geçti. Genişletilmiş Komuta Konseyi Toplantıları sonucunda hükûmete verilmek üzere bir muhtıra hazırlandı. 12 Mart günü TRT’nin Ankara merkezinden haberlerde okunan ordunun yüksek komuta kademe- sinin eksiksiz imzaladığı muhtırada ordu, hükûmet ve parlamento suçlanarak mevcut durumun sorumluları olarak gösteriyordu. Partiler üstü bir anlayışla kuvvetli ve inandırıcı bir hükûmete ihtiyaç olduğu, aksi takdirde idareyi doğrudan üzerlerine alacaklarını açıkladılar
I. ve II. Nihat Erim hükümetleri dönemlerine dönemlerine damgasını vuran olaylar nelerdir?
I. Erim hükümeti döneminde hükûmet “anarşiyi durdurmak” amacıyla çok tartışılan baskıcı anti-demokratik uygulamalara girişmiş, sıkı maliye politikalarına yönelmiş ve dış politikada daha çok içe kapanmacı ve ABD’ye yönelimli bir çizgi izlemiştir (Aydın-Taşkın, 2014).
İlan edilen sıkıyönetimin ardından 20 Mart’ta Millî Nizam Partisi (MNP) Anayasanın laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması ilkelerine aykırı” bulunması nedeniyle, 21 Temmuzda da TİP “bölücülük” gerekçesiyle kapatıldı. 30 Haziran 1971’de 1961 Anayasasının siyasal ve ekonomik özgürlükleriyle ilgili maddelerinde hükûmetin elini kuvvetlendirecek düzenlemeler yapıldı. Gençlik örgütleri dağıtıldı, sendikal faaliyetler yasaklandı. Bazı basın yayın organları kapatıldı. Yaşar Kemal, Fakir Baykurt gibi ünlü ya- zarlar Bahri Savcı, Nuri Esen, Tarık Zafer Tunaya ve Mümtaz Soysal gibi profesörler olmak üzere pek çok akademisyen ve aydına yönelik kapsamlı tutuklamalar başladı.
II. Erim hükûmeti döneminde de olaylar durulmadı. 10 Ocak 1972’de Askerî Yargıtay Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a verilen idam cezalarını onayladı ve TBMM’nin onayına sundu. 10 Mart 1972’de Meclis idamları onayladı. Sokak çatışmaları da bir türlü dinmek bilmiyordu (Altuğ, 1973). Özellikle Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararlarından sonra yaşananlar Erim Hükûmeti için büyük tepkilere sebep oldu. Nihat Erim başarısız ikinci başbakanlık görevinden 17 Nisan 1972’de istifa etmek suretiyle ayrılmak zorunda kaldı.
15 Temmuz 1974'te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatının dönemin Başbakanı Bülent Ecevit için önemi nedir?
Ecevit erken seçime giderek Kıbrıs harekatı başarısını oya dönüştürmeyi planlayarak, 18 Eylül 1974 tarihinde hükûmetin istifasını cumhurbaşkanına sundu. Ancak CHP’nin tek başına ülkeyi erken seçime götürmeye yetecek sayıda milletvekili yoktu. Diğer partiler de Ecevit’in niyetini anlayarak karara destek vermediler. Siyaset tıkandı. Yaklaşık 241 gün süren hükûmet krizi yaşandı. Bu gelişme üzerine Cumhurbaşkanı Korutürk, hükûmeti kurma görevini Prof. Dr. Sadi Irmak’a verdi. Hükûmet güvenoyu alamamasına rağmen yaklaşık 4,5 ay görevde kaldı
26 Ocak 1974'te kurulan CHP-MSP koalisyonunun sürpriz olarak algılanmasının nedeni nedir?
26 Ocak 1974'te kurulan CHP-MSP koalisyonunun sürpriz olarak algılanmasının nedeni laiklik hassasiyeti ile merkez sağ partilere sert muhalefet yapan CHP'nin, daha evvel laikliğe aykırı faaliyetleri nedeniyle kapatılmış olan bir partinin devamı niteliğindeki MSP ile hükûmet kurmasıdır.
Türkiye'yi 12 Eylül darbesine götüren olaylar nelerdir?
Ülkenin tamamında sıkıyönetim uygulanmasına rağmen sokak olaylarının ve ölümlerin önü alınamaması. Ülkenin çözümsüz kalan bu siyasi ve ekonomik sorunlarına yeni cumhurbaşkanlığı sorunu da eklenmesi: 6 Nisan 1980’de Cumhurbaşkanı Korutürk’ün görev süresi doldu. Meclis altı ay yeni cumhurbaşkanı seçmek için uğraştı. Cumhurbaşkanlığı için 115 tur yapıldı ancak hiçbir aday seçilemedi. Ordu üst yönetimi 6 Eylül 1980’de MSP’nin düzenlediği Konya Mitingi’nde İstiklal Marşı’nın okunmasının reddedilmesini, mitingdeki görüntüleri ve “tek halife-tek devlet-tek millet” gibi sloganları güçlü bir irtica tehditi olarak algıladı. Ordu 12 Eylül 1980 günü askerî müdahaleyle iktidara el koydu. Darbeyle birlikte ülke yönetimini Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in liderliğinde kuvvet komutanlarından oluşan Millî Güvenlik Konseyi (MGK) aldı. Konsey, emekli asker Bülent Ulusu’ya yeni hükûmeti kurma görevini verdi (Sunay, 2010).