Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri
Anayasa kavramsal olarak neyi ifade etmektedir?
Anayasa, en basit tanımıyla, bir devletin temel örgütleniş tarzını, organlarını, bu organlar arasındaki ilişkileri ve devletle birey arasındaki ilişkilerin temel kurallarını belirleyen üstün bir kanundur. Bu tanımdaki “üstün” kelimesinin ifade ettiği anlam, anayasayı yapma ve değiştirme yöntemlerinin, olağan kanunlardakinden farklı oluşudur.
Anayasa hukuku nedir?
“Anayasa hukuku” da anayasa ve onunla yakından ilgili diğer hukuki mevzua tı açıklayan, yorumlayan ve sistemleştiren bir hukuk bilimi dalıdır. Bu tanımın da ifade ettiği gibi, anayasa hukukçusunun ilgi alanı sadece anayasa metnini değil, ülkenin anayasal ve siyasal hayatıyla çok yakından ilgili olan, seçim kanunları, siyasi partiler kanunları, yasama meclisleri içtüzükleri ve temel hakları düzenleyen kanunlar gibi diğer kanunları da içine alır. Bunların dışında, diğer hukuk dallarında olduğu üzere, yargı kararları (içtihatlar) ve bilimsel eserler (doktrin) anayasa hukukunun da önemli kaynaklarındandır. Özellikle, anayasa yargısının, diğer bir deyimle kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetiminin mevcut olduğu ülkelerde, anayasa mahkemelerinin veya bu görevi gören yüksek mahkemelerin kararları, mutlaka incelenmesi gereken bir
kaynak oluşturur.
Anayasacılık kavramı hangi dönemde gelişmeye başlamıştır?
Anayasa ve anayasacılık kavramları, Yakın Çağ’ın ürünleridir. Daha önceki çağ larda devlet düzenine ilişkin bazı hukuk kuralları bulunmakla birlikte, bugün ta nımladığımız anlamda anayasalar yoktu. Dünyada ilk yazılı anayasa metni, İngiliz ihtilali sırasında kabul edilmiş ve ömrü pek kısa sürmüş olan “Instrument of Go vernment” (Hükûmet Aracı) adlı bir belgedir. Bugünkü anlamında ilk anayasalar ise, 1787 ABD ve 1791 Fransa anayasalarıdır. 19. ve 20. yüzyıllarda anayasacılık akımı hız kazanmış ve pek çok devlet birer anayasa kabul etmiştir. Bilindiği gibi, ilk Osmanlı Türk Anayasası da 1876 yılında kabul edilmiş olan “Kânûni Esâsî” dir.
Anayasa kavramının ve anayasacılık akımının niçin daha önceki çağlarda değil, 18. yüzyılın sonlarında ortaya çıktığı, haklı olarak sorulabilir. Bu akımı do ğuran etkenlerden biri, siyasal düşüncenin laikleşmesi, diğeri de burjuva sınıfı nın yükselişidir. İlk ve orta çağlarda hâkim olan düşünce, devlet düzeninin ilahi kökenli olduğudur. Bunun bazı versiyonlarına göre, mesela eski Mısır’da olduğu gibi, hükümdarlar Tanrı telakki edilmiş, bazılarında da hükümdarların bu mev kiye Tanrı’nın iradesiyle geldiğine inanılmıştır. Bu düşünce, Orta Çağ Hıristiyan siyasal düşüncesinde “omnis potestas a Dio” (bütün iktidarlar Tanrı’dan gelir) ve İslam siyasal düşüncesinde “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü diledi ğine verir, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz eder, dilediğini zelil edersin... Muhakkak ki Sen her şeye kadirsin” (Kur’an, Âli İmran Suresi, 26. Ayet) (burada “mülk” devlet veya iktidar anlamında kullanılmaktadır) formülleriyle ifa de edilmiştir.
Anayasacılık akımının kökeninde yatan ikinci temel olgu, kıtalararası deniz ticaretinin gelişmesiyle birlikte ekonomik gücü büyük ölçüde artan bir ticari (daha sonra da endüstriyel) burjuva sınıfının ortaya çıkmasıdır. Orta Çağ’ın, aristokrasi (soylular) sınıfının, daha sonraları da mutlak hükümdarların hâkimiyetine dayanan devlet ve hukuk düzeninde, bu yeni burjuva sınıfının iktidardaki payı çok önemsiz di. Ayrıca başta mülkiyet hakkı olmak üzere temel hakları da hukuki güvenceden yoksundu. Bu anlamda 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl “demokratik devrimleri” özü bakımından burjuva devrimleridir. Bu devrimlerle burjuvazi, aristokrasiyi tasfiye etmek, hükümdarlığı da ya ortadan kal dırmak veya onun yetkilerini sınırlan dırmak suretiyle, kendi hak ve hürriyet lerini güvence altına almaya çalışmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan yazılı anayasa lar, bu büyük sosyal dönüşümü hukuken tescil eden belgelerdir. Amerikalı siyasal bilimci Barrington Moore, bunu “Burjuvazi yoksa demokrasi de olmaz. “ cümlesiyle veciz şekilde ifade etmiştir.
Anayasacılık kavramını ortaya çıkaran olgular nelerdir?
Anayasa kavramının ve anayasacılık akımının niçin daha önceki çağlarda de ğil, 18. yüzyılın sonlarında ortaya çıktığı, haklı olarak sorulabilir. Bu akımı do ğuran etkenlerden biri, siyasal düşüncenin laikleşmesi, diğeri de burjuva sınıfı nın yükselişidir. İlk ve orta çağlarda hâkim olan düşünce, devlet düzeninin ilahi kökenli olduğudur. Bunun bazı versiyonlarına göre, mesela eski Mısır’da olduğu gibi, hükümdarlar Tanrı telakki edilmiş, bazılarında da hükümdarların bu mev kiye Tanrı’nın iradesiyle geldiğine inanılmıştır. Bu düşünce, Orta Çağ Hıristiyan siyasal düşüncesinde “omnis potestas a Dio” (bütün iktidarlar Tanrı’dan gelir) ve İslam siyasal düşüncesinde “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü diledi ğine verir, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz eder, dilediğini zelil edersin... Muhakkak ki Sen her şeye kadirsin” (Kur’an, Âli İmran Suresi, 26. Ayet) (burada “mülk” devlet veya iktidar anlamında kullanılmaktadır) formülleriyle ifa de edilmiştir.
Avrupa’da Rönesans, Reform ve Aydınlanma hareketlerinin etkisiyle bu görüş, devletin kökeninin insan ya da toplum iradesine dayandığı yönünde değişmiş, diğer bir deyimle siyasal düşünce laikleşmiştir. 17. ve 18. yüzyıllarda devletin kö kenini açıklamak üzere Hobbes, Locke ve Rousseau gibi önemli düşünürler tara fından “toplum sözleşmesi” teorileri ortaya atılmıştır. Bu düşünürlerin teorileri arasında önemli farklar olmakla birlikte, hepsinin ortak noktası, devletin ortaya çıkmasından önce insanların bir “tabiat hâli”nde yaşadıkları ve bu döneme zo runlu olarak fiziksel gücün hâkim olduğudur. Bir noktada insanlar, bu güvensiz ve anarşik durumdan kurtulmak, hayatlarını ve haklarını güvenceye kavuşturmak amacıyla, üstün bir otorite kurmaya, diğer bir deyimle devleti yaratmaya karar vermişlerdir ki buna, toplum sözleşmesi adı verilmektedir. Burada kastedilen, maddi anlamda bir sözleşme, yani toplum üyelerinin fiziki olarak bir araya gelip böyle bir sözleşme imzalamaları değil, varsayımsal anlamda bu yönde bir top lum iradesinin oluşmasıdır. Bu sözleşme ile toplum üyeleri, bir kısım haklarını (bazı yazarlara göre haklarının tümünü) bu üstün otoriteye devretmişler, bunun karşılığında da güvenliklerini ve bir kısım haklarının devletçe korunmasını sağ lamışlardır. Bu anlamda yazılı anayasa, bir bakıma, toplum sözleşmesinin biçim selleştirilmiş ve hukukileştirilmiş şeklidir. Günümüz Türkiye’sindeki anayasa tar tışmalarında da anayasanın bir toplum sözleşmesi olduğu ya da en azından öyle olması gerektiği görüşü, sık sık dile getirilmektedir.
Anayasacılık akımının kökeninde yatan ikinci temel olgu, kıtalararası deniz ti caretinin gelişmesiyle birlikte ekonomik gücü büyük ölçüde artan bir ticari (daha sonra da endüstriyel) burjuva sınıfının ortaya çıkmasıdır. Orta Çağ’ın, aristokrasi (soylular) sınıfının, daha sonraları da mutlak hükümdarların hâkimiyetine dayanan devlet ve hukuk düzeninde, bu yeni burjuva sınıfının iktidardaki payı çok önemsiz di. Ayrıca başta mülkiyet hakkı olmak üzere temel hakları da hukuki güvenceden yoksundu. Bu anlamda 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl “demokratik devrimleri” özü bakımından burjuva devrimleridir. Bu devrimlerle burjuvazi, aristokrasiyi tasfiye etmek, hükümdarlığı da ya ortadan kaldırmak veya onun yetkilerini sınırlandırmak suretiyle, kendi hak ve hürriyet lerini güvence altına almaya çalışmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan yazılı anayasa lar, bu büyük sosyal dönüşümü hukuken tescil eden belgelerdir. Amerikalı siyasal bilimci Barrington Moore, bunu “Burjuvazi yoksa demokrasi de olmaz. “ cümle siyle veciz şekilde ifade etmiştir.
Kuvvetler ayrılığı düşüncesi temelleri neye dayanmaktadır?
Anayasacılık akımının tarihsel kökeninde, hükümdarların mutlak iktidarını bur juvazinin hak ve hürriyetleri lehine sınırlandırma çabası yattığına göre, bunu gerçekleştirecek aracın, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi olduğu düşünülmüştür. İngiliz düşünürü Locke ve Fransız düşünürü Montesquieu tarafından savunulmuş olan, fakat literatürde daha çok bu ikincisinin adıyla özdeşleştirilen teoriye göre, dev letin yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç iktidarı vardır. Yasama iktidarı, genel ve objektif hukuk kuralları koyma iktidarı; yürütme iktidarı, bu kuralla rı somut ve bireysel durumlara uygulama iktidarı; yargı iktidarı da bu kuralla rın uygulanmasından doğan hukuki ihtilafları çözme iktidarıdır. Montesquieu ve onu izleyenlere göre, birey hak ve hürriyetlerinin korunabilmesi ve güvence altı na alınabilmesi için, bu üç kuvvetin ayrı devlet organlarına verilmesi gereklidir. Bu kuvvetlerden ikisi, hele üçünün aynı elde toplanması hâlinde, bundan istibdat yönetimi doğar. Kuvvetlerin ayrılmış olduğu bir ülkede, bu kuvvetlerin birbirleri ni frenlemesi ve dengelemesi (checks and balances) sayesinde, birey hürriyetleri devlete karşı korunmuş olur.
18 yy.'da İngiliz hükümet sisteminde yürütme yetkisi kimdedir?
Montesquieu, ilhamını o dönemdeki İngiliz hükûmet sisteminden aldığını ifade etmektedir. Buna göre, yürütme yetkisi kralda, yasama yetkisi oy hakkına sahip olan halk sınıflarınca (esas itibarıyla burjuvazi) seçilen parlamentoda, yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerdedir.
Oy verme hakkının gelişme seyri nedir?
Demokratik bir evrim süreci ile oy verme hakkı tedri cen genişletilmiş ve sonunda, her vatandaşın oy kullanma hakkına sahip olduğu “genel oy” ilkesine ulaşılmıştır.
Anayasal devlet nedir?
Anayasacılık akımının ortaya çıkmasındaki temel amaç, devletin mutlak ikti darını birey hürriyetleri lehine sınırlandırmak olduğuna göre, ancak bunu etkin şekilde gerçekleştirebilen devletler, “anayasal devlet” sayılabilirler. Bir anayasa sı olan her devlet, elbette anayasal devlet değildir. Bugün, otoriter veya totaliter devletlerin hemen hepsinin anayasası vardır. Ancak bu anayasalar, fonksiyonel anlamda değil, sadece biçimsel anlamda anayasalardır. Bu devletleri, bir anayasa yapmaya sevk eden saik, iç ve milletlerarası kamuoyunda bir meşruluk ve say gınlık görüntüsü verme isteğinden başka bir şey değildir. Anayasal devlet, devlet iktidarının etkin şekilde sınırlandırılmış olduğu devlettir. Nitekim, “sınırlı devlet” deyimi, literatürde “anayasal devlet”in anlamdaşı olarak kullanılmaktadır.
Yazılı anayasanın amacı nedir?
Demokratik devrimlerin amacı, devlet iktidarını bölerek sınırlandırmak olduğu na göre, bunun yazılı bir belgeyle tescil edilmesi ve kurumsallaştırılması tabiidir. Diğer bir deyişle, yazılı anayasa, anayasacılık akımının doğal sonucudur.
İngiltere'nin yazılı bir anayasaya sahip olmamasının özel şartları nelerdir?
İngiltere, yazılı bir anayasaya sahip olmamakla birlikte, çok güçlü anayasal gelenekleri, yaygın ve güçlü demokrasi kültürü ve etkin sivil toplum kuruluşları sayesinde bir anayasal devlettir.
İsrail'in yazılı anayasaya sahip olmamasının özel koşulları nelerdir?
İsrail, Yahudi Devleti’nin niteliği üzerinde laik ve ortodoks Yahudiler arasındaki derin görüş farkı nedeniyle bir anayasa yapamamış, ancak çeşitli devlet kurumlarını olağan kanunlarla düzenlemiştir.
Suudi Arabistan'ın yazılı anayasasının olmayışının özel koşulları nelerdir?
Suudi Arabistan da tek meşru anayasanın şeriat olduğu ve beşerî irade ürünü bir anayasanın yapılamayacağı inancıyla, yazılı bir anayasa yapmamıştır.
Yumuşak anayasa nedir?
Yumuşak anayasa, yapılması ve değiştirilmesi, tamamen ola ğan (adi) kanunlarla aynı yöntemlere tabi olan anayasadır.
Günümüzde yumuşak anayasa örneği var mıdır?
Yumuşak anayasa, yapılması ve değiştirilmesi, tamamen ola ğan (adi) kanunlarla aynı yöntemlere tabi olan anayasadır. Günümüzde, bu tür anayasaların hemen hiçbir örneği yoktur
Günümüzde yumuşak anayasa örneğinin olmayışının nedeni nedir?
Yumuşak anayasa, yapılması ve değiştirilmesi, tamamen olağan (adi) kanunlarla aynı yöntemlere tabi olan anayasadır. Günümüzde, bu tür anayasaların hemen hiçbir örneği yoktur. Gerçekten, devletin temel yapısını ve devlet içindeki iktidar bölüşümünü belirleyen ve bu niteliği itibarıyla bir çeşit toplum sözleşmesi mahiyeti taşıyan bir kanunun, olağan kanunlar gibi kolayca değiştirilebilmesi, anayasacılık düşüncesinin amacıyla çelişkilidir.
Katı anayasa nedir?
Çağdaş devletlerin hemen hepsinin benimsediği katı anayasa ise yapılması ve değiştirilmesi, olağan kanunlardan farklı ve daha güçleştirici yöntemlere tabi kı lınan anayasa demektir.
Asli kurucu iktidar nedir?
Bir anayasayı tümden yeniden yapma iktidarına “asli kurucu iktidar” denir.
Tali kurucu iktidar nedir?
Anayasayı kendi koyduğu değiştirilme kurallarına uygun olarak değiştirme iktidarına da “tali (türevsel) kurucu iktidar” adı verilir.
Asli kurucu iktidarın anayasa değiştirme prosedürü nedir?
Asli kurucu iktidar, ya bu amaçla özel olarak kurulmuş bir kurucu meclis” veya olağan yöntemlerle seçilmiş bir yasama meclisi tarafından kullanılabilir ve çoğu zaman buna bir halk oylaması (referandum) aşaması da eklenir.
Tali kurucu iktidarın anayasayı değiştirme prosedürü nedir?
Tali kurucu iktidarın anayasayı değiştirmesi konusunda ise ülkeler, katılığın derecesi yönünden farklı yöntemler kabul etmişlerdir. Bunlar arasında, yasama meclisinde (veya meclislerinde), 3/5, 2/3, 3/4 gibi nitelikli çoğunluklar aranması; bir kereden fazla görüşme şartı; zo runlu veya ihtiyarî (seçimlik) halk oylaması; birbirini izleyen iki yasama meclisi tarafından kabul şartı; anayasanın bazı bölümlerinin değiştirilmesinin daha da güçleştirici şartlara bağlanması; nihayet anayasanın bazı hükümlerinin değiştirilemez kılınması gibi, çeşitli yöntemler sayılabilir.