aofsorular.com
GİT102U

Anadolu’da Selçuklu Kültürü

6. Ünite 20 Soru
S

Selçuklular devrinde Anadolu kültürüne bütün olarak bakabilmek için ele alınan üç farklı unsur nedir?

Selçuklular devrinde Anadolu’da kültürü düşünmek üç farklı unsurdan oluşan bir bütüne bakmak demektir. Bunlar Anadolu’nun Türkiye olma sürecini söz konusu kılan, fetih sonrası göçlerle gelen Oğuz/Türkmenlerden oluşan yerli unsurları da dışlamadan içine alan toplum yapısı, bu topluma bağlı olarak ortaya çıkan devlet ve bu iki parçanın hayat alanı olan sanat, bilim, ekonomi ve benzerlerinin gerçekleşme alanı olan şehirdir. İşte bunlar birleşerek bir bütün halinde Selçuklu devri Türkiye kültür ve medeniyetini söz konusu kılmıştır.

S

Anadolu’da MÖ. II. binlerde ortaya çıkan ve yedi yüzyıl kültür ve medeniyetin yapıcısı olan uygarlık hangisidir?

Anadolu’da MÖ. II. binlerde ortaya çıkan ve yedi yüzyıl kültür ve medeniyetin yapıcısı olan Hititlerin tarih sahnesinden çekilmesi üzerine, Anadolu iki bin yıla yakın bir süre dünya tarihinde, politik bir rol oynayamadı. Anadolu’yu bu makus kaderinden kurtaracak olan güç aynı devirde Müslüman Türkler olacaktır.

S

Anadolu fetih edildikten sonra, Anadolu’nun doğusunda kurulan beylikler hangileridir?

Fetih sonrası Anadolu’nun doğusunda kurulan Artuklular, Saltuklular, Mengücekler, Danişmentliler gibi beyliklerle yeni ülkede siyasi olarak ilk Türk devlet şekillenmeleri olurken, toplum ve şehir hayatı da bunlarla oluşup gelişmeye başlamıştır.

S

Türklerin Selçuklu devrinde Anadolu’daki başkentleri hangileridir?

Türklerin Selçuklu devrinde Anadolu’da ilk başkenti önce Türkler tarafından İznik adı verilen Nicaea akabinde İkonion ki Türklerin Konya olmuştur. Bu şartlar altında Anadolu yeni bir gelişme süreci içine girmiş, yeniden merkez coğrafya olarak toplum-devlet-şehir çerçeveli bir medeniyet ortaya çıkmıştır.

S

SelçuklularınAnadolu’ya geldikleri andan itibaren dikkat çeken bir özellikleri olan sanat ile ilgili anlayışları nasıldır?

Selçuklular Anadolu’ya geldikleri andan itibaren dikkat çeken bir özellikleri sanata düşkün olmalarıdır. Bu sanat, malzeme ile süslemeyi birleştiren adeta doğanın içinden tabii olarak var olmuş bir bütünlük gösteren bir mimari ve tezyin anlayışını göstermektedir. Selçuklu devrinde dinî açıdan şiir, musiki, nakış, heykeltıraşlık gibi güzel sanatlarla uğraşmanın yasaklanmadığı görülmektedir. 11. yüzyıldan başlayan sanat faaliyeti 13. yüzyıla ulaşan bir üslup sürecinde kendisini gös -
termiştir. Türkistan, İran-Horasan, Ege-Akdeniz-
Bizans çizgisinde bir sanat anlayışı Selçuklu devri Anadolu’sunda camiler, medreseler ve kervansaraylar, kümbetler gibi şehirde bir medeniyet var eden toplum-devlet yapısının alt yapısı olarak görülen yapıların bazılarındandır.

S

Selçukluların Anadolu’yu fethinden sonra genel olarak toplum hayatı nasıldır?

Selçuklu Anadolu’su fethin akabinde toplum hayatı olarak şehirde yaşayanlar, kasaba-köyde bulunanlar ve konar-göçerlerden oluşmaktaydı. Anadolu’ya ulaşan Türkler arasında Türkistan’da uzun zamandan beri köy hatta şehir hayatını benimsemiş kesimler vardı. Bu sebeple bu ahali yeni köyler kurarak derhal tarımcılığa başlıyor, şehirde hayat geçirenler ise şehirlere yerleşiyorlardı. Anadolu’ya fetih sonrası yoğun olarak gelen Oğuzlar arasında yer alan göçebeler Anadolu Türklüğünün kalabalık ve en canlı bir kısmını oluşturuyorlardı. Fakat devlet kavramı etrafında yaşamaya çok alışkın olmayan daha çok aşiret düzeni dışında hiç bir toplum düzeni tanımayan, köylüye ve şehirliye karşı küçümseme içindeki bu disiplinsiz kitleler, idare biraz gevşediğinde hemen bir kargaşa sebebi olabiliyor, açık köylere, iyi savunulamayan şehirlere, tüccar kafilelerini saldırı, yağma ve tahripten geri kalmıyorlardı.

S

Selçukluların çiftçiliğe önem verdiğinin göstergeleri nelerdir?

Selçuklular çiftçiliğe de gerçekten önem vermişlerdi. Selçuklu hükümdarları savaş esnasında Bizans ülkesinden tutsak alınan ailelere toprak veriyordu. Tohumluk ve ziraat aletleri sağlıyor ve onları beş yıl vergiden muaf tutuyordu. Selçuklu hükümdarlarının adaletini duyan Bizans ailelerinden birçoğu da kendiliklerinden Selçuklu ülkesine göçüp aynı hakları elde ediyorlardı. Tarımın bu ehemmiyeti ve gelişmesi ile Anadolu adeta buğday ambarı olmuştu.

S

Selçuklu fethinin dikkat çeken sonuçları nelerdir?

Anadolu’nun Türk ve İslam karakteri kazanması, siyasi olarak yeniden merkez coğrafyaya dönüşmesi, Müslüman ve Hıristiyanlar arasında bir köprü olup, dünya ticareti bakımından canlı bir merkez olması Selçuklu fethinin dikkat çeken sonuçlarındandır.

S

Haçlı Seferleri sırasında Anadolu'nun durumu nasıldır?

Haçlı Seferleri, 1098’de başlayıp 1270’de sona eren bu akınlar Anadolu ve bölgeyi bir kan gölü haline getirmiş, çok zahmetli ve uzun çarpışmalar vuku bulmuştur. Haçlı Seferleri başlangıçta dini görüntüsü ağır basan askeri faaliyetler iken çok kısa zamanda ticari bir girişime dönüştü. Tacirlerin ilk rolü, Haçlılara kalkıştıkları bu zorlu işte önemli destekler sağlamaları şeklinde oldu. Daha sonra Haçlı Seferleri o zamanın ekonomisini baştan başa değiştirdi. Birinci devrede tüccarlar Haçlıların ardı sıra geldiler. Fakat çok geçmeden onlarla birlikte hareket etmeye başladılar. Bir Haçlı seferi onlar için para sorunu, para kazanma vasıtasıydı. Nitekim alışveriş yapmak üzere Müslümanlarla hemen anlaşıverdiler. Haçlı şövalyelerinin araziler elde edip, beylikler kurdukları yerlerde, onlar da ticarethaneler kurdular; koloniler oluşturdular. İfade ettiğimiz gibi, bu seferler doğu ile batının münasebetlerine yeni bir şekil vermiştir. Suriye ve Antalya çevresinin hâkimiyetini ele geçiren Hıristiyanlar, batılı tüccarların doğu pazarlarına doğrudan doğruya kendilerinin alışveriş etmelerini kolaylaştırdılar.

S

Selçuklu devrinde Anadolu’da Haçlı Seferleri'nden sonraki ikinci büyük darbe hangisidir?

Selçuklu devri Anadolu’sunun gördüğü ikinci büyük darbe hiç şüphesiz Moğol saldırıları ve istilasıdır. Yalnız Anadolu değil tüm Ortadoğu’yu etkileyen Moğollar, bölgeyi uzun süre etkileri altına almışlar ve bölge devletleriyle sürekli çatışma halinde olmuşlardır. Moğol istilası Anadolu’yu pek çok yönden kargaşaya sürüklemiş olsa da, pek çok yönden köklü değişikliklere sebep olamamış, bilakis faydalı neticeler de vermiştir. Meselâ, Moğol devri göçlerinin öncekilerden farklı bir yönü olmuştur. Yüzyılın başlarına kadar Türkistan’dan Anadolu’ya gelen insanlar atlı göçebe unsurdan oluştuğu halde, Moğol tehlikesi karşısında göçe mecbur olan insanlar arasında Batı Türkistan’ın yerleşik halkı da bulunmaktaydı.

S

Moğol istilası devrinde Anadolu'nun durumu nasıldır?

1243 ile 1327 arasında Anadolu Moğol tahakkümü altında siyasî ve sosyal buhranlarla sarsılmış ve bunu 1280’lerden sonraki iktisadî gerileme takip etmiştir.  Kısacası, 13. asrın ikinci yarısında Türkiye, siyasî ve sosyal düzenini yıkılmaktan kurtarmak için giriştiği mücadelede hep mağlup olmuş, bu yüzden memleket iktisadiyatı uçuruma sürüklenmiştir. Bu durum da medeniyet-kültür hayatını oluşturan toplum-devlet ve şehir hayatının zarar görmesine dolayısıyla medeni hayatın sekteye uğramasına yol
açmıştır. İfade ettiğimiz gibi devlet düzeninden ve
içtimaî huzurdan mahrum bir cemiyet için iktisadî hayatın normal devam etmesine imkân yoktur. Bütün bu idaresizlik, Türkmenlerin isyan ve akınları, bilhassa Anadolu’yu işgal eden Moğol kuvvetleri yüzünden hızlı bir gerileme ve çöküş görülmüştür.

S

Anadolu Beyliklerinin 14. asırla 15. asrın ilk yarısına kadar ticarete önem verdiklerinin göstergeleri nelerdir?

Anadolu beylikleri Selçuklular zamanında olduğu gibi Venedikliler, Cenevizliler, Kıbrıslılar ve diğer Latinlerle ticarî münasebetleri ve antlaşmaları eski şart ve ananelere göre kurmuşlardır. Meselâ, 1331’de Menteşeoğlu Orhan Bey’le Girit dukası Marino Morosini arasında ticaret antlaşması imzalanmıştır. Yine 1337’de Girit dukası Giovanni Sanudo ila Aydınoğlu Hızır Bey arasında antlaşmalar yapılmıştır. Bu devirde şehirlerde sayıları çok olmamakla beraber, tüccarlar ayrı bir zümre teşkil ediyordu. Tüccarlar, ülke içindeki şehirlere ve diğer ülkelere kervanlar gönderiyorlar, iç ve dış pazarlardan şehrin
iaşesini sağlıyorlardı.

S

Moğol istilasının olumlu bir sonucu olarak görülebilecek husus nedir?

Moğol istilasının olumlu bir sonucu olarak görülebilecek bir husus yerleşik Türklerin Anadolu’ya gelmesini sağlamasıdır. 1220’lerde Moğolların Harzemşahlar Devleti’ni yıkmasının akabinde Maveraünnehr ve Türkistan’daki Türk şehirlerinin tüccar ve sanatkâr halkı, Anadolu’ya geldiler. Bu ikinci grupta gelenler, öncekilerin tersine, şehirliydiler. Böylece Anadolu farklı zaman dilimlerinde göçer ve yerleşik Türklerin yerleşmesi ile kendi medeni toplum, devlet ve şehir hayatını kuracak tüm unsurlara sahip olarak bu büyük dönüşüm yaşanmıştır. Bu gelenler ticari ilişkiler kurmuşlar, çek kullanmış, kâğıt paraya örnek oluşturan ipek kumaş parçalarını “akça” adıyla kullanıma
sunmuşlardır.

S

Selçuklu Anadolu’sunda sultanların toprak siyasetleri nasıldır?

Şehirlerin oluşmasında önemli bir unsur bahsedilen sebeple sultanların toprak siyasetleriydi. Süleyman Şah (1075-1086) Selçuklu Devleti’ni kurunca, toprak ve üzerindeki yapıları devlet malı yaparak topraksız ve esir çiftçilere dağıtmış; şahıslara işleyebileceği kadar toprak kullanma imkanı verilmiştir. Toprağa kavuşan halk kitleleri çok memnun olmuş ve Bizans yönetiminde sıkıntı çeken yerli halk Anadolu’da Türk hâkimiyetini tercih etmişlerdi. Devlet mülkiyeti (miri) hukukunun hâkim olmasıyla göçebelerin aşamalı olarak iskân edilmesi, ziraî üretime ve yerleşik hayata bağlanması da bu sistem sayesinde kolaylıkla mümkün olmuştur. Nitekim, mevcut vesikalara göre 12. yüzyılda Türkçe adlar taşıyan köyler bu iskân siyaseti ve faaliyetlerinin neticesidir. Buna ilaveten, devlet Büyük Selçuklular’da olduğu gibi ikta olarak toprakları emirlere dağıtılmış ve diğer bir kısım vakıf ve mülk olarak belli amaçlar için kullanılmıştır.

S

Selçuklu dünyasının ekonomik alt yapısının önemli bir unsuru olarak ulaşım yolları nasıldır?

Selçuklu dünyasının ekonomik alt yapısının önemli bir unsuru yolları idi; uluslararası ticaret doğu-batı yönü yanında, kuzey-güney doğrultusundan gelişmişti. Akdeniz kıyılarında Antalya ve kuzeyde Karadeniz kıyılarında Sinop ve Samsun’un fethedilmesi, kuzey-güney yol hattındaki ticaretin gelişmesini sağlamış ve Türkiye’nin kıyıları önem -
li ticari faaliyete şahit olmuştur.
Sultan II. Kılıçarslan’ın devrinin sonlarında doğu-batı ve
kuzey-güney istikametindeki yollar Anadolu’dan
geçerek kervanlar ve gemiler limanlara yanaşıyor; her ülkeye ve bizzat Türkiye’ye ait ürünler farklı yerlere ulaştırılıyordu. Anadolu’da bahsettiğimiz yolların güzergâhlarını belirtmek gerekirse; Bir istikamet Antalya ve Alaiye limanlarından gelen ana yol ki, Konya’dan Aksaray Kayseri, Sivas, Erzincan, Erzurum yoluyla İran ve Gürcistan’a gidiyordu.

S

Selçuklularda kervansarayların özellikleri nelerdir?

Anadolu yolları üzerinden pek çok han ve kervansaray yapılmıştır. Kervansaraylar iktisadî vazifeleri dışında hudutlara yakın yerlerde askeri vazifeler de görmüşlerdi. İbn Bibî’de kervansaraylarla ilgili bilgilerin hep askeri hareketler ve seferlerde zikredilmesi de bu görüşü desteklemektedir. Ekonomi politikalarını ve fetihlerini milletlerarası ticaretin konumuna göre düzenleyen Selçuklu sultanları Anadolu’nun bir ucundan diğer ucuna, ana ticaret yollarından ara yollara kadar her alanda kervansaray yaptırmışlardır. Sultanlar ve devlet adamları tarafından inşa ettirilen bu vakıf yapılarında yolcular üç gün boyunca kervansaray kurucusunun misafiri sayılır ve ücret alınmazdı.Barınma ve yemek imkânlarının yanı sıra hamam, mescit, eczahane ve gerektiğinde hekim, fakir yolculara bedava ayakkabı, hayvanlar için yem, nalbant, veteriner, araba tamiri gibi hizmetler sunulmuştur.

S

Selçuklularda hanların özellikleri nelerdir?

Şehirlerarası yollarda, Anadolu ticarî birliğinin ayrılmaz parçaları olan kervansaraylara karşılık şehir ve kasabalardaki hanlar, tüccar ve yolculara mahsus ticarî müesseselerdi. Şehirlerdeki ticarî faaliyetleri hanlarda, meydan pazarlarında ve çarşılarda cereyan ediyordu. Kapalı çarşılar Selçuklu ticaretinde önem taşımaktaydılar. Özellikle toptan ticarette hanların önemli oldukları bilinmektedir. Şehir surlarının dışında kalan hanlar ise transit yolcuların ve tacirlerin konaklamaları amacıyla kullanılıyordu. Bunlar kervansaray özelliği taşımaktaydılar. Kapalı ve açık çarşılardaki dükkanlarda esnaf perakende ticareti ile meşgul oluyorlardı. Büyük şehirlerde muhtelif zanaat erbabının belirli yerlerde kapalı ve açık çarşılarında bazı sanatlar oralarda gelişmiş ve yoğunlaşmış bir halde idi. Her mal için ayrı cins hanlar vardı. Pirinççiler Hanı, Pamuk Han, Meyve Hanı gibi.

S

Selçuklularda pazarların özellikleri nelerdir?

Ortaçağ’daki ticaret mekânlarından biri de pazarlar ve panayırlardı. Mahalli ihtiyaçları karşılamak maksadıyla şehirde veya haricindeki pazarlar geniş bir alışveriş ortamı olarak devlet tarafından korunur ve kontrol edilirdi. Özellikle panayırların göçebeler veya serserilerden korunması için devlet, ciddi tedbirler alır ve kuvvet hazır ederdi. Gelişen ekonomik hayat bağlamında Anadolu ticari bir çekim merkezi olmuş karşılıklı değişim için her zaman Anadolu’ya gelmek fırsatı olmayan tüccarlar için serbest bölge mahiyeti taşıyan milletlerarası pazarlar (panayır) da ortaya çıkmıştı. Bu pazarlar için bugünkü milletlerarası fuarlara benzer hususi yerler vardı. Selçuklu devrinde bu pazarlar genellikle şehirlerin uzağında, yabanda kurulduğu için Yabanlu(ğ) adını alıyorlardı. Bu pazarlar az bilinen bir husus olarak yerleşim alanlarının ortaya çıkmasını sağlıyorlardı; buralarda kurulan cami, hamam ve dükkanlar ile zaman içinde aşamalı olarak kasaba ve şehre dönüşmeleri söz konusu idi.

S

Selçuklu Anadolu'sunda sosyo-ekonomik bir topluluk olan Ahilik nedir?

Selçuklular devrinde ticaret erbabı ve diğer esnafın ahilik teşkilatı çevresinde bir yapılanması söz konusudur. Ahilik esaslarını 12. yüzyılın sonu ile 13. yüzyılın ilk yarısında Nasır Li-Dinillah’ın tarafından kurulan fütüvvet teşkilatından alır. Halife, fütüvvet teşkilatlarını çok farklı kesimleri içine alacak şekilde genişletmişti.Ahilerin bulundukları toplumda siyasî, askerî, ahlâkî, eğitim ve dayanışma, arabuluculuk ve sosyal güvenlik, gençlikle ilgili fonksiyonları vardı. Selçuklular devrinde ve sonrası şehirlerde saydığımız sahalarda faal olan ahiler üretimi ellerinde tutuyorlardı. Ahiliğe bir meslek, sanat ya da ticaretle ilgisi olmayanlar katılamazdı. Ahi örgütünde sanatlar iş yerinde yamak, çırak, kalfa, usta, hiyerarşisi ile mesleğin incelikleri ve sırları öğretilirken, akşamları toplanarak ahlâk eğitimi, haftanın belli günlerinde de silah talimleri ve ata binme öğretimi yaptırılırdı.Ahiler, siyasi bir güce sahip olmamakla birlikte kargaşa zamanlarında düzenli bir ordunun yerini alabilen yapı da idiler. Ahiler, Selçuklu Devleti’nin yıkılışı ve Moğol istilası döneminde Anadolu’nun savunmasında ve düzeninde büyük rol oynamışlardı.

S

Türkiye Selçuklularında ilk medreselerin özellikleri nelerdir?

Türkiye Selçuklularında ilk medreseler ifade ettiğimiz gibi siyasi istikrarın sağlanması ile kültür faaliyetlerinin başladığı II. Kılıçarslan devrinde kurulmuştur. Bu meyanda II. Kılıçarslan Konya ve Aksaray’da iki medrese yaptırmıştır. Aksaray medreselerinden yetişen bilim insanları Suriye ve Mısır’da bile büyük itibar görmüşlerdir. Medreselerde hadis, tefsir, fıkıh gibi dini bilimler okutulması yanında Cacaoğlu Medresesi’nde görüleceği üzere heyet (gökbilim) de okutulmaktaydı. Kayseri’deki Çifte Medrese, Gıyaseddin Keyhüsrev’in Tıp Medresesi, Gevher Nesibe Şifahanesindeki Medrese, Sırçalı Medrese, Taş Medrese, Sahibiye Medresesi, Hacı Kılıç Medresesi, Gök Medrese, Buruciye Medresesi, Boyalı Köy Medresesi, Ertokuş Medresesi, Cacabey Medresesi başlıca medreselerdi.