AİLE POLİTİKALARI VE İLGİLİ KURUMLAR
Aile politikası kavramı nasıl tanımlanabilir?
Aile politikası kavramı temelde aile kurumunun güçlendirilmesi, korunması, işlevlerini yerine getirebilmesi açısından desteklenmesi ve karşılaştığı sorunların çözümlenebilmesi açısından ulusal ve uluslararası düzeyde oluşturulmuş çeşitli düzenlemeler, uygulamalar ve kararlardır.
Toplumsal yapı ve aile politikası arasında nasıl bir ilişki vardır?
Her toplumsal yapı farklı aile politikalarına sahip olabilir. Toplum içinde özellikle daha zayıf pozisyondaki aileleri daha fazla destekleme, aileyi geleneksel yapı içerisinde gelenek ve göreneklerin temel alınarak desteklenmesi ve korunması, eşitlikçi bir görüşle aile kurumuna yaklaşım gibi yaklaşımlar devletlerin aile politikalarını şekillendirebilir. Aslında aile politikalarında temel olarak belirleyici olan ailelere müdahalenin sınırlarıdır. Bazı görüşler aile kurumu ile ilgili çok kısıtlı düzenlemeleri savunurken, bazı görüşler ise toplumun en temel kurumu olan aile ile ilgili düzenlemelerin toplumu da geliştireceği düşüncesiyle eşitlik ilkesine dayalı daha açık aile politikalarını savunurlar.
Sanayi devrimi sonrası oluşan aile yapısının, sanayileşme öncesi toplumun geleneksel aile yapısından ayrıldığı önemli alanlar nelerdir?
Toplumun en temel kurumu olan aile kurumundaki aile üyeleri arasında katı kurallara dayalı oluşmuş olan hiyerarşik yapı, zaman içerisinde daha esnek ve eşitlikçi bir yapıya dönüşmüştür. Öncelikli olarak kadının eğitim ve sosyo-ekonomik açıdan toplum içinde elde ettiği yeni statü olmak üzere, aile kurumu içindeki bu değişikliklerin önemli nedenleri bulunmaktadır. Özellikle sanayi devrimi sonrasındaki süreçte, kadın çalışma hayatına girerek eşinden bağımsız ve üretken bir konum edinmiştir. Eşitliğe dayalı elde edilen haklar ve yasal kazançlar kadının sosyal kimliğini de geliştirmiş, hem aile hem de toplum açısından daha güçlü bir kadın yaratmıştır. Ayrıca aile ile ilgili kararların eşler arasında değerlendirilerek ortak alınması, çocuk haklarının öneminin toplum tarafından da dikkate alınması ve aile kurumu ile ilgili sorumlulukların paylaşılması gibi konular sanayi dönemi sonrası oluşan aile yapısının, sanayileşme öncesi toplumun geleneksel aile yapısından ayrıldığı önemli alanlardır.
Avrupa ülkelerinde aile kurumu ne tür süreçlerden geçmiştir?
Avrupa Ülkelerinde sanayi devrimi ile birlikte toplumsal yapı içinde ortaya çıkan yoksulluk, çocuk işçiliği, ailesi olmayan çocuklar gibi sorunlar temel olarak aile kurumunun sorunları olarak ele alınmış ve ancak aile kurumunun güçlendirilmesi yoluyla bu sorunlarla mücadele edilebileceği düşüncesi öncelik kazanmıştır. Küreselleşme ile birlikte sosyal, politik ve ekonomik hareketliliğin hızla yayılması, iletişimin, ulaşımın hızlanması, dünyanın herhangi bir yerinde olan bir olayın başka bölgeleri de hızla etkilemesi ile belirli bir topluma özgü olan tutum ve davranışlar da hızla değişime uğramaya başlamış ve bu süreç aile kurumunu da özellikle ekonomik ve kültürel anlamda etkilemiştir.
Aile kurumunun korunması ve geliştirilmesi için Avrupa ülkelerinde alınan önlemler nelerdir?
Sosyal devlet anlayışı içinde Avrupa Ülkeleri aile kurumu için çeşitli önlemler alarak kendi aile politikalarını şekillendirmişlerdir. Aile politikaları ile ilgili çalışmalar yapan Dumon, bu alanda alınacak önlemleri üç kategoriye ayırmıştır. Ekonomik önlemler olarak tanımlanabilecek ilki, aileyi sürekli gelir sahibi yapabilme ve istihdam politikalarını içerir. İkinci grup eğitim ve danışma hizmetleri gibi aile kurumunu rahatlatacak önlemleri içerir. Üçüncü grup önlemler ise aile yerine sürekli ya da geçici süreli geçebilecek ve aile kurumunun görevlerini üstlenebilecek kurumsal yapıların (yaşlı bakım merkezi, çocuk yuvası, koruyucu aile hizmeti, vb.) oluşturulmasını sağlayan önlemlerdir.
Açık ve kapalı aile politikası ne anlama gelir?
Aile politikası bir devlette açık ya da kapalı politika şeklinde değerlendirilebilir. Bu noktada aileye müdahale konusu önem kazanmaktadır. Her ülke bu konuda farklı bakış açılarına sahip olabilmektedir. Açık aile politikasında genellikle ülkede aile kurumu ile ilgili belirlenmiş ve planlanmış programlar vardır ve genellikle bu programları yürütecek bakanlıklar oluşturulmuştur. Kapalı aile politikaları ise aile kurumunu doğrudan ele almaz ancak uygulanan politikanın sonuçları aile kurumunu etki altında bırakır.
Avrupa Ülkelerinde şekillenen aile politikalarını nasıl sınıflandırabiliriz?
Özellikle Avrupa Ülkelerinde şekillenen aile politikalarını sosyal kültürel politikalar, gelir politikaları, çalışma düzeni ve bakım politikaları ile çocuk refahı politikaları şeklinde sınıflandırabiliriz.
Ayrılmış ailelere destek sağlama, doğum oranlarını yükseltme girişimleri, boşanmaları engelleme düzenlemeleri ve gecikmiş gebelikle ilgili bilgilendirme programları ülkelerin uyguladıkları aile ile ilgili önlemleri içeren sosyal kültürel politikalara örnek olarak gösterilebilir.
Aile kurumuna yönelik devletler tarafından yapılan tüm yardımlar ve vergilendirmede sağlanan kolaylıklar ülkelerin aile kurumuyla ilgili gelir politikalarını oluşturur. Gelir politikası çocuk bakım yardımı gibi tüm nüfusa uygulanabilecek yardımları içerdiği gibi, özellikle düşük gelirli ailelere yönelik eğitim desteği gibi yardımları da içerir.
Aile politikasının en önemli kollarından biri de çalışma düzeni ve bakım politikasıdır. Özellikle gebe ve çocuklu kadınların iş yaşamına katılımını ve çocukların bakımını düzenleyen politikalar bu kapsam altında değerlendirilir.
Çocuklar aile kurumunun vazgeçilmez öğeleridir. Bu bakımdan ülkeler ailelere çocuk yetiştirme desteği sağlayabilirler. Genel olarak çocuklar için ailelere ülkeler tarafından sunulan yetiştirme desteği aile politikasının çocuk refahı bölümünü oluşturur.
Sosyal güvenlik ve aile kurumu arasında nasıl bir dinamik vardır?
Sosyal güvenlik kavramı, bireyin yaşam mücadelesinde yarın endişesini azaltan ve bireyin sosyal ve ekonomik alanlarda asgari bir güvenceye sahip olmasını amaçlayan kurumsal bir yapıdır. Bu yapı, aile kurumu ile ilgili düzenlemelerde de öncelikli bir role sahiptir. Aile kurumunda ve yapısında ortaya çıkan değişimler ülkelerin sosyal güvenlik politikalarını da oldukça yakından etkiler.
Çocuk hakları hangi başlıklar altında değerlendirilir?
Çocuk haklarını refah hakları, çocukları korumaya yönelik haklar ve çocuklara özerklik sağlamaya çalışan haklar olarak değerlendirebiliriz. Çocukların refah hakları beslenme, eğitim, barınma, sağlık gereksinimlerini kapsarken, çocukların korunma hakları onları ilgisizlik, ihmal ve şiddetten korumaya yöneliktir. Çocukların özerklik hakları ise çocukluk dönemi bitmeden önce kendileri ile ilgili konularda daha fazla bağımsız olabilmeyi kapsar. Tanımlanan refah, korunma ve özerklik hakları bir bütün halinde uygulandığında aile kurumunun ve dolayısıyla toplumun gelişmişlik düzeyini artırır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin genel ilkeleri nelerdir
• Her çocuk yaşama hakkına sahiptir.
• Her çocuk vatandaşlık statüsü kazanmalıdır.
• Çocukların kimliğini ve ismini koruma hakları vardır.
• Çocukların ebeveynleri ayrımcılığa tabi tutulamaz.
• Çocuk kendini ifade etme ve düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir.
• Çocuğun özel yaşantısına müdahale edilemez.
• Her çocuğun sosyal güvenlik hakkı vardır.
• Çocuk din, vicdan ve düşünce özgürlüğüne sahiptir.
• Çocukların dinlenme, oyun, eğlence hakkı vardır.
• Çocuğun kültürel kimliğine ve diline saygılı olunmalıdır.
• Çocuklar ekonomik sömürüye karşı korunmalıdır.
• Çocuklar cinsel istismara karşı korunmalıdır.
• Çocuklar zararlı maddelerden korunmalıdır.
Çocukların eğitimi temel alınarak yapılan aile yardımlarında toplum ve ailenin etkisi açısından ülkeler için sayılabilecek göstergeler nelerdir?
Özellikle eğitim konusu çocuklarla ilgili düzenlenmesi gereken en önemli alanlardan biridir. Devlet kurumları, aile kurumunun güncel sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeyine çıkabilmesi için, çocukların uygun eğitimi almasını sağlamalıdır. Çocukların eğitimi temel alınarak yapılan aile yardımlarında toplum ve ailenin etkisi açısından ülkeler için aşağıdaki göstergeler oldukça önemlidir:
• Yetersiz ve düzensiz bakımın çocuğun geleceği üzerindeki olumsuz etkileri konusunda artan bilinç,
• Eğitimi insana bir yatırım olarak gören yaklaşım,
• Aile içerisinde, eşlerin iş yükü dağılımını sorgulayan anlayış,
• Cinsiyet ayrımcılığı ve çocukların sosyal dışlanmaya maruz kalması gibi eşitsiz uygulamalara yönelik artan farkındalık,
• Çocuk hakları alanındaki uluslararası örgütlere artan katılım.
UNICEF’in‚ Zengin Ülkelerde Çocuk Yoksulluğu raporuna göre çocuk yoksulluğu düzeyini belirleyen en önemli etkenler nelerdir
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yayınlanan‚ Zengin Ülkelerde Çocuk Yoksulluğu raporu, yoksulluk içinde yaşayan çocukların sayısının Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye devletlerden on yedisinde artmış olduğunu göstermektedir. Rapora göre, çocuk yoksulluğu düzeyini belirleyen en önemli üç etken;
• Anne-babaların yaşı, eğitim düzeyleri, aile başına düşen çocuk sayısı ve yalnız ebeveynlik gibi sosyal ve ailevi değişiklikler,
• Ekonomik güçlükler, teknolojide gelişmeler, az ücretli işler ve küreselleşme gibi işgücü piyasası faktörleri,
• Hükümetlerin politika ve harcama önceliklerindeki değişikliklerdir.
Aile kurma ile ilgili oranlarda yıllar içinde nasıl bir değişiklik söz konusudur?
Her ülkede bazı farklılıklar olmasına rağmen temel olarak aile politikaları evlilik ve çocuk sahibi olmayı destekleme, doğum ve doğum sonrası izinler, ebeveyn ve çocuk yardımı, eğitim desteği, aile danışmanlık ve sağlık desteği ve rehberlik alanlarına dayanmaktadır.
Ülkelerin almaya çalıştığı önlemlere rağmen evlenme ve dolayısıyla aile kurma ile ilgili oranlarda yıllar içinde ortaya çıkan düşme eğilimi de oldukça önemli bir konudur. Almanya’da evlenme oranı 1960’da binde 9.5 iken 2010’lu yıllarda binde 5’e gerilemiştir. Evlenme yaşındaki artış da ayrıca dikkat çekicidir. Ayrıca boşanma oranlarında iki binli yıllardan itibaren ciddi bir artış söz konusudur. Aile kurabilenler ailelerinin devamını sağlama konusunda önemli derecede zorluk çekmektedirler. Gelişmiş ülkeler arasında bulunan İskandinav Ülkeleri ve İngiltere’de boşanma oranları %40’lara ulaşmıştır. Bu durum tek ebeveynli ailelerin artışıyla sonuçlanmaktadır. Tek ebeveynli ailelere ise ülkeler daha farklı destek sistemleri geliştirmelidirler. Ülkelerin aile kurumunu desteği yalnızca belirli koşullar içinde özel ve geçici bir destek olarak kalmamalı, aynı zamanda ailelerin normalde olması gereken yaşam standartlarını korumaya ve hatta geliştirmeye yönelik planlanmalıdır.
Türkiye uygulanan aile politikaları bakımından hangi gruba dâhildir?
Her ülke kendi dinamikleri içinde farklı aile politikaları uygular. Bazı Avrupa ülkelerinde açık aile politikaları uygulanırken bazılarında daha kapalı aile politikalarının uygulandığı bilinmektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi de uygulanan aile politikasının belirlenmesinde oldukça önemlidir. Türkiye hem coğrafi hem de politik özellikleri açısından uygulanan aile politikaları bakımından Akdeniz ülkeler grubuna dâhildir. Akdeniz ülkeleri yakın zamana kadar diğer Avrupa ülkelerine göre tarımsal faaliyetlerin daha yoğun olduğu, aile kurumunun da bu açıdan devletin refahı için öncelikli olduğu ülkelerdir. Akdeniz ülkelerinde son yıllarda görülen hızlı kentleşme aile kurumunda etkili olsa da akraba ve komşuluk ilişkileri yine de önemini korumaktadır. Aile ve yakın çevresi Akdeniz ülkelerinde sosyal uygulamalarda oldukça önemli bir alanı kapsar.
Türkiye’de kadın istihdam oranları ne düzeydedir?
İngiltere, Hollanda ve İskandinav ülkelerine göre hem nüfus, hem de kadın başına düşen ortalama çocuk sayısının daha yüksek olduğu ülkemizde, kadınların işgücüne katılma oranı son on yılda % 23,6’dan % 33,4’e ulaşmıştır. Artan kadın istihdam oranlarının aile refahını yükseltici etkisi bulunmaktadır. Ancak yine de Türkiye’de kadın istihdam oranları Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerin oldukça gerisindedir.
Türkiye’deki aile yapısı nasıldır
Türkiye’deki aile yapısını geleneksel özelliklerini koruyan modern- geleneksel bir yapı olarak tanımlayabiliriz. Bu yapı geleneksel özellikleriyle sıcak, samimi, destekleyici ve dayanışmayı öne çıkartan bir yapıdır. Diğer taraftan sosyo-ekonomik koşulların ve kadının değişen statüsünün etkisiyle aile içi rollerin değişimi, daha eşitlikçi bir yaklaşımla otoritenin aile üyeleri arasındaki paylaşımında ortaya çıkan sorunlar, ülke toplumu açısından ele alınması gereken iletişimsizlik, çatışma, ilgisizlik, yalnızlaşma, şiddet gibi önemli sorunları içermektedir.
Avrupa Sosyal Şartı ile tanımlanan ve güvence altına alınan aile ile ilgili temel haklar nelerdir?
Avrupa Sosyal Şartı ile tanımlanan ve güvence altına alınan aile ile ilgili temel haklar şunlardır:
• Çalışma hakkı,
• Adil çalışma koşulları hakkı,
• Güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları hakkı,
• Adil bir ücret hakkı,
• Çocukların ve gençlerin korunma hakkı,
• Çalışan kadınların korunma hakkı,
• Mesleğe yöneltme hakkı,
• Mesleki eğitim hakkı,
• Sağlığın korunması hakkı,
• Sosyal güvenlik hakkı,
• Sağlık ve sosyal yardım hakkı,
• Sosyal refah hizmetlerinden yararlanma hakkı,
• Ailenin sosyal, yasal ve ekonomik korunma hakkı,
• Çocukların ve gençlerin sosyal, yasal ve ekonomik korunma hakkı,
• Çalışan göçmenlerin ve ailelerinin korunma ve yardım hakkı,
• İstihdam ve meslek konularında cinsiyete dayalı ayrım yapılmaksızın fırsat eşitliği ve eşit muamele görme hakkı.
2011 yılında aile ile ilgili kurumlarda nasıl bir değişiklik olmuştur?
Daha önceleri ülkemizde aile ile ilgili hizmetler ya Başbakanlık’a ya da Devlet Bakanlığı’na bağlı olarak devam ettirilmekteyken, 2011 yılında Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı kurulmuştur. Oluşan kurumsal yapı ile Aile ve Sosyal Araştırmalar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadının Statüsü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlükleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü kapatılarak bakanlık genel müdürlüklerine dönüştürülmüştür.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın misyonu nedir?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı misyonunu “Birey, aile ve toplum refahını artırmak amacıyla dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere tüm toplumu hedefleyen katılımcı anlayışla, adil ve arz odaklı bütüncül sosyal politikalar üretmek, uygulamak ve izlemek” olarak tanımlamıştır.
Kadına yönelik şiddet tanımı hangi başlıklar altında toplanır?
Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel olarak değil, cinsel, ruhsal ve ekonomik şiddet olarak da görülmektedir.
Kadınları kontrol etmek amacıyla kullanılan tartaklama, fiziksel saldırı, dövme, tokat atma, ateşli silah ya da kesici- delici aletle yaralama, ölüme yol açma kadına yönelik fiziksel şiddet olarak tanımlanır.
Kadınlara karşı güç kullanarak cinsel ilişkiye ya da istemediği cinsel davranışları yapmaya zorlama, kadınlara cinsel bir nesne gibi davranma, tecavüz gibi davranışlar kadına yönelik cinsel şiddeti tanımlar.
Duygusal gereksinimlerin baskı uygulayarak istismar edilmesi, sevgi ilgi, onay gibi ruhsal gereksinimlerin göz ardı edilmesi, başkalarının yanında küçük düşürme, aile ve arkadaşlarıyla görüşmesinin engellenmesi, telefonla taciz, işyerinde taciz ve takip etme kadına yönelik ruhsal şiddet olarak tanımlanır.
Kadının çalışmasına engel olunması, istemediği işlerde çalışmaya zorlanması, parasına ve banka kartlarından el çektirilmesi, aile içi mülkiyetin ve kazanımların erkeğin iradesinde olması, kadının aile gelirinden daha az yararlanması kadına yönelik ekonomik şiddeti oluşturur.