AİLE YAPISI VE İLİŞKİLERİ - Deneme Sınavı - 6

Toplumun kurumsallaşmış en küçük sosyoekonomik birimi, ailedir.

Sanayi Devrimi'nden sonra, aile içinde çocuk ve yaşlı bakımı bir sorun haline gelmiş, devletler ve toplumlar bu sorunu kurumlar aracılığıyla çözmeye çalışmışlardır.

Aileden Sorumlu Avrupalı Bakanlar'ın 2006 yılı Mayıs ayında yaptıkları Lizbon toplantısı'na göre yaşlılık, Avrupalı toplumların karşı karşıya bulunduğu tehditler arasındadır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının teşkilat şemasına göre, aile ve ve toplum hizmetleri genel müdürlüğü müsteşar yardımcısı'na bağlıdır.

Birey ile toplumun uyum içinde yaşamaya başlamasını ve bu birlikteliği sürdürmesini sağlayan aile işlevi, eğitim işlevidir.

Bilgiye erişim kolaylığı, küreselleşmenin insan hayatına kattığı olumlu yeniliklerden biridir.

Ülkemizde kadın ve erkek eşitliğinin devlet içinde kurumsallaşma süreci 1987 yılında Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde Sosyal Planlama Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan “Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu” ile başlamıştır.

Sanayileşme ve küreselleşmeye bağlı olarak ailenin işlevlerinde de değişim yaşanması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Söz gelimi geleneksel toplum yapısında aile içinde yerine getirilen eğitim, sosyal güvenlik, çocuk-yaşlı-özürlü bakımı, toplumsallaşma gibi birçok işlev, kentleşmiş modern sanayi toplumlarında ailenin içinde bulunduğu koşullar artık bu işlevleri yerine getirmede yetersiz kaldığı için kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlar ve sivil toplumun örgütleri gibi kurumların kontrollü yardımlarını gerekli kılmıştır. Ancak kolaylıkla tahmin de edilebileceği gibi deneyimler, hiçbir kurumsal yapının, ailenin yerine getirdiği işlevleri aile kadar başarılı, yerinde ve ekonomik olarak yapamayacağını göstermektedir. Bu durumun en önemli nedenini ailenin karşılıksız sevgi temeli üzerine kurulmuş yegane kurum olması nedeni ile bireylerin, birbirlerinden karşılık beklemeksizin doğal bağlılık, sevgi, saygı ve özveri ilişkisi içinde bulunmalarıdır. Buna karşılık kurumsal yapılarda aile bireylerine götürülen, çocuk bakımı, yaşlı ya da özürlü bakımı gibi hizmetler öncelikle ticari bir değer karşılığında yerine getirilmektedir.

Beslenme - olumlu etkiler : *Daha bol ve çeşitli gıda. *Beslenme prensiplerine uygun beslenme. *Daha hijyenik şartlarda beslenme. *Daha görsel sofralarda beslenme. Olumsuz etkiler: *Genetiği değiştirilmiş organizmalarla beslenme riski. *Obezite riski.

Dinlenme / Eğlenme - olumsuz yönler: *Bilgisayar karşısında daha fazla vakit geçirmeden kaynaklanan radyasyon tehlikesi. *İnternet kanalı ile kumar, zararlı madde vs gibi insan yaşamını olumsuz etkileyen maddelere kolay ulaşabilme. *Daha asosyal bir yaşam.

Küreselleşmeyi kısaca, "dünyanın tek bir mekan olarak algılanabilecek ölçüde sıkışıp küçülmesi olarak tanımlamak mümkündür”.

Sanat insanın yaratıcı gücüne dayalı bir olaydır. Düşüncenin estetik unsurları da ihtiva edecek bir şekilde yansıtılmasıdır. Sanat doğayı zaman ve uzay faktörlerini dikkate alarak düzenler. Sanat kendi başına bir sondur. Değeri kendi içerisinde saklıdır. Teknoloji de yaratıcılığa dayalı bir olaydır. Teknoloji de insanın yaratıcı gücüne bağlıdır ve insanın yaratıcı gücünü geliştirir. Teknoloji, insanın yaşamını daha kolay hale getirmek için, insanın yaratıcı gücünü kullanarak eser ortaya çıkarmasıdır. Teknolojik olarak ortaya çıkarılan eser fonksiyonel, ekonomik ve estetik olmalıdır.

İnsana Kolaylık Sağlama : Teknolojik ürünler insanın yaşamını kolaylaştırmak amacıyla üretilir. Bu surete insanın yaşamı kolaylaşır. İnsanın kendisine ayıracak daha çok zamanı kalır. Günümüzde insan ihtiyaçlarını teknoloji aracılığı ile karşılamaktadır. Yeniliklere açık hale gelirler. Dünyaya bakış açıları değişir. Olayları algılama yetenekleri artar. Olayları daha insancıl açıdan ve daha olumlu olarak yorumlamaya başlarlar. Teknoloji güçtür. Bu nedenle insana güçlü olmanın güvenini verir.

Teknolojinin gelişmesi ile insanların yaşam düzeyleri yükselir. Teknoloji sayesinde insanlar günlük yaşamlarında yapmak zorunda oldukları veya yaptıkları birçok işi makineler ile yaparlar. Teknoloji insanlara yeni ufuklar açar. Yeni iş kolları ortaya çıkar. Toplumda yaşayan bireylerin iş bulmaları sağlanır, işsizliği önler. İnsanların kullandığı adale gücü miktarını en aza indirir. Mekanik güç kullanım oranı, teknolojinin gelişmesine paralel olarak artar. Sözgelimi teknolojik gelişmenin yüksek olduğu bir yörede insanlar ulaşımlarını otomobiller ile sağlarken, teknolojik gelişmenin az, dolayısı ile yaşam düzeyinin düşük olduğu bir yörede ulaşım yaya olarak sağlanır. Teknolojik gelişmelerin yüksekliği, teknolojik ürünlere sahip olma ve sahip olunan teknolojik ürünleri kullanım sıklığı etkiler.

Bir kurum olarak bilim teknolojiden binlerce yıl sonra oluşmuştur. Ancak on sekizinci yüzyılın sonlarında teknoloji bilimin uygulama alanı olmuştur. Yani ancak bu tarihte bir önceki bölümde anlatılan bilim - teknoloji - endüstri süreci normal yoluna girmiştir. 19. ve 20. yüzyıllar da ise teknolojinin gelişmesinde bilimin çok büyük katkıları olmuştur.

Bilim ve teknolojinin birbirine dayalı olarak çalışması buluş ile uygulama arasında geçen zamanı kısaltmıştır. Sözgelimi fotoğraf bulunduktan 112 yıl sonra uygulamaya geçilirken, bu rakam telefon için 56, radyo için 35, radar için 15, televizyon için 12 ve nihayet transistor için ise 5 yıl olmuştur.

Telefon, teleks, faks gibi modern haberleşme cihazlarında son yıllarda yapılan teknolojik gelişmeler sonucunda dünyanın her hangi bir yöresi ile haberleşmek, bilgi alışverişi sağlamak, orada çıkan en son bir yayını elde etmek, ya da buradan herhangi bir yayını göndermek artık çocuk oyuncağı haline gelmiştir.

Kuşkusuz küreselleşme ile birlikte hızla bütünleşen dünyada, bütün yapı ve süreçler gibi devlet aygıtı da gerek yapı ve gerekse işlevsel boyutlarıyla önemli bir dönüşüme uğramaktadır. Kabullenilsin ya da fark edilmesin, devlet yetki kullanmada, düzenleme yapmada, denetim işlevini yerine getirmede giderek artan ölçüde bağımsızlığını yitirmekte, yerel, ulusal, uluslararası ve global ölçekte varlığını sürdüren çok sayıda aktörle iktidarını paylaşmaya kendini mecbur hissetmektedir.

Teknoloji, en temel olarak insanın sorun çözme isteğinden doğmuştur.

Hayatı kolaylaştıracak herhangi bir araç ya da gerecin ortaya çıkarılabilmesi için öncelikle bilgilerin üretilmesi gerekmektedir.