aofsorular.com
SOS305U

Aile Kavramı ve Sosyolojisi

1. Ünite 24 Soru
S

Aile nedir? Kısaca aile kavramını açıklayınız. 

Aile, ilk insan topluluklarından itibaren var olan en temel ve en kadim kurumdur. Gözümüzü dünyaya açtığımız andan itibaren karşılaştığımız, içinde büyüdüğümüz, devamlı temasta olduğumuz ve yaşamımızın önemli bir bölümünü geçirdiğimiz ortamdır. Aile, bütün toplumlarda ortak kurumların başında gelmekle birlikte toplumdan topluma değişik özellikler gösteren bir niteliğe sahiptir.

Dilimize Arapçadan geçen aile sözcüğü, Türk Dil Kurumu’na göre, evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca ve çocuklar arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birliktir. Aile, aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü; birlikte oturan hısım ve yakınların tümü olarak da tanımlanmaktadır.

S

Ailenin sosyolojik anlamı nedir? Kısaca açıklayınız.

Ailenin sosyolojik anlamı; ailenin, tabaka, sınıf, bölge, etnisite, sosyal grup gibi çeşitli sosyolojik kolektiviteler içinde toplumsal bağlamında araştırılarak yorumlanmasıdır. Ailenin yapısal boyutlarının, toplumsal ilişki yapıları çerçevesinde değerlendirilmesidir. Örneğin, aile olgusu sınıf bağlamı içinde araştırılıyorsa sınıf bağlamıyla birlikte ele alınmaktadır. Aile sosyolojisinin ortaya çıkmasından önce ortaya atılan düşünceler, aile yapısını tasvir etmek, açıklamak yerine “olması gereken” duruma ilişkindir. Ancak aile sosyolojisi normatif değildir ve amacı, gerçeği olduğu şekliyle incelemektir

S

Robert Murdock, dünya genelinde 250 toplumdan derlediği verilerden hareketle, ailenin evrensel bir kurum olduğu sonucuna ulaşmıştır. Murdock'a göre tüm toplumlarda ailenin birbiriyle ilişkili dört işlevi nelerdir?

Robert Murdock tüm toplumlarda ailenin birbiriyle ilişkili dört işlevi yerine getirdiğini belirtmiştir. Bunlar; cinsel, ekonomik, üreme ve yetiştirme işlevleridir

S

Aile evrensel bir kurum olsa da bu durum, ailenin evrensel bir tanımının yapılacağı anlamına gelmemektedir. Evrensel bir aile tanımı yapmanın önündeki ilk büyük engeller nelerdir?

Aile evrensel bir kurum olsa da bu durum, ailenin evrensel bir tanımının yapılacağı anlamına gelmemektedir.

Evrensel bir aile tanımı yapmanın önündeki ilk büyük engel, bu kurumun dünya çapında sergilediği çeşitliliktir. İçinde bulunulan toplumdaki ailenin model alınmasıyla, buna göre bir aile tanımı yapılmaktadır. Ancak dünya, yalnızca tek bir toplumdan ve kültürden ibaret değildir (Adak, 2012: 40).

Evrensel bir aile tanımını zorlaştıran ikinci önemli faktör, tarihsel süreçte aile kurumunun sürekli değişmeye maruz kalmasıdır. Ailenin yapısı, ilişkiler, ailenin işlevleriyle birlikte aile hakkındaki düşüncelerde de değişiklikler olmaktadır. Bu değişimlerle birlikte ailenin de tanımı genişlemekte ve aileye alternatif olarak birlikte yaşama, eşcinsel evlilikler gibi yaşam biçimleri de aile başlığı altında toplanmaktadır. Dünya toplumlarında bazı insanlar, en köklü kurumlardan biri olan aileyi modası geçmiş bir kurum olarak görmektedir.

S

İnsanlık tarihi farklı üretim biçimlerinin hâkim olduğu hangi toplum türlerini ortaya çıkarmıştır? 

İnsanlık tarihi, her bir dönemin kendinden öncekine göre daha ileriye taşındığı dört farklı üretim biçiminin hâkim olduğu süreçten geçmiştir. Bu üretim biçimleri, dört farklı toplum türünü ortaya çıkarmıştır. Üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayalı avcı ve toplayıcı topluluklar, yerini tarım devrimi sonucunda üretim aracının toprak olduğu tarım toplumlarına ve sonrasında sanayi toplumları sonucunda üretim aracının fabrika olduğu sanayi toplumlarına bırakmıştır. 1980’li yıllarda teknolojik gelişmeler, enformasyon devrimini de beraberinde getirerek, bilginin en büyük sermaye olduğu günümüz sanayi sonrası toplumlar oluşmuştur.

S

Anaerkillik kavramı nedir?

Anaerkillik kavramı, annenin hâkimiyeti anlamına gelmektedir. Anne, aile reisidir ve soy anneye göre belirlenmektedir.

S

Avcı ve Toplayıcı Toplumda Aile yapısı, ailede kadın ve erkeğin rolleri nasıl biçimlenmiştir? Açıklayınız 

Avcı ve toplayıcı toplumlarda yaşamı sürdürme koşullarını sağlayan geçim kaynakları; kadınların yiyecek topladığı, erkeklerin avlandığı ortak bir iş bölümünü yaratmıştır. Cinsiyete dayalı olarak ortaya çıkan iş bölümü, kadın ve erkek arasındaki anatomik farklılıklardan kaynaklanarak şekillenmiştir. Bu iş bölümünü yaratan en önemli nedenlerden biri, kadının doğurganlığı olmuştur. Kadının, hamile veya bebeğini emzirmek zorunda olması, topluluğun geçim kaynaklarından biri olan yiyecek toplayıcılığı ile uğraşmasına yol açmıştır (Kottak, 2001: 445). Doğanın zorlu koşulları, avcı ve toplayıcı topluluklarının mücadele içerisinde birlikte çalışmasını ve birlikte yaşamasını zorunlu kılmıştır. İlkel toplumlarda, tarım tekniklerinin gelişmesi, hayvanların evcilleştirilmesi ve madenlerin bulunması o zamana kadar görülmemiş bir zenginlik kaynağı yaratmış, toplumlar insanlık tarihinde tükettiklerinden fazlasını üretmeye başlamıştır. Düzenli ve sürekli olarak ürünlerin elde edilmesi, eşit bölüşüm temellerini yok ederek topluluğun her üyesinin üretime katılma zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır. Üretimi gerçekleştirenler, topluluğun ihtiyaçlarını karşılayacak besin kaynaklarını temin etmişlerdir. Erkekler, üretim araçlarının gelişime katkıda bulunacak aletlerin yapımı ile uğraşırken, kadınlar üretimde değeri olmayan ev eşyalarının yapımıyla uğraşmışlardır. Bunun sonucunda kadınlar ve yaşlılar toplumun güçsüz kesimi kabul edilerek üretim sürecinden dışlanmışlardır. Özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte alet yapan erkekler, yaptıkları aletlerin sahibi de olmuşlardır. Bu gelişmelerin sonucu olarak kadın, toplum içindeki yerini ve saygınlığını zamanla yitirmiştir 

S

Tarım Toplumundaki aile yapısında kadın ve erkek rolleri nasıl biçimlenmektedir? Açıklayınız 

Üretim araçlarının gelişmesiyle birlikte, başlıca emek gücü erkekler tarafından sağlanmıştır. Emek gücüne duyulan ihtiyacın artması, ilkel toplumun kalıntıları üzerine, köleci ve ataerkil toplum yapısının kurulmasına neden olmuştur. Üretim araçlarına, servete ve siyasi güce sahip olan egemen sınıfın erkekleri, serveti korumak ve soyun devamını sağlayabilmek için yasalar ile aile ve evliliği düzenlemeye başlamıştır. Bu durum da, ataerkil sistemin pekiştirilmesine yol açan tek eşli evliliği ortaya çıkarmıştır. Tek eşli evlilikler, ev işleri ve çocuk bakımından sorumlu tutulan kadınlara dayatılan zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu durum, erkeğin başka kadınlarla birlikte olmasına sınırlandırmalar getirmemiştir. Erkek, ev hizmetleriyle uğraşan cariyeler ve köle kadınlarla birlikte çok eşli bir yaşam sürmüştür

S

Sanayi Toplumunda Aile yapısı ve ilişkileri nasıldır? Açıklayınız 

Coğrafi keşifler ile keşfedilen ülkelerdeki yer altı zenginliklerinin Avrupa ülkelerine aktarılması, sermaye birikiminin tarımdan ticarete kaymasına neden olmuştur. Böylece, feodal üretim biçiminin çözülme süreci başlamış, 19. yüzyıldaki sanayi devrimiyle birlikte yerini kapitalist üretim biçimine bırakmıştır. Kapitalist toplum yapısında fabrika en önemli üretim aracıdır. Bu durum, yeni üretim araçlarına sahip olan kapitalist sınıf ile geçimini onlara emek güçlerini satarak sağlayan işçi sınıfının ortaya çıkmasına neden olmuştur (Burns, 2009: 30). Üretim biçimlerinde yaşanan bu değişmeler, aile yapısını da etkilemiştir. Feodal dönemde ekonomik üretimi gerçekleştiren en küçük birim olarak kabul edilen aile, yerini sanayi toplumlarında çekirdek aileye bırakmıştır. Çekirdek ailenin 1750 yıllarında burjuvazi arasında ortaya çıktığı düşünülmektedir. Burjuva ailesinde koca, ailenin geçimini sağlayacak sermayeye sahip olduğu için ailedeki egemen otoritedir. Kadın ise kocasının toplumsal statüsüne uygun olacak şekilde evde hizmetkarlarının da yardımıyla evin düzeni ve temizliğiyle ilgilenmektedir. Burjuva ailenin mutlu bir evlilik sürmesinin koşulu, kadının çocuklarıyla ilgilenmesine bağlıdır. Burjuva kadınının temel rolü anneliktir; çocuklarının toplumda saygın bir konuma gelecek şekilde eğitilmesi onlar için oldukça önemlidir.

S

Sanayi toplumunda burjuva sınıfından farklı olarak, işçi sınıfı aile yapısı nasıl şekillenmiştir Açıklayınız.

Burjuva sınıfından farklı olarak, topraklarından koparılarak sanayi kentlerinde kendilerine yeni bir yaşam kurmaya çalışan işçi sınıfı ise aile yapısını, ekonomik ve toplumsal zorluklar altında geliştirmiştir. Fabrikalardaki ücretlerin düşük olması, aile üyelerinin çalışmasını zorunlu kılmıştır. İşçi ailesi, ağır çalışma şartları altında sıcak aile yuvasına sahip olamamıştır. İşçi aileleri, ev kiralarını ödemekte zorlandıkları için birkaç aile bir araya gelerek tek bir odada yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Kadın ve çocuklara, erkeklere göre daha düşük ücret ödendiği için fabrikalarda ağırlıklı olarak kadın ve çocuklar çalıştırılmıştır. Fabrikadaki ağır çalışma koşulları, kadınlarda fiziksel ve psikolojik sorunlara neden olmuştur. Kadının çalışma yaşamında yer almasıyla birlikte aile geçimini sağlayacak ücreti elde etmiştir. Böylece, erkekler ve kadınlar arasındaki aile içi ataerkil ilişkisi de zamanla değişmeye başlamıştır

S

Sanayi sonrası toplumda aile yapısı ve ilişkileri nasıldır? Açıklayınız.

Tarım ve sanayi devrimlerinden sonra üçüncü bir devrim niteliğinde olan enformasyon devrimi gerçekleşmiştir. Enformasyon teknolojisinin gelişimiyle birlikte hizmet sektörü de gelişmiştir. Bu dönemde, kadınların çalışma yaşamı içinde daha fazla yer almaya başlaması, aile içindeki güç ilişkilerini değiştirmiştir. Aile ve toplum yapısında ataerkil değerlerin varlığına rağmen, aile içindeki güç ve otorite dengesi eşitlikçi bir yapıya kavuşmuştur. Ekonomik bağımsızlığını kazanan kadın, aile içi kararların alınmasında daha fazla söz hakkı elde etmiştir. Erkekler, ev idaresi ve çocuk bakımı gibi kadının görevleri arasında olduğu kabul edilen işlerin gerçekleştirilmesinde aktif bir rol oynamaya başlamıştır

S

Günümüz toplumlarında aile yapısı ve ilişkileri nasıldır? Açıklayınız.

Günümüzde evliliklere ilişkin beklentilerde değişimler meydana gelmiştir. Geçmişle kıyaslandığında, günümüzde evli çiftler birbirlerinden yoğun bir duygusal bağ, cinsel uyum, arkadaşlık vb. beklemektedir. Bu yüksek beklenti de birlikte uzun bir yaşam sürmeye odaklı evliliklerin gerçekleşmesini zorlaştıracağı yönündeki düşünceleri oluşturmuştur. Günümüz toplumlarında boşanma oranlarının artması da bireylerin, evlilik ve aileyi algılayış biçimlerindeki değişimi beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, ailenin nasıl bir değişim ve dönüşüm sürecine evrileceğine ilişkin çeşitli tartışmalar, farklı öngörülerin geliştirilmesine temel oluşturmuştur. Yeni aile türlerinin ortaya çıkması, gelecekte ailenin nasıl olacağı veya varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği sorusunu beraberinde getirmiştir. Bu konu hakkında Landis (1992), iki yüz yıldır yavaş bir değişim gösteren ailenin, günümüzde hızlı bir değişim sürecine girmesinden dolayı gelecekteki aile yapısına ilişkin tahminde bulunmanın güç olacağını savunur 

S

Toplumsal yapıdan etkilenen ailenin kendine has özelliklerinde bir devamlılık bulunur. Ailenin bu  karakteristik özelliklerini sıralayınız.

Aile, çeşitli özellikleriyle diğer sosyal yapılardan farklı olarak, kendine ait bazı özellikleri olan sosyal bir kurumdur. Toplumsal yapıdan etkilenen bu kurumda çeşitli değişiklikler meydana gelmekle beraber, ailenin kendine has özelliklerinde bir devamlılık bulunur. Ailenin bu karakteristik özellikleri şu şekilde sıralanabilmektedir (Gökçe, 1990: 207-209):

• Aile evrenseldir.

• Aile duygusal bir temele dayanır.

• Aile, şekillendirme özelliğine sahiptir.

• Ailenin kapsamı sınırlıdır.

• Aile, sosyal yapıda çekirdek özelliği taşır.

• Aile, sosyal kurallarla çevrilidir.

• Aile üyelerinin sorumlulukları vardır.

• Ailenin devamlı ve aynı zamanda geçici bir doğası vardır.

S

Evlilik üzerine incelemeler yapan Müler Lyer, insanların hangi üç önemli dürtüden dolayı evlendiklerini belirtmektedir?

Evlilik üzerine incelemeler yapan Müler Lyer, insanların üç önemli dürtüden dolayı evlendiklerini belirtir. Bunlar; ekonomik ihtiyaçlar, sevgi ve çocuk arzusudur.

S

Aileyle ilgili önemli kavramlardan biri olan akrabalık kavramını açıklayınız.

Akrabalık; evlilik veya soy bağı aracılığıyla oluşan ilişkilerin sonucunda belirli yükümlülükleri, değerleri içeren toplumsal bir sistemdir. Akrabalığın temelleri biyolojik bağlardan kaynaklanmaktadır. Anne ve çocuk ile kardeşler arasındaki bağlar, bilinen ilk biyolojik bağlardır. Evlilikle birlikte kadın ve erkek arasında ortaya çıkan ilişki toplumsal içeriklidir. Her toplumda ortaya çıkan bu bağlar, toplum üyeleri arasında belirli ilişkilerin ve duyguların oluşmasını sağlamaktadır. Özet olarak akrabalığın oluşmasında iki etken belirleyicidir. Bunlar; kan bağı ve toplumsal anlaşma bağıdır

S

Evlilik ve aile türleri nelerdir? Açıklayınız.

Oturulan yere göre evlilik, matrilokal, patrilokal ve neolokal olmak üzere kendi içinde üçe ayrılmaktadır. Erkeğin kadının evinde oturması; halk dilinde iç güveyliği olarak ifade edilen tür matrilokal olarak adlandırılır. Patrilokal evlilik, kadının, erkeğin evinde oturması, neolokal evlilik, kadın ve erkeğin ailelerinin yanlarında kalmayıp onlardan ayrı bir evde yaşamalarıdır.

Eş sayısına göre evlilik, monogami ve poligami olmak üzere ikiye ayrılır. Monogami tek eşle evlenmek, poligami ise çok eşle evlenmektir. Poligami ikiye ayrılır; kadının aynı anda birden fazla erkekle evlenmesine poliandri, erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi polijini olarak adlandırılmaktadır.

Eşin seçildiği gruba göre yapılan evlilikler, endogami ve egzogami olmak üzere ikiye ayrılır. Akrabalarla yapılan evliliğe endogami, kadın veya erkeğin evleneceği kişiyi, üyesi olduğu grubun dışından seçmesi egzogamidir.

Otorite ilişkilerine göre, toplumların çoğunda erkeğin kadından üstün olduğu kabul edilir. Evliliklerde erkeğin üstünlüğüne ataerkil, kadınların üstünlüğüne matriyarki adı verilir. Evliliklerde genellikle erkeğin üstünlüğü ve otoritesi yaygındır (Özkalp, 2011: 135-136).

Soy ve secere ilişkilerine göre evliliklerde, mirasın nasıl bölüşüleceğinde soy ilişkileri önemli bir rol oynar. Patriliniyal sistemde, mirasın paylaşımı baba soyunun üstünlüğüne göre yapılmaktadır. Matriliniyal sistemde ise anne soyunun üstünlüğü önem taşımaktadır. Bilateral sistemde ise, iki tarafın mirastan eşit hak alması kabul edilir (Güneş, 2018: 30).

S

Geniş aile nedir? Açıklayınız 

Geniş aile; genellikle kırsalda yaşayan, geçimini tarımla sağlayan, akrabalık ilişkileri kuvvetli, erkeklerin karar almada etkili olduğu, yaşlı erkeğin aile sorumluluğunu üstlendiği, geleneklere bağlı aile tipidir. Geniş aileler ebeveynler, çocuklar ve diğer akrabaların meydana getirdiği birliktir. Birlikte yaşayan geniş aileler işlerini, ekonomik kaynaklarını ve yaşamlarını paylaşırlar. Geleneksel geniş ailenin üreme yoluyla neslin devamının sağlanması, çocuğun eğitimi ve toplumsallaşması, aile üyelerinin psikolojik tatmini, ekonomik bir birim olması, dinî bilgi ve pratiklerin aktarılması, koruyuculuk ve boş zamanların değerlendirilmesi gibi işlevleri bulunmaktadır. Geniş aile, yardımlaşma ve toplumsal güvenlik kurumu olarak tanımlanır. Aile, özellikle dışarıdan gelebilecek maddi ve manevi tehlikelere karşı üyelerini koruyarak güvenliği sağlayıcı bir rol sergiler. Geleneksel geniş aile yapısı içerisinde, yaşa ve cinsiyete bağlı olarak dağılım gösteren bir iş bölümüne rastlanır. Aile içerisindeki bütün üyelerin rolleri bellidir (Adak, 2012: 50).

S

Çekirdek Aile nedir? Açıklayınız.

Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan çekirdek aile, sanayi devrimi sonrası kent toplumlarının aile yapısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çekirdek aileyi geniş aileden ayıran önemli özelliklerden biri üye sayısı ve işlevlerinin geleneksel aileye kıyasla daha az olmasıdır. Geleneksel ailede yer alan yakın akrabalar çekirdek ailede yer almamaktadır. Çekirdek aile birincil ilişkilerin samimi bir şekilde yaşandığı aile ortamıdır. Sanayi toplumunun yarattığı stres, mutsuzluk gibi olumsuz durumlar çekirdek ailede hafifletilebilmektedir. Aileyle ilgili konularda tüm aile üyelerinin birlikte karar aldığı çekirdek aile, geleneksel geniş aileye oranla daha eşitlikçi bir yapıdır. Çekirdek aile geniş aileye göre daha kırılgan bir yapıya sahiptir. Toplumsal değişme sürecinde, özellikle günümüzde boşanma oranlarının arttığı görülmektedir. Geleneksel toplumlarda ikinci, üçüncü evlilikler, eşlerden birinin ölümüyle gerçekleşirken sanayi toplumlarında bu durum genellikle boşanmaların artışından kaynaklanmaktadır.

S

Abbott ve arkadaşları, boşanma eğiliminin artmasını hangi nedenler çerçevesinde açıklamaktadırlar?

Abbott ve arkadaşları, boşanma eğiliminin artmasını aşağıdaki nedenler çerçevesinde açıklamaktadır:

• Boşanmanın geçmişe göre yasal olarak kolaylaşması,

• Bireysel ideolojinin yaygınlaşması. Bireylerin kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olmak ve yaşamlarını kontrol etmek istemeleri,

• Evlilikle birlikte cinsel ve sevgiye dayalı tutkunun bitmesi,

• Stres ve çatışma,

• Boşanmanın toplumsal olarak daha kabul edilebilir hâle gelmesi,

• Kadınların maddi açıdan bağımsızlaşması boşanmaları kolaylaştırmaktadır (Abbott vd., 2005: 154-155).

S

Yurttaş, ailenin işlevlerini beş gruba ayırarak incelemektedir. Bahsi geçen bu beş işlev grubu hangileridir? Açıklayınız.

Türk toplumunun temel yapı taşlarından biri olan aile, korunmayı en fazla hak eden sosyolojik birimlerden biridir. İlkçağlardan günümüze, insan daima bir aileye sahip olmak istemiştir. İnsanların, biyolojik, psikolojik, kültürel, ekonomik ve sosyal ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu ihtiyaçların en iyi şekilde karşılanabileceği yapı ise ailedir. Yurttaş, ailenin işlevlerini beş gruba ayırarak incelemektedir. Bu sınıflama ise aşağıdaki gibidir:

• Biyolojik işlev: Aile bu işlev aracılığıyla neslin devamını sağlamaktadır.

• Ekonomik işlev: Aile bir yandan temel ihtiyaçlarını karşılamakta, diğer yandan toplum ekonomisine katkı sağlamaktadır.

• Sosyal işlev: Aile, tek tek bireylerinin, bütün olarak da kendisinin sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, eğlence gibi ihtiyaçlarını gidermektedir.

• Kültürel işlev: Aile, kültürün bir sonraki kuşağa aktarılma görevini yerine getirmektedir. Kültürün kuşaktan kuşağa aktarılması ile aileye ait değerlerin kaybolmadan sürdürülmesi sağlanmaktadır.

• Psikolojik işlev: Aile bireyleri arasında olması gereken sevgi ve güven ihtiyacının karşılanması sağlanmaktadır.

S

Göç nedir? Göç ve aile ilişkisini açıklayınız 

Göç; ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bulundukları yerleşim yerini bırakarak başka bir yerleşim yerine veya ülkeye gitme eylemidir.

Kırsal alandan kentsel alana göç eden ailelerini eğitim düzeyinin düşük olması ve kentin talep ettiği istihdam için yeterli mesleki donanımlara sahip olamamaları işsizlik konusunda ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bundan dolayı bireyler, geliri az, zor ve kısa süreli işlerde çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Göç ailesi olarak da tanımlanabilecek ailelerde temel sorunların başında iş ve meslek gelmektedir. Göç ailesinin başka bir önemli sorunu kentlileşmedir. Kentlileşme, göçle gelen ailelerin kentin yapılarına, değerlerine, beklenti ve normlarına uyumlu hâle gelmeleridir. Kentin talep ettiği norm, tutum ve kimlikler zaman zaman göç ailesinin norm ve değerleriyle çatışabilecektir. Göç eden aileler işsizlik, eğitim, sağlık, kimlik gibi sorunları aşmak üzere çeşitli dayanışma ağları oluşturmaktadır. Bu ağlar aracılığıyla bireyler, kentin bireyci, çatışmacı, istihdam rekabeti gibi zorluklarla başa çıkmaya çalışmaktadır (Canatan ve Yıldırım, 2011: 128-130).

S

Sembolik Etkileşimci Yaklaşım çerçevesinde aile yaklaşımını açıklayınız.

Sembolik etkileşimciliğe göre, aile davranışları toplumsal normlar tarafından oluşur ve aile, içinde bulunan faktörler tarafından etkilenir. Sembolik etkileşimciler, az sayıda aileyle geniş kapsamlı çalışmalar yaparlar. Ailelerde gözlem yaparak aile üyeleriyle görüşme gerçekleştirirler. Bu görüşmeler aracılığıyla aileyi niteleyen etkileşim kalıplarının anlaşılmasını sağlarlar (Kasapoğlu, 2018: 4).

S

İşlevselci / Fonksiyonalist Yaklaşıma göre aile sistemi nasıl işlemektedir? Açıklayınız 

İşlevselci/fonksiyonalist yaklaşıma göre ailevi sistem işlevler arası koordinasyona bağlı olarak işler. Aile üyelerinden birinin işlevini yerine getirmemesi sistemin işleyişini engeller. Bu nedenle, aile üyelerinin rollerini yerine getirmesi ailevi istikrar için önem taşımaktadır. İşlevlerin yerine getirilmesiyle ailevi bağlar güçlenir ve sağlıklı bir yapı ortaya çıkar (Kasapoğlu, 2018: 9).

S

Ailenin Modernleşmesi kadının aile içindeki rolünü nasıl değiştirmiştir? Açıklayınız.

Ailenin modernlik bağlamına yerleşerek yaşadığı değişmeler oldukça geniş bir alan oluşturmaktadır. Kadın olgusu da bu değişmeler arasında yer almaktadır. Modernliğin eşitlik ilkesi cinsel kimliklerin toplumsal rollerdeki paylaşımına da yansımaktadır. Modernleşen toplumda kadın eğitim, çalışma, toplumsal ve siyasal katılım konularında erkeklerle eşitlenmektedir. Kadınların eşitlik taleplerine göre aile kurumunda rol dağılımları değişmektedir. Kadınların aile içindeki rolü erkeklerle eşit haklara sahip olma doğrultusunda yeniden yapılanmaktadır. Modern kültürün, kadını toplum, siyaset ve kamusal alanda etkin kılma isteği bunu pekiştirmektedir. Kadın, ailede erkek ile eşitlenerek aynı roller içinde konumlanmaya başlar. Kadın, anne olmanın yanı sıra çalışan, karar veren, bireysel çabalarıyla para kazanabilen, meslek sahibi olan bir konumdadır. Alınan kararlarda eşit hak ve sorumluluklara sahiptir. Modernlik, bu eşitlenmeyi erkeklerin de kadınlar gibi doğum yapmaları gibi biyolojik eşitlemeye kadar vardırmaktadır.