AİLE SAĞLIĞI

Şiddet kavramının içinde barındırdığı en önemli kavram saldırganlık kavramıdır. Saldırganlık daha ziyade psikolojik literatüre has bir kavramdır.

Hezeyanlar, halüsinasyonlar, gerçeklikten uzaklaşma, duygusal cevapların kaybı, sosyal ilişkilerin bozulması gibi belirtilerle ortaya çıkan şizofreni ve bunun özel bir çeşidi olan şüphe, kıskançlık, kendini beğenmişlik gibi duyguların ön plana çıktığı paranoid şizofreni diye adlandırılan akıl hastalıkları da biyolojik nedenler arasındadır.

Yoksulluk, hayat karşısında şanssız olmak, beklentilerin ve kazanılmış niteliklerin yoksunluğu gibi sosyo-ekonomik baskı unsurları da şiddet uygulamasına neden olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün, 2002 Şiddet ve Sağlık Raporu’nda kullanılan sınıflandırmaya göre şiddet üç şekilde ele alınmıştır.

Kendine Yönelik Şiddet

Kişiler Arası Şiddet

Kollektif Şiddet

Fiziksel şiddet, daha çok bedene yöneliktir ve bedensel güce dayalıdır. Kontrol etmeyi, acı ve korku yaşatacak istekleri gerçekleştirmeyi hedefler.

Erkek şiddetine bir kadın hareketi olarak 1990 yılında kurulmuş, kadına şiddeti ve aile içi şiddeti azaltmaya dönük çabalar gösteren vakıf Mor çatı’dır. Mor çatı’ya başvuran kadınların %12,7’ sinin tek bir şiddet türüne maruz kaldıkları görülmektedir.

Boşanmak isteyen kadının karşısında duran önemli bir problem de kendisinin ve çocuklarının geçimini sağlamaya yetecek gelirinin olmamasıdır.

Aile içi şiddetin ve genel olarak tüm şiddet türlerinin kaynaklandığı koşulların altında iletişim eksikliğinin ve iletişimin tam olarak kurulamamasının yattığı görülmektedir.

Söz dışı iletişim, anlam yaratma işlevi olan beden dili kullanımı (jestler ve mimikler), kılık kıyafet, dokunma, sesin kullanımına ilişkin unsurlar (sesin tonu, rengi vb.) ve iletişimde mesafe kullanımı gibi hususları içine almaktadır.

Günlük yaşamda çatışma yaratan durumları aşağıdaki gibi sıralamaktadır:

Sözlük anlamıyla şiddet; bir kişiye, güç veya baskı uygulayarak isteği dışında bir şeyi  yapmak  ya da yaptırmaktır.

özel anlamda aile içi şiddetin nedenlerini biyolojik nedenler, psikolojik nedenler ve sosyal nedenler olmak üzere üç başlıkta toplamak mümkündür.

Aile içi şiddetin en sık olarak uygulanan biçimi fiziksel şiddettir.  Sarsma, hırpalama, tokat atma, dayak atma, bireye cisimler atma, duvarlara vurma, saçından tutup yerlerde sürükleme, itme, sopa ve odun ile dövme, ellerini kollarını bağlama, kesici delici aletlerle üzerine yürüme ve bunları kullanarak kişiyi yaralama, ateşli silahlar kullanma, kişileri öldürme gibi durumlar fiziksel şiddet uygulamalarıdır.

4320 sayılı “Ailenin Korumasına Dair Kanun” 14 Ocak 1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

sözsüz iletişimi dört gruba ayırarak açıklamaktadır:

Yüz ve beden

Temas

Mekân kullanımı

Araçlar

Şiddetin varlığını kabul etmek ve önlenmesine ilişkin ulusal eylem programı oluşturmak gerekmektedir. Şiddetin önlenmesi, şiddet uygulayanın cezalandırılması, şiddet mağdurunun ve çocukların korunması ve rehabilitasyonu, sığınma evlerinin acilen çoğaltılması ve tüm aşamalarda birimler arasında tam bir koordinasyon sağlanması zorunluluktur.

Yüz ifadesi, el ve vücut hareketleri, vücudun duruşu ve göz teması, iletişimin söz dışı boyutunun kodlarıdır.

Bir insanın karşısındakinin ne hissettiğini o anda anlayabilme ve ona bu hususta hak verebilme yeteneği olarak ifade edilen empati, sağlıklı ve etkili iletişimin kalbidir.

İletişimde çatışmaya neden olan en önemli faktör, algılama farklılıklarıdır.