Yaşam Boyu Aile Döngüleri ve Uyum
Bireysel yaşam döngüleriyle benzerlik gösteren aile döngüleri hangi aşamalardan oluşmaktadır?
Aile döngüleri, bireysel yaşam döngüleri ile benzeşen bir sürece sahiptir ve genel itibariyle şu aşamalardan oluşmaktadır:
• Başlangıç evresi
• Hamilelik ve doğum evresi
• Çocuk yetiştirme evresi
• Evden ayrılık evresi
• Orta yaş evresi
• Yaşlılık evresi
Bu evreler ve öğeleri geçerli olmakla birlikte, her aile her bir evreyi deneyimleyecek diye bir kural yoktur.
Modern aile sistemi kuramlarının çıkış noktası nedir?
Modern aile sistemi kuramlarının çıkış noktası olan Genel Sistemler Kuramı (GSK), ne türden olursa olsun karmaşık, organize olmuş sistemlerin davranışlarını açıklama çabasına sahiptir. Sistem anlayışı dünyayı, her bir nesnenin bir diğeriyle karşılıklı ilişkili olduğu bir biçimde görmektir.
Modern aile sistemlerinin temel varsayımları nelerdir?
Modern sistem kuramlarının temel varsayımlarından biri holism veya bütüncülük olarak adlandırılır. Daha açık bir ifade ile her sistem tutarlı ve birleşik bir bütündür ve bu nedenle her bir parçası ayrı ayrı incelenerek anlaşılamaz, bir bütün olarak anlaşılmalıdır.Aile sisteminin bir ikinci özelliği öz yansıtıcı olmasıdır yani, kendini ve davranışlarını inceleme nesnesi ve açıklama hedefi yapabilme ve böylece de kendisi için hedefler oluşturabilme becerisine sahiptir. Öz yansıtıcılık, insani sistemlerin ayırt edici bir özelliğidir. Aile sisteminin, işlevi, iletişim ve işlem kalıpları, çatışma, üyeler arası mesafe, uyum, bütünleşme ve değişime ayak uydurma gibi ürünleri, odağı bireyden uzaklaştıran ve aile üyeleri arasındaki ilişkilere kaydıran unsurlardır.
Aile yapısı; ekonomik sıkıntı veya nüfus artışı gibi dış etkenlerden, tek bir üyenin kendi davranışındaki değişimle veya olumlu geribildirim döngüsünün tamamlanarak sistemin öğrenmesi yoluyla değişime uğrar. Birinci ve ikinci dereceden değişimin arasındaki farklar nelerdir?
Birinci dereceden değişim, bir aile üyesinin olumlu geribildirim döngüsü tamamlanmadan kendi davranışlarında yaptığı bir değişiklik gibi sistemin bir bileşenindeki küçük bir değişimdir. İkinci dereceden değişim ise, tüm sistemi değiştirecek veya sistemi tekrarlayan olumsuzluklar karşısında savunmasız bırakabilecek kadar yüksek düzeyli bir değişimdir. İkinci dereceden sistem değişiminin etkileri daha ciddi ve kalıcıdır, dolayısıyla tüm sistem yeni işlemleme kalıplarına göre yeniden organize olur (Whitchurch ve Constantine, 1993).
Aile sistemleri kuramının temel kavramları nelerdir?
Aile Sistemleri Kuramı, Constantine (1986) tarafından GSK varsayımlarını aileye uyarlanması ile ortaya atılmıştır. Aile sistemleri kuramının temel kavramları: sistem, alt sistemler, sınırlar, içsel ve dışsal girdi ve çıktılar, sistem hiyerarşisi, dönüşüm kuralları, geri bildirim mekanizması, hedefler, değişim ve denge olarak sıralanabilir.
Aişe sistemindeki girdiler ve çıktılar nasıl açıklanabilir?
Aile sistemleri girdiler alıp bunları çıktılara dönüştürür. Bu girdilerin derecesi ve türü sistemin açıklık veya kapalılık dereciyle ilgilidir. Sistemin girdileri çıktılara dönüştürme şeklini düzenleyen dönüşün kuralları vardır. Buna göre aile sistemleri, yiyecek, çeşitli ürünler ve hizmetler, farklı kaynaklardan bilgiler gibi girdiler alır ve aile üyelerinin davranışları, işyerlerindeki katkıları veya çöp gibi maddi ürünler biçiminde çıktılar üretir. Ailenin çocuğu toplumsallaştırması ise diğer bir çıktı olarak görülebilir (Whitchurch ve Constantine, 1993).
Gerginlik aile sistemi içerisinde bulunur ve belirli düzeydeki gerilim sistemlerin özelliği yada gerekliliğidir. Gerilim çıktığında ailelerin kullandığı strateji yöntemleri nelerdir?
r. Gerilim ortaya çıktığında, aileler üç türden stratejiden birini kullanır. Bu stratejilerden ilki sistemin bölümlerinin ilişkisini olduğu gibi koruması için sürdürme stratejileri, ikincisi ise gerginliği vurgulayan ve arttıran ve zaman zaman da aile bölümlerinin ilişkilerinde kafa karışıklığı yaratan ve onları kargaşaya iten baskı (stres) stratejileridir. Aile sisteminin tercih edebileceği üçüncü türden stratejiler ise yaşanabilir ve işleyen bir sistem olarak kalabilmek için değişme şansı veren onarıcı stratejilerdir (Whitchurch ve Constantine, 1993).
Aile Sistemi Kuramı'nın temel önermeleri nasıl sıralanabilir?
Aile Sistemi Kuramı’ nın temel önermeleri şu şekilde sıralanabilir:
• Bir aile sisteminin uyumu ve dolayısıyla ömrünü sürdürebilmesi; sistemin değişiminin miktarı ile pozitif yönde ilişkilidir,
• Bir aile sisteminin uyumu ve dolayısıyla ömrünü sürdürebilmesi; sistemdeki çatışma ve gerginlikle olumsuz yönde ilişkilidir,
• Daha üst düzeydeki hedefler, daha alt düzeydeki hedeflerin arasında öncelikli olanları tanımlar ve aslen gözden geçirilip terk edilmeleri daha az muhtemeldir.
Jay Belsky'ın (1981) önerdiği üçlü aile sistemi şemasının ögeleri nelerdir?
Jay Belsky’nin önerdiği bu aile sisteminin üç ana etkeni vardır ki bunlar: evlilik, ebeveynlik ve çocuk davranışı ve gelişimi olarak belirtilir.
Romantik ilişkilerle ilgili hatırı sayılır derecede tanınmış bir uzman olan John Gottman'a göre evliliğin yürüyüp yürümeyeceğini gösteren en temel ilke nedir?
Olumlu ya da olumsuz herhangi bir duyguyu paylaşmak için öncelikle istekliliği arttırmak gereklidir. Bu nedenle de Gottman’a göre bir evliliğin yürüyüp yürümeyeceğini belirleyen ilk temel ilke evli bireylerin birbirlerinin yaşamlarını anlamakta ve saygı duymaktır. Birbirlerine psikolojik olarak yakın olan bu çiftlerin aşk haritası oluşturduklarını ifade eder. Aşk haritası oluşturan bu çiftler kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz, kimi zaman da karmaşık ya da kaotik duygular yaşasa bile birbirlerinin dünyalarına yönelik derin anlayışları ve detaylarıyla belirledikleri ortak yaşam yolları bu duyguları düzenler.
Gottman'ın çözülebilir sorunlar üzerinde çalışmak ilkesini açıklayınız.
Çözülebilir sorunlar evlilikte gündelik iş paylaşımı veya sevginin sözle ifade edilmemesi gibi iletişim ve iyi niyetle aşılabilir olanlardır. Maalesef evliliklerde her sorunun, özellikle de uzun süreli olanların, sadece iletişimi etkili kullanarak üstesinden gelemeyeceğimizi de unutmamak gerekir. Uzun vadeli veya müzmin sorunlar eşlerin çocuk sahibi olup olmama veya bir diğerinin hareketlerini sınırlama gibi daha ciddi bir içeriğe sahiptir. Bu müzmin sorunların çözülmesi daha profesyonel bir destek ile (örneğin evlilik terapisi) mümkün olabilir ve çözülmediğinde ise boşanma ile sonuçlanması muhtemeldir. Dolayısıyla çözülebilir sorunlar üzerinde çalışmak olarak adlandırılan bu ilkeye göre, eşler birbirlerine hoşgörülü ve yapıcı biçimde yaklaşmalı ve müzakere yoluna giderek yumuşak bir yaklaşım sergilemelidir. Böylece her iki eş de bir diğerinin hatasını yüze vurmak yerine, duygularını bir diğerine göre ayarlayarak değişim değil ama uyma sürecini yaşar.
Gottman'a göre sağlam bir evliliğin/ilişkinin en önemli belirleyicisi olan Gottman oranı nasıl açıklanabilir?
Gottman’a göre sağlam bir evliliğin/ilişkinin en önemli belirleyicisi ise çiftlerin aralarındaki olumlu etkileşimlerin olumsuz etkileşimlere oranıdır. Bir romantik ilişkinin yürümesi için olumlu etkileşimlerin oranının olumsuzların 5 katı olması gerektiği ileri sürülmektedir. Çiftlerin bu “Gottman oranı” hakkında bilgi sahibi olması ve bu oranı korumaya özen göstermeleri önerilebilir.
Tüm dünyada 35 yaş üstü anne olanların sayısı artmaktadır.2000’li yıllarda geç yaşta anne olmaya dair öne çıkan bulgular nelerdir?
2000’li yıllarda geç yaşta anne olmaya dair üç önemli noktaya işaret etmektedir. Bu üç nokta sırasıyla;
1. anne yaşı arttıkça annenin duygusal iyi oluşu da artmaktadır.
2. geçmişe göre şimdiki geç yaştaki anneler daha avantajlı sosyal ve ekonomik koşullara sahiptir.
3. anne yaşı çocukların davranışsal, sosyal ve duygusal gelişimine tek başına olumlu katkı verecek kadar güçlü bir belirleyicidir.
Erken Çocukluk döneminde (3-8 yaş) oyunun önemi nedir?
Oyun bu dönemdeki en önemli sosyal beceridir. Oyunda işbirliği yapma, hayali oyun ve oyunda sırasını bekleme bu yaşta yeni yeni gözlenir. Özellikle 5-6 yaşları arasında çocuklar oyunun kurallarının değişebileceğine inanır. Yine bu yaşta çocuğun uydurma veya hayali arkadaşları olabilir. Sosyal beceriler sergiler; işbirliği ve yardımseverlik gözlenir. Farklı toplumsal roller dener, oyunda anne, öğretmen veya bir çöpçüyü canlandırır.
Ergenlik döneminde (12-18 yaş) bilişsel açıdan yaşanan değişimler nelerdir?
Ergenlik bilişsel bir diğer değişim yaşandığı dönemdir. Ergenlerde soyut düşünme ve bağlı biçimde önermesel/ hipotetik ve mantıksal düşüncenin gelişimi gözlenebilir. Bu bilişsel niteliklerini biraz daha açıklamak gerekirse, öncelikle hepsinin Jean Piaget’in bilişsel gelişim kuramında soyut işlemler adını verdiği dönemin nitelikleri olduğunu söylemek gerekir. Önermesel veya hipotetik düşünce, bireyin düşünce ve eylemlerini bilfiil gerçekleştirmesine gerek olmadan sonuçlarını hesaplayabilmesi anlamına gelir. Mantıksal düşünce ise, olası sonuçları ve önermeleri mantık temelinde belirlemek ve gerekirse red etmek anlamına gelmektedir. Yanı sıra ergen kendi düşüncelerini de gözden geçirip, içe bakışı kullanarak bir kendilik değerlendirmesi yapabilir.
Ebeveynlerin çocuklarının kişisel ilgi, merak, motivasyon ve gelişimsel ihtiyaçları kapsamında farklı biçimlerde sundukları bazı önemli destekler nelerdir?
• Duygusal bağlantıyı gündemlerinde tutmak: Bağlanma
• Çocuklarını yetiştirirken olumlu tutumlar benimsemek: Stiller
• Çocuklarını sosyal ilişkilerinde cesaretlendirmek, bilgilendirmek ve eğitmek: Rehberlik, Koçluk veya Akran İlişkilerini Yönetmek
Çocuğun kendisine bakım veren yetişkinle kurduğu en temel duygusal bağın önemi nedir?
İnsan yavrusunda bağlanma çalışan John Bowbly (1969, 1989) ve Mary Ainsworth’ün (1979) Yabancı Durum Paradigması deseni bizlere bağlanma ile ilgili çok derin bir kavrayış kazandırmaktadır. Bulgular, bağlanmanın bebek için yaşamsal bir eğilim olma veya beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçların giderildiği bir ilişki olmanın ötesinde temelinde sevgi ve sıcaklık olan bir ilişki biçimi olduğunu ortaya koymaktadır. Böylece ilişkinin ve kendi benliğinin zihinsel bir modelini oluşturan bebek, daha sonra başkalarına vereceği tepkileri buna göre düzenleyecektir (Bretherton ve Munholland, 2008; akt. Santrock, 2014, ss.192). Nitekim güvenli bağlanan bebeklerin bakım verenlerinin tarzıyla ilgili araştırma bulguları da, bu bebeklere bakım verenlerin genelde tutarlı ve duyarlı yaklaştığını; bebeklerin ihtiyaçlarını gidermek için duygusal olarak açık, zamanında ve yeteri miktarda ilgi gösterdiklerini ortaya koymaktadır (Finger ve ark., 2009; akt. Santrock, 2014, ss. 195).
Bakım verme stillerinden duyarlı tepki yada duyarlılık nasıl açıklanabilir?
Bakım verme stilleri, çocuğun gelişimsel evresine göre ele alınmaktadır. Bebeklik döneminde çocuğu olan ebeveynin çocuğuna bakım verme stili genellikle bakım verenin duyarlı tepkileri ele alınarak incelenmektedir. Duyarlı tepkiler veya duyarlık; yaşamın ilk yıllarında bakım verenlerin bebeğin ağlama, belli bir yere doğru uzanma, sıkıntı gibi işaretlerine karşı ilgili, ihtiyaçlarını doğru belirlemekte maharetli, zamanlamada özenli ve bebeğin istek ve ihtiyaç dengesini karşılarken tavırlarında tutarlı olmalarını içeren bir grup niteliğin tamamını içermektedir.
Ana babalık sınıflandırmalarının temelindeki boyutlar nelerdir?
Ana babalık sınıflamalarının temelde iki boyutu vardır ve bir boyutu ile kabul etme ve ilgilenme diğer boyutu ile talep etme ve kontrolü içermektedir. Ebeveynin çocuğunu kontrolünün düşük ama kabulün yüksek olduğu üçüncü tip bir sınıflama ise hoşgörülü ebeveynlik olarak adlandırılır. Son olarak hem kontrol hem de ilginin düşük olduğu ebeveynlikte ise ana-baba çocuğun yaşamına ilgisizdir ve ihmalkâr ana babalık stili mevcuttur (Santrock, 2014, ss. 253,254).
Orta çocukluk döneminde ebeveyn-çocuk ilişkilerinde gelişimsel bir takım değişiklikler nelerdir?
Orta çocukluk döneminden itibaren akıllı ebeveynler ebeveynliklerinde niteliksel bir takım değişikliklere gider. Böylece, daha önceki dönemlere kıyasla çocuklarının davranışlarını yakından ve birebir kontrol etmemeye başlar, rehberlik gibi daha uzaktan ve dolaylı bir takım yöntemleri kullanırlar. Huston ve Ripke’ye göre (2006) çocukluk döneminin ortalarından itibaren ebeveynlerinin temel görevi bir gözlemci ve bir iskele oluşturucu gibi evlatlarına akademik beklentileri karşılamasında ve sosyal ilişkilerinde destek sağlamaktır.
Boş yuva sendromu nedir?
Çocuklarıyla yaşayan ebeveynler, çocuğun yetişkin yaşantısına geçişi ile beraber, boş yuva sendromu yaşayabilirler. Boş yuva sendromu, ebeveynlerin çocukları eğitim, evlilik veya iş yaşantıları gereğince evden ayrıldıktan sonra yaşadıkları değişimdir. Araştırmalar bazı ebeveynlerin duydukları üzüntü ve boşluk duygusunu ve evlilik doyumundaki azalmaya (Fingerman ve Baker, 2006), bazıları ise artışa(Gorshoff ve Baker, 2006) işaret eder (akt. Santrock, 2014, 516).
Sosyolojinin yapısal işlevselci perspektifinden ailenin 3 temel işlevi nedir?
Ailenin 3 temel işlevi : toplumun sürekliliği için çocuk yetiştirmek (cinsellik ve çocuğu kültürel donanımla eğitmek), aileye ekonomik işbirliği destek sağlamak, yoldaşlık ve samimiyet kurarak duygusal güven sağlamak olarak belirtilmektedir. Tüm bu işlevler aslen toplumun devamı sağlamak için karşılanması gereken 3 temel işlevi temsil eder ve aile bu işlevleri en iyi biçimde karşılar (ayrıntılar için bkz. Eshleman ve Bulcroft, 2006).
Sosyal Çatışma Kuramı aile içindeki düzeni nasıl ele alır?
Sosyal çatışma kuramı, aile içindeki düzeni normal ve çatışma olarak ikiye ayırır. Çatışma; temelde rekabet ve güç kaynaklı birer biçimde düzende dinamizm yaratır. Aile bireylerinin değişen rolleri ailede güç dengesini değiştirir ve bu nedenle çatışmalar ortaya çıkar. Ailelerin çatışmayı çözmek için değişime hazır olması gerekir. Sosyal çatışma kuramının aileye getirdiği bakış açısıyla sosyal gerçekliği sağladığı ileri sürülmektedir (ayrıntılar için bkz. Farrington ve Chertok, 1993).
Sembolik Etkileşim Kuramı'nın vurguladığı noktalar nelerdir?
İnsanların sosyal etkileşim kurmasının temelinde anlam oluşturma olduğu ileri süren Sembolik Etkileşim Kuramı, dil ve işaret gibi ortak paylaşılan sembolleri yorumlama ve anlamlandırma çabamıza vurgu yapar. Kuram temelde, ailenin çocuğun sosyalleşmesindeki rolünü açıklar
Aile Ekolojisi Kuramı'nda belirtilen çevresel sistemler nelerdir?
Ekolojik Sistemler Yaklaşımı; mikro, mezo, eko, makro ve krono sistemler olarak adlandırılan bu çevresel sistemleri ileri sürerek, en dar ve en geniş boyutta çevreyi incelemiş ve aralarındaki bağlantılara dikkat çekmiştir. Mikrosistem ev, okul ve akran grupları gibi çocuğun kişiler arası ilişkiler, roller ve etkinlikleri deneyimleyip etkileneceği bir düzendir. Ekzosistem, ailenin işi, ebeveynin işyeri, okul idaresi kararları gibi daha geniş toplum düzeneklerinden oluşmaktadır. Makrosistem ise, gelişen çocuğun doğrudan temas etmediği ama onu ekzo, mezo ve mikro sistem üzerinden etkileyecek tarihi ve kültürel olaylar olarak ifade edilir ki çocuk da zaman içinde bu olayları etkileyecek hareketler içinde yer alır. Bu sistemler karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir.
Aİle Ekolojisi Kuramı'nın, Aile Sistemleri Kuramı ile benzeştiği noktalar nasıl sıralanabilir?
Aile Ekolojisi Kuram’ nın, pek çok yönden Aile Sistemleri Kuramına benzetilebileceğini söylemekte yarar vardır. Bu benzerliklere kısaca değinecek olursak ilk olarak, her iki kuramın da aile üyelerinin birbiriyle ilişki biçimleri üzerinde yakın ve uzak çevrelerin önemini kabul ettikleri söylenebilir. Yine her iki kuram ilişkilerin ve davranışların karmaşık olduğunu ve neredeyse hiçbir zaman tek bir neden veya olaya bağlı olmadıklarını kabul eder. Her iki kuram da sistem veya ekosistemi içeren bir ele alış sunar. Sistem kuramı alt sistemlerin, sistemlerin ve üst sistemlerin karmaşıklığını ve her birinin kendi karmaşık yapısını anlamamıza yardımcı olur.
Feminist Aile Kuramı aileyi nasıl tanımlar?
Feminist perspektiften aile, erkeklerin güç kaynaklarına daha fazla sahip olduğu ve erkek üstünlüğüne dayandığı bir sistem olarak sürdürülür. Feminist bakış açısı cinsiyeti sosyal bir yapı olarak yorumlar. Cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıktan ziyade, toplumun kadın ve erkekten geliştirmesini istediği davranışları, tutumları ve değerleriyle ilgili beklentilerini yansıtmaktadır. Aile sistemi üyelerine, toplumsal cinsiyet rolleri, toplumsal sınıf, ırk, cinsel yönelim ve medeni konumları temelinde toplum tarafından belirlenmiş bazı cinsiyet temelli beklentileri öğretir (Canatan, 2013).
Yaşam Boyu Aile Döngüsü Kuramı'nın temelde Sistemler Kuramı'ndan farkı nedir?
Yaşam Boyu Aile Döngüsü Kuramı, sistemler kuramı gibi 20. Y.y’da geliştirilen ve öne çıkan bir kuramdır. Bu iki yaklaşım temelde farklı kökene sahiptir. Sistemler kuramı insan ilişkileri alanına Uygulamalı Psikoloji’ nin grup ve aile terapisi uygulamaları yoluyla girmiştir. Yaşam Boyu Aile Döngüsü Kuramı ise sosyolojiye yakındır. Bununla beraber, her yaşam döngüsü yaklaşımı bir sistem yaklaşımıdır ve sistem yaklaşımına insanın gelişimsel evreleri (yaş, tarih) bağlamında zaman boyutunu katmıştır. Günümüzde bu iki yaklaşım tek bir bakış açısı altında değerlendirilmektedir (O’Brien, 2005; akt. Hortaççsu, 2015).
Klasil aile döngüsü modellerine göre ailenin evreleri nasıldır?
Klasik aile döngüsü modellerinin ileri sürdüğü normal bir aile süreci, ilk 20 yılı çocuk sahibi olmak için hazırlanmak, 25-30 yılı çocuk yetiştirme ve yine bir o kadar zamanı ise çocuklar evden ayrıldıktan sonra yalnız veya eşle beraber yaşamak olarak ele almaktadır. Görülebileceği üzere klasik modelin büyük bir eksikliği vardır; çünkü tek tip bir aileden bahsetmektedir.
Yaşam boyu aile döngüsü kuramında hamilelik ve doğum evresi nasıl işler?
Bir çift aile kurar ama ana babalığa geçiş ile birlikte “aile olunur”. Hamilelik ve doğum evresi, ebeveynlik beklentisi ile başlar ve bebek 2- 2.5 yaşına gelene değin sürer. Bu evrede çiftlerin ilgisi birbirinden ziyade yaklaşan doğuma kayabilir ve çocuk doğar doğmaz ise tüm ilgileri bebeğe yönelir. Diğer bir zorluk ise bebek bakımının bedelinin yüksek ve tüketici olmasıdır. Bu evrede çiftin eş, ebeveynlik ve maddi geçim sağlama rollerini dengelemesi temel görevleridir. Boylamsal bir çalışma bulgusu, çiftlerin evlilik memnuniyetinin çocukları üçüncü yaşına ulaştığı dönemle karşılaştırıldığında hamileliğin son döneminde anlamlı biçimde daha fazla olduğunu ortaya koymuştur (Cowan ve Cowan, 2000).
Aile döngüsü analizinin adımları nasıl açılanabilir?
Aile döngüsü analizinin ilk adımı “Aile olarak biz kimiz ve neredeyiz?’’ sorularına yanıt vermektir. Bu çerçevede öncelikli olarak ailenin döngüsel süreçteki konumunun veya konumlarının, üyelerinin alt sistemlerdeki rollerinin ve etkileşimlerinin neler olduğu ortaya konulmalıdır. İkinci adım aile üyelerinin rollerinin analiz edilmesidir. Bu süreçte ailenin yönetim şekli, rollerle ilgili netleşmek, aile üyelerinin kendi ve diğerlerinin rolleri üzerinde fikir birliği oluşturması, rollerle ilgili sorumluluklar, rolleri belirli aralıklarla gözden geçirmek gibi unsurlar analiz edilmelidir. Aile terapisinin bir diğer adımı, ailenin kurulduğu günden bu yana yaşadığı gelişimin analiz edilmesidir. “Aile nasıl ve ne amaçla kurulmuştur?’’, “Kurulduğu günden bu yana nasıl bir süreç izlemiştir?’’, “Aile üyeleri birbiriyle nasıl bir ilişki kurmuştur?’’, “Ailenin içinde bulunduğu döngüsel evredeki -ve öncekilerdeki- başarıları ve başarısızlıkları nelerdir?’’ gibi soruların yanıtlanması gerekmektedir.
Aile Terapi Sürecinde kimlik kavramının önemi nedir?
Aile, çift, ebeveyn, evlat kimlikleri ise temel olarak bir ailenin ortak hedefini, aile içinde üstlenilen davranışları, rolleri ve iletişim biçimlerini kapsamaktadır. Soyadı, ortaklaştıkları semboller, ritüeller ve kullanılan dil de aile kimliğinin birer parçasıdır. Ailede üstlenilen kimliklerin analizinde; bu kimliğin nasıl oluşturulduğu ve aile üyesinde nasıl bir anlayış olduğu incelenmeli; aile üyesinin aileye yönelik algısında diğerlerinden bir farklılık söz konusu ise bu doğrultuda terapi ilerletilmelidir.
Yaşam boyu aile döngüsü modelinin eleştirilmesinin başlıca nedenleri nelerdir?
Eleştirilerin aslen iki temel kaynağı vardır. Bunlardan ilkine göre, Evelyn Duvall (1948) tarafından öne sürülen orijinal aile yaşam döngüsü modelinde, aile yaşam döngüsü evlilikle başlar ve bir eşin ölümü ile sonlanır. Oysaki gerçek yaşamda aynı aile aynı anda birden fazla evre içinde olabilir.İkinci eleştiri konusu; geleneksel aile yaşam döngüsü modeli ısrarla 20’li yaşlarda evlenen, çocuklu ve kan bağı olan klasik bir aileyi tanımlamaktadır. Halbuki günümüzde bu geleneksel yaşam döngüsüne uymayan pek çok farklı aile türleri kavramsallaştırılmaktadır. Bu güncel aile biçimlerinden geç veya ikinci bahar evlilikler, çocuksuz aileler, boşanmış aileler, tek ebeveynli aileler ve karma aileler gibi bazılarının isimlerini bilmekte fayda vardır.
Aile döngüsü analizinin eleştirildiği noktalar nelerdir?
Aile döngüsü analizi hakkında bir dizi eleştiri de vardır. Eleştirilerden ilki “klasik yaşam döngüsü” modelinin ebeveynin yaşı gibi ailede değişimi etkileyebilecek kişisel faktörleri görmezden gelme eğilimidir. Yanı sıra, modelin ideal aile tipi ve ideal kadın rolüne dair örtük varsayımları vardır ki bu da ailelerdeki farklılıklara saygı göstermeyen ve ayırt etmede yararsız bir tavırdır. İkinci eleştiri ise, tüm aile döngüsü modellerinin birbiriyle karşılaştırılabilir kavramlar ve geriye dönük ve boylamsal çalışmalardan elde edilen veriler sunmakla beraber; modern aile yaşam döngüleri modellerinden farklı olarak klasik modelin analizler için rehberlik edebilecek açık ilkeler sunmaz (Murphy, 1993).