aofsorular.com
ADL101U

Bir Değer Olarak Adalet

3. Ünite 20 Soru
S

Adalet ile  hangi duygular birbirine karıştırılır? 

Adaletle ilgili sorunlu diğer bir husus ise adaletin sık sık birbirine çok yakın iki duyguyla karıştırılmasıdır. Bu duygular merhamet ve intikamdır. Bizler çoğu zaman adaleti tesis ettiğimizi iddia ediyorken aslında birilerinden intikam alıyor olabiliriz. Keza yine adil olduğumuzu düşündüğümüz durumlarda eylemlerimizi adalet değil de merhamet duygusu belirleyebilir. 

S

Adalet ne anlama gelmektir? 

Bu bütünü oluşturan kelimelerle birlikte düşündüğümüzde adaletin denk olmak, birbirine eşit olmak, doğru olmak, terazinin kefelerini eşit hale getirmek, insaf etmek, herhangi bir işte doğru olmak, eşit muamele etmek, tarafsızlık, eşitlik, hakkı yerine getirmek, haksızlıktan kaçınmak, ölçülü hareket etmek, istikamet, ifrat ile tefrit arasında olmak, hakkı ve eşitliği gözetmek, işleri yerinde ve zamanında yapmak gibi maddi ve manevi” geniş bir kullanım alanına sahip olduğu görülür.

S

Varlık kaça ayrılır? 

Varlık öncelikle ideal varlık ve reel varlık olmak üzere ikiye ayrılabilir. Reel varlık alanında “gerçek” tabir ettiğimiz varolanlar yer alır. Bu varolanlar, zaman ve mekân içerisinde yer alır; iç ve dış duyulara konu olabilir. Buna karşılık ideal varlık alanı, iç ve dış duyularla bilinemeyecek varolanların alanıdır. Bu varolanlar, duyum dışı ve soyuttur. 

S

Adalet ve adaletsizlik terimleri arasındaki fark nedir? 

“Adalet ve adaletsizlik iki karşıt terim olduğu hâlde, iki karşıt kavram değildir. Adaletsizlik terimi bir durumu, adalet terimi ise farklı (bir fikri insan tasarımını), genel bir talebi ya da bir üst ilkeyi dile getiriyor, bir durumu değil.”“Adalet, kişilerin temel haklarının korunması talebi ve mevcut koşullarda gereklerinin, sürekli olarak, ülkeler ve dünya düzeyinde gerçekleştirilmesi talebidir.” “Genel olarak adaletsizlik, mevcut koşulların, kişilerin ya da grupların insansal olanaklarını gerçekleştirmeye, aynı zamanda insanın bazı olanaklarını gerçekleştirebilmesine elverişsiz olduğu durum ya da doğrudan doğruya veya dolaylı olarak engel oluşturduğu durumdur.”

S

Objektif adalet nedir? 

Devlet yönetiminde ve toplum düzeninde geçerli adalet ise objektif adalettir. Bu adalet türünün objektif oluşu, insanlar arasındaki ilişkilerin bir özelliği olmasından kaynaklanır. Kişiler, kendileri hakkında ne kadar adil olduklarını düşünseler de bu, karşılarındaki kişilerle ilişkilerinde de adil olduklarının garantisi değildir. Dolayısıyla insanlar arasındaki ilişkileri hangi ilkelerin belirleyeceği, o ilişkinin taraflarının kişisel özelliklerinden bağımsız bir sorundur; nesnel birtakım değerlendirmelere tâbi olmalıdır. 

S

Denkleştirici adaletin temelinde ne yer alır? 

Denkleştirici adalet, Aristoteles’in pazar adaleti dediği, eşya ve hizmetlerin değiş tokuşunda geçerli adalettir. Temelinde edim - karşı edim ilişkisinin yer aldığı bu adalet türünün temelinde bir eşitlik düşüncesi vardır. Herkese eşit olanın verilmesi ilkesine dayanan denkleştirici adalet, bu anlamda aritmetik eşitliği kabul eder. Bu adalete göre hiçkimse verdiğinden daha fazla almamalıdır. Aksi takdirde taraflar arasındaki denge bozulmuş olur. Eğer söz konusu denge bozulursa ya ödeme ya da onarma yoluyla eşitlik tekrar kurulmalıdır.

S

Hakkaniyet veya nısfet diğer adalet türlerinden nasıl ayrılır? 

Hakkaniyet veya nısfet (nasfet/nasafet), diğer iki adalet türünden farklı olarak hiçbir şekilde eşitliğe dayanmaz. Her bir durumu kendine özgü koşulları içerisinde değerlendirir, her bir kişiye farklı ve durumun gerektirdiği şekilde davranmayı talep eder. Eşitliği bozması, öngörülebilirlik ve ölçülebilirlik açısından sorun teşkil etse de gündelik yaşamın olağan akşında karşılaşılan farklı durumlarda her bir kişiyi kendi tekliğinde ve birey olarak muhatap alır. Burada söz konusu kişinin öznel koşulları dikkate alınarak bir karara varılır. Örnek olarak şöyle bir hadiseyi gösterebiliriz. Diyelim ki bir hastanede birinci dereceden bir akrabası ameliyat masasında hayatını kaybeden bir kişi, o ân ameliyathaneden çıkmasını isteyen hasta bakıcıya veya doktora zarar verici bir müdahalede bulunsa normal şartlarda kanunen suçlu kabul edilecek ve cezası neyse onu hak edecekken o ânki ruh hâlinden ötürü daha az cezayı alabilecektir. Nitekim bu adalet türüne insaf kelimesinden türeyen nasfet veya nısfet denmesinin sebebi de budur. Zira burada adaletin daha çok merhamete yakınlaştığı görülmektedir.

S

Prosedürel adalet, hangi iki temel sorunla uğraşır?

Belirli bir kurallar manzumesi (hukuk) aracılığıyla bir suça verilen ceza veya bir zarar için öngörülen tazminat borcu ile ilgili olan prosedürel adalet, iki temel sorunla uğraşır: Öncelikle bir cezanın hangi şartlarda verileceğini tespit eder; bu cezanın farklı suçlara uygun olmasını sağlar ve özel hukuk alanında verilen zararın hangi oranda karşılanacağını söyler. İkinci olarak hukukun belirli bir prosedüre uygun olarak işlemesini güvence altına alır. Diğer bir deyişle adil yargılanma, yargıya başvurma vb. haklarla, yani hukukun şekli kısmıyla ilgilenir. Buna karşılık sosyal adalet, bir toplumdaki kaynakların, ürünlerin ve yükümlülüklerin dağıtımını düzenler. Ücretlerin adil olması, iskân, sağlık, eğitim ve refah gibi sosyal konularla ilgilenir. 

S

Adalet ilkeleri nelerdir? 

Adalet ilkeleri şunlardır:

  • Eşitlik ilkesi insanların eşit muameleye tabi tutulmaları –fırsat eşitliği sunmak, eşit işe eşit ücret ödemek ve benzeri– ya da her ne dağıtılıyorsa eşit pay almaları gerektiğini ifade eder.
  • Hak ediş ilkesi insanların hak ettikleri şeyi almaları gerektiğini ifade eder.
  • Mütekâbiliyet ilkesi der ki, Ali’nin bana bir iyilik etmesi ile ben bir yükümlülük altına girmiş olurum. Şimdi benim Ali’ye olan iyilik borcumun onun nasıl bir insan oluğuyla değil sahip olduğumuz ortak geçmişle ilgisi vardır.
  • Son olarak ihtiyaç ilkesi, bir ihtiyaçlar sınıfını tanımlar ve bir toplumun bu ihtiyaçları mümkün olduğunca insanî şekilde karşıladığı zaman âdil olabileceğini söyler.
S

Liberal siyaset anlayışının ilgilendiği temel sorunlar nelerdir? 

Liberal siyaset anlayışının ilgilendiği iki temel sorun vardır:
- siyasi eylemi yönlendirecek ve herhangi bir ahlâk anlayışını; onu kabul etmeyenlere, meşru olmayan bir şekilde zorla kabul ettirme anlamına gelmeyecek, iyi kavramından bağımsız bir kurallar manzumesi tespit etme
- her bireye, diğerlerinin sınırlaması ve karışması olmaksızın, özgürce kendi dünya görüşünü gerçekleştirebilmesini sağlayacak kurumlar inşa etme

S

 Faydacılara göre adalet hangi nihai etik ilkeye dayanır? 

Faydacılara göre adalet, ahlâki ve siyasi konularda bağımsız bir ölçüt niteliğine sahip olmasına rağmen, kendisi de aslında nihai bir etik ilkeye dayanır. Bu ilke, ahlâkça doğru eylemin azami faydayı doğuran eylem olduğunu söyleyen ilkedir. Buna karşılık faydacılığın karşısında yer alanlar adalete, faydacı düşünceyle uyum gösteremeyecek nitelikte bir üstün ahlâki değer atfederler. Bir kısmı daha da ileri giderek adaleti, azami faydayı sağlayacak tüm amaçları dışarıda bırakacak bir dağıtıcı ideal olarak tanımlar.

S

John Stuart Mill’in nefsi müdafaaya ilişkin görüşleri nelerdir?

John Stuart Mill’e göre nefsi müdafaa duygusu kendi başına ahlâki değildir; kısasa kısas ve intikam duygularından doğar. Nefsi müdafaa duygusuna ahlâki bir nitelik kazandıran sempati duygusudur. Zira doğal savunma duygumuz, bize yapılan her türlü zarar verici eyleme karşı koymamızı gerektirirken sempati duygumuz sadece toplumumuza zarar verici eylemlere karşı koymamızı bizden ister. Adil insan bir başka durumda kendisine zarar verecek bir eyleme karşı, ancak bu eylem genel iyiye yönelik olduğu zaman karşı koyar. Yoksa ne kadar üzücü olursa olsun, toplumun genel menfaatine zarar vermediği sürece, o eyleme itiraz etmez.

S

John Rawls’un ortaya attığı hakkaniyet olarak adalet ne anlama gelmektedir? 

Toplumsal sözleşme, belirli bir toplumun üyesi olmak veya belirli bir yönetim şekline karar vermek için gerekli bir sözleşme değildir. Daha çok, toplumun temel yapısını belirleyecek adalet ilkeleri üzerinde uzlaşma sağlamanın aracı olarak düşünülmüştür. Bu ilkeler, kendi çıkarlarıyla ilgilenen özgür ve akıl sahibi kişilerin kabul edeceği ilkelerdir. Bu kişiler söz konusu adalet ilkelerini belirlerken bir eşitlik durumu içerisindedir. Böyle bir başlangıç durumundayken kabul edecekleri adalet ilkeleri, daha sonra kabul edecekleri diğer toplumsal düzenlemelerin de temelini oluşturacaktır. Rawls işte bu yolla kabul edilecek adalet ilkelerine hakkaniyet olarak adalet (justice as fairness) demektedir. 

S

Rawls için adalet teorisi bir rasyonel seçim teorisidir. Bu şartlar altında seçilecek adalet ilkeleri nelerdir? 

Rawls için adalet teorisi bir rasyonel seçim teorisidir. Bu şartlar altında seçilecek adalet ilkeleri şunlardır:

  • Birinci İlke: “Her kişi, herkes için benzer bir eşitlik sistemiyle uyumlu olan bütün bir eşit temel özgürlükler sisteminde yer almak için eşit bir hakka sahiptir (eşit özgürlük ilkesi).”
  • İkinci İlke: “Sosyal ve ekonomik eşitsizlikler öyle düzenlenmelidir ki, her ikisi de: daha avantajlı olanlar için daha fazla yarar sağlamalı, adil tasarruf ilkesiyle uyumlu bulunmalı (fark ilkesi) ve adil fırsat eşitliği koşulları altında makamlar ve mevkiler herkese açık olmalıdır (adil fırsat eşitliği ilkesi).”
S

Adaletle ilgili görüşlerini  Robert Nozick 1974 tarihli Anarchy, State and Utopia adlı eserinde ortaya koymuştur. Bu eserdeki üç temek tez nelerdir? 

Anarchy, State and Utopia üç temel tezden oluşur:

  1. Sınırlı (‘minimal’) bir devletin meşruluğunun, devlete tamamen karşı olan anarşistlere karşı savunabilirliği; 
  2. Minimal devletten daha kapsamlı olan bir devletin meşru olmayacağı;
  3. Bireylerin özgürce kendi ütopyalarını oluşturup yaşamalarını en iyi minimal devletin sağlayabileceği”.
S

Komüniteryan eleştiri neye karşı geliştirilmiştir? 

Komüniteryan eleştiri, belirli bir öznelciliğe karşı geliştirilmiştir. Ahlâk alanına ait her söylemin, sadece duyguların bir ifadesi sayıldığı inancını dile getiren bu öznelcilik, yakın zamana kadar ahlâk ve siyaset felsefesinin en belirleyici özelliği olarak kalmıştır. 

S

Kantçı liberal düşünceye göre hak iki açıdan iyiden önce gelir. Bunlar nelerdir? 

Kantçı liberal düşünceye göre hak iki açıdan iyiden önce gelir. Öncelikle bireysel haklar, genel iyi için feda edilemez. İkinci olarak, adalet ilkeleri, belirli bir iyi anlayışı üzerine bina edilemez. Haklar, toplumun refahını veya iyiyi arttırmaları açısından değil, her bireyin veya grubun, diğerlerininkiyle uyumlu olmak şartıyla, kendi değer ve amaçlarını
seçebileceği tarafsız bir çerçeve oluşturmaları açısından kabul edilir.

S

Görmek” kavramının önem kazanması, adaletsizliklerin, görülmesi gereken durumlar olduğu kabulü ve bütün bunların sonuçta “insanı görmek” anlamına gelmesi bize neler kazandırmıştır? 

“Görmek” kavramının önem kazanması, adaletsizliklerin, görülmesi gereken durumlar olduğu kabulü ve bütün bunların sonuçta “insanı görmek” anlamına gelmesi, bizi eşit haklara sahip soyut bireyler olarak tasavvur eden alışıldık adalet anlayışlarının ötesine taşır: “Görmek kavramı, insanı görmek anlamına geldiği için, burada daha çok soyut eşit ahlâki haklara sahip birey ve bu eşitliği sağlamakla ilgili görmek yerine, daha farklı bir yaklaşımdan hareket edilmektedir. Buradaki görmek, sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlayan görmekle de ilgili değildir. Saygısızlık ve aşağılamadan uzak olan, bir görmek anlayışı söz konusudur.

S

Honneth’e göre çağdaş adalet teorilerinin sorgulamaksızın kabul ettiği birtakım ortak varsayımları vardır. Bu özellikler nelerdir? 

Honneth’e göre çağdaş adalet teorilerinin sorgulamaksızın kabul ettiği birtakım ortak varsayımları vardır. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

• adaleti özünde bir dağıtım veya bölüşüm sorunu olarak kabul etme,
• toplumu düzenleyecek adalet ilkelerinin tespitinde uygulanacak kurallara yoğunlaşan bir prosedüralizm,
• adalet ilkelerinin uygulanmasında tek görevli merci olarak devlet kurumlarını görme

S

Honneth'in maddi koşullar ve imkânlara yönelik görüşleri nelerdir? 

Adaletin gerçekleşebilmesi için bireylerin daha önce özerk kabul edilmesi gerektiğine dikkat çeken Honneth, maddi koşulların ve imkânların, bireyleri özgür kılabilmesinin yolunun, maddi varlıkların bizatihi kendisine sahip olmaktan değil, onlarla özel bir ilişki kurmaktan geçtiğini söyler. Dolayısıyla toplum yaşamında vazgeçilmez olduğu düşünülen birtakım maddi varlıkların tek tek tespiti, kişisel özerkliği anlamamızı kolaylaştırmaz. Özerklikten anlaşılması gereken, kişinin neye ihtiyacı olduğunu bilmesini, düşünce ve kanaatlerine sahip çıkmasını ve yetilerinin değerini farketmesini mümkün kılan öz bilinçtir. Kişinin kendi kendisiyle sağlıklı bir ilişki kurabilmesini sağlayan bu öz bilinç ve öz saygı, maddi imkânlar aracılığıyla dışa vurulabilir, fakat kazanılamaz ve korunamaz.